Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

'Mütareke basını': Barış tehlikesi geçti; gözünüz aydın!

'Mütareke basını': Barış tehlikesi geçti; gözünüz aydın!
 

Geçen yıl bugünlerde Kürt Açılımı sözü ortaya atıldığı zaman bazı çevrelerde bir panik başlamıştı. Hükümet, Kürt sorununun çözümü yolunda reform adımları atılacağını açıklamış, PKK yöneticileri barış mesajları vermiş ve ateşkes ilan etmişlerdi. Toplumda yıllar sonra ilk defa barış umudu doğmuş, özellikle Kürtlerde bu kez farklı bir şeylerin olacağına, varlıklarının devlet tarafından kabul edilip insan yerine konulacaklarına ve bölgenin normalleşeceğine dair büyük bir beklenti oluşmuştu. Çocuğu askerde olan ya da askerlik çağına gelmiş çocukları olan Türk anne - babalar da çocuklarının nispeten tehlikesiz bir dönemde askerlik yapacak olmalarından dolayı rahat bir nefes almıştı.

Ancak barış ihtimali bütün güçlerini gerilim ve çatışma ortamından alan, savaştan nemalanan kesimleri çok rahatsız etti. Başını CHP-MHP’nin çektiği bu cephe Kürt Açılımını öcü gibi göstererek bölünme paranoyasını ateşledi. Aynı kafadaki medyanın da desteğiyle vahşi bir kara propaganda yürüterek kitleleri etkiledi ve barıştan en çok çıkarı olan, savaştan en çok zararı gören sıradan insanlar bile Açılımı kendileri için büyük bir tehlike gibi görmeye başladı. Her gün PKK saldırısında çocukları şehit olan insanlar bu çatışmalara göstermedikleri tepkiyi barışa karşı gösterdi. Özellikle acılı şehit aileleri kullanılarak Açılımın bir ihanet olduğu propagandası yapıldı. Daha ortada hiçbir şey yokken resmi dilin Kürtçe olacağından, Türkiye’nin bölüneceğinden falan dem vuruldu. CHP-MHP’nin genel başkanları Hükümeti topa tuttu. MHP genel başkanı Bahçeli bir adım öne geçerek gerekirse barışı sabote etmek için dağa çıkacaklarını söyledi.

Ülke önceki yıllara göre nispeten sakin bir yaz geçirdi. Şehitlerin sayısı hayli azaldı. Ancak yine de ordu içinde birileri kayıp sayısının sıfırlanmaması için elinden geleni yaptı. Hakkari’de bir birlik mayınlı araziye operasyona gönderilerek 7 asker şehit edildi. Bir asker de bu patlama üzerine düzenlenen operasyonda şehit düştü. Ne tesadüftür ki (!) bu olay tam da Başbakan Erdoğan’ın DTP genel başkanı Ahmet Türk’le Açılımı görüşeceği gün oldu. Sonradan o mayını ordunun döşediği ortaya çıktı. Elazığ’da tim komutanı teğmen güya nöbette uyuyan eri cezalandırmak için eline pimi çekilmiş el bombası verdi; bombanın patlamasıyla 4 asker şehit oldu. Olayın kaza sonucu meydana geldiği açıklandı ancak gerçek daha sonra ortaya çıktı.

Açılım karşıtı propagandayla toplum öyle bir hale getirildi ki, insanlar günde 10-15 askerin şehit haberinin geldiği, şehir merkezlerinde bombaların patladığı günlerde bile yaşamadıkları paniği nispeten sakin geçen bir dönemde yaşamaya başladılar. Toplum adeta savaşa ve ölüme müptela edilmişti. İnsanları savaş değil barış fikri huzursuz ediyordu. Hükümetin Açılımın içeriğini iyi dolduramaması, yeterince hazırlıklı olamayışı, işi ağırdan alışı nedeniyle sürecin uzaması da bu kara propagandanın etkili olmasını kolaylaştırdı. Kandil ve Mahmur kampından gelen PKK’lilerin Habur sınır kapısında törenlerle karşılanması görüntüleri de barış karşıtı cephenin eline iyi bir koz verdi. Ülkede Kürt-Türk gerilimi arttı. Savaş cephesi, sanki Türkiye’nin yönetimini Kürtler ele geçirmiş, bütün servetlerine el koymuş gibi bir mağduriyet sızlanması başlattı. Yeniçağ gazetesi yazarı Behiç Kılıç’a güya bir okurunun gönderdiği bir mektuptan üretilen “Türk açılımı istiyoruz” başlıklı bir metin ulusalcı-milliyetçi çevrelerde elden ele dolaştı.

