Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

“Mizacınız sizi kilitler!”

“Mizacınız sizi kilitler!”
 

Eğer huylarımız toplumun ortak normlarına uygun düşüp, destekleniyorsa, bizden daha mutlu bir kişi olamaz. ..............................


Kişinin mizacı (huy) doğuştan getirdiği özellikleridir ve yaptığı bir davranışın nedeninden çok onu nasıl gerçekleştirdiğini ve hislerini nasıl ifade ettiğini anlatır.

Psikolojik analizlerinde astrolojiden de yararlanan ünlü psikiyatrist Carl Gustav Jung kişinin mizacının doğuştan geldiğini ve asla değişmeyeceğini ifade etmiştir.

Bu düşünceye destek niteliğinde başka bilim adamlarıda da aynı şekilde insanların huylarının değişmeyeceğini ifade eder.

Bu benzer iki düşünce dünya üzerindeki pek çok insanın  kanıksadığı ve benimsediği bir olgu olmuştur.

Öyle ki; insanların bizim beğenmediği huylarımız karşısında çoğumuz şu cümleyi yaşamımız içinde en azından bir kere olsun sarf etmişisizdir: 

“Mizacım bu, ne yapayım!”

Bu husus maalesef bilinçaltımıza işlenen ortak bir kabul ediştir.

Tam bir kilitlenmişlik!

Bir kendini aldatmadır! Bir kaçıştır!

Her AN değişim- dönüşüm içindeki sistemde mevcut olan en özel varlık- “insan” olan bizler, doğuştan sahip olduğumuz huylarımızdan açığa çıkan ve diğer kişiler tarafından benimsenmeyip, uyarılanların savunmasını elbette ki “Ne yapayım huyum bu!” şeklinde bir ilkellikle yapmamalıyız.

Mizaç örneğin; neşeli, canlı, enerjik, durgun gibi kişinin doğuştan getirdiği biyolojik özellikleri olsa da bu özellikler çevremiz tarafından da ya desteklenerek, ya da eleştirilerek pekiştirilmektedir.

Eğer huylarımız toplumun ortak normlarına uygun düşüp, destekleniyorsa, bizden daha mutlu bir kişi olamaz. Herşey yolundadır ve toz pembe! bir dünya içinde yaşamımıza devam ederiz!!

Ta ki desteklenmeyen huylara sahip olduğumuzu birileri çıkıp, söyleyene kadar...

İşte, o zaman bu durumu genellikle ya hemen reddeder  ve hiç bir şekilde özeleştiri yapmadan, o kişilere darılarak, küserek ya da onlardan kendimizi izole ederek içe kapanırız ya da onlarla münakaşaya girer, “sahip” olduğumuz huylarımızı savunmak adına, onların beğenmediğimiz huylarını yüzlerine söyleyip, meydan okuyarak karşı saldırıya geçeriz..

Bir birey kendisinin hakikate yönelik yaşamına engel teşkil edecek huylarının değişmesinden ister kaçsın, ister de bu huylarının anlamsız savunmasına geçsin, her iki şekildeki  davranış modeli, ilkel bir beynin “kaç ya da savaş” şeklindeki komutuna esir düşmüşlüğün göstergesidir.

Burada yapılması gereken önemli bir iki adım olduğunu düşünüyorum..

Kanımca bunlardan bir tanesinin; mizaç ve karakterle şekillenen bireyin “kişilik” diye işaret edilen özelliklerini bilmesi, fark etmesi, kendini tanıması ve bu konuda farkındalığının artması için gereken çalışmaları yapmasıdır.

Diğeri de; fark ettiği ve sistem içerisinde isabetsiz davranışlar ortaya koymasına neden olan, değişmez gördüğü huyları konusundaki “sabitlik” ve “kilitlenmişliği” kaldırmanın yollarını aramaktır.

Sevgili Okurlar,

Ne denmiştir?

“Değişmeyen tek şey değişim”...

Genlerin bize hükmetmediği ve bizim genlerimize hükmedebildiğimiz” bilgisinin açığa çıktığı bir çağda yaşıyoruz. Bu yüzden de değişmeyecek bir huydan konuşmak ne kadar isabetli olabilir, bunu sizlerin sağduyusuna bırakıyorum..

Atalarımızdan bizlere aktarılan “can çıkar ama huy çıkmaz”ı benimseyip, yaşamımıza bu sözün getirisi olan davranışları ortaya koyan bir kilitlenmişlikle mi?, yoksa her AN yeni bir bilginin açığa çıktığı ve tüm değişmezlerin değişebileceği doğrultusunda yepyeni bir bakış açısı ile mi devam edeceğiz?...

Karar sizlerin..

 

Ahmed F. YÜKSEL

https://twitter.com/sufafy

http://www.ahmedhulusi.org/

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..