İzmir’de DTP konvoyu taşlandı. Aynı günlerde, Anayasa Mahkemesi DTP’nin kapatılması davasını görüşmeye başladı ve partiyi kapattı. KCK’ye yönelik operasyonda binlerce Kürt tutuklandı. DTP’li belediye başkanları toplu halde gözaltına alınıp elleri kelepçeli fotoğrafları basına servis edildi. Abdullah Öcalan, küçük bir hücreye atıldığı, nefes almakta zorlandığı yönünde şikâyet etti. Aslında bu Kürt gençlerini sokağa döküp sağa sola saldırmaları için bir mesajdı; yerine de ulaştı. Doğu illerinde ve İstanbul’da taşlı sopalı gösteriler yapıldı. PKK Tokat Reşadiye’de bir askeri aracı pusuya düşürerek 7 askeri öldürdü.

Yani her iki cephedeki savaş rantçıları olası bir barışı daha doğmadan mezara gömmek için elinden geleni yaptı. Türk ve Kürt gençlerinin kanıyla oynanan oyunun sahneden kaldırılması bir kez daha başarıyla engellendi. Hükümetin Açılımın lafını edecek hali kalmadı. Her şey normale döndü. Ergenekon & PKK ortak yapımında Kürtlerle Türkler arasındaki düşmanlığı arttırmak, gerilimi yükseltmek, Hükümeti paralize etmek için hazırlanan planlar birer birer yürürlüğe konmaya başladı. Samsun’da Ahmet Türk’e atılan yumrukla yeni çatışma döneminin işaret fişeği patlatıldı. Yumruk hamlesine PKK polis aracını tarayıp iki polisi şehit ederek cevap verdi. Arkasından pusu eylemleri ve karakol baskınları yeniden başladı. Böylece PKK ateşkesin sona erdiğini de ilan etmiş oluyordu.

Olaylara resmi propagandanın “hain Kürtler, terörist PKK” çerçevesinden bakan sıradan saf vatandaşlar hiçbir zaman büyük oyunu göremeyecekler. Oysa görmek isteyenler için oyun o kadar açık biçimde oynanıyor ki, Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar ve Bugün gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan yeni çatışma dönemi planı kapsamında PKK’nin hangi ilde hangi karakollara saldıracağını günler öncesinden yazdı. Giresun, Tunceli ve Diyarbakır’daki saldırıları önceden haber verdiler. Tabii bu gazeteciler kâhin ya da PKK’li değil, onlar da bu bilgileri istihbaratçılardan alıyorlar. Yani devletin elinde istihbarat var ama o istihbaratı kullanıp tedbir alması gerekenler almıyor ya da alamıyor. Onun yerine gerçeğin peşindeki gazeteciler bin yıllık kokuşmuş “mütareke basını” klişeleriyle hain ilan ediliyor. Çünkü sorumluluğu üzerinden atmanın en kolay yolu bu; birkaç gazeteciye esip gürledin mi görevini yaptın, düşmanı yendin, yüreklere su serptin demektir. Hem zaten esas düşman "iç düşman" değil miydi hep?

Barış tehlikesi geçti. Bayrağa sarılı tabutları özleyen barış düşmanlarının, “benim oğlum öldü başkalarınınki de ölsün” diye çırpınanların, şehit cenazelerini oya tahvil etmeye alışmış savaş rantçılarının, Açılım karşıtlarının, savaş kışkırtıcısı köşecilerin gözü aydın. Savaş bitecek, Kürtler insan yerine konulacak, gençler dağlarda birbirini öldürmeyecek diye ödleri kopmuştu ama neyse ki korktukları bu defa da başlarına gelmedi.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..