Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '07

 
Kategori
Sinema
 

“Nayır Murat, beni kirletmeye hakkın yoktu”

“Nayır Murat, beni kirletmeye hakkın yoktu”
 

Bunu nereden hatırladığınızı hemen buldunuz değil mi? 1965 ile 1975’li yıllara kadar, hemen her Türk filminde duyduğumuz tipik cümlelerden sadece bir tanesi bu.

Şimdi ben size “Türk sineması, Türk kadınına en büyük kötülüğü yapmıştır” desem, bunu kabul etmeyenler çok olacaktır. Yine de durum budur.

Cinsellikle kirlenmeyi bir tutan bu sinema, yeni yetişmekte olan kızlarımızı, seksten korkutmuş, soğutmuş ve garip bir gençlik ortaya çıkartmıştır. Toplumu doğru eğitmesi gerekirken, para kazanmak kaygısıyla abuk subuk, birbirinin tekrarı filmler, fabrikasyon usulü görücüye cıkmış ve yapımcılara avuç avuç paralar kazandırırken, yan rollerde oynayan aktörler ve film çekim ekibi karın tokluğuna çalıştırılmıştır.

Daha sonra bu insanların hepsi sefalet içinde öldüklerinde, o yapımcıların yürekleri hiç sızlamamış, torunlarının torunlarına yetecek servetten, hiç değilse zavallıların ailelerine yardım etmek akıllarına gelmemiştir.

Bakın sanat harikası filmlerden birinde şöyle olur; Murat ile Nalan, filmin ortasına gelmeden, kavuşup evlenmişlerdir. Fakat henüz film bitmediğinden, biz bu çiftin başına, kötü bir şeyler geleceğini hemen anlarız. Murat’ı seven dolayısı ile de Nalan’ı çekemeyen, Kara Keriman, Nalan’a bir oyun hazırlar. Nalan bu oyuna düşer ve yanlışlıkla gittiği evde, Keriman’ın işbirlikçisi ona tecavüz bile etmez ama üstünde sütyenle falan, birlikte resimlerini çekerler. Murat’ın bu resimleri gördüğünde nasıl sorular sormasını beklersiniz? “Sevgilim sana güveniyorum. Zaten bu resimlerde pek kendinde görünmüyorsun. Eminim seni tuzağa düşürdüler” diyeceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. O centilmen , karıncayı bile incitmeyen Murat gitmiş, yerine sanki bir canavar gelmiştir ve Murat o beklenen konuşmayı yapar.“ Kahpe….Al sana…” ardından o meşhur “Şakkk, şırrakkkk” sesi gelir kulağımıza.

Filmin sonunda kadının masum olduğu ortaya çıkar ve bu kadın hiç bir şey olmamış gibi, kocasına geri döner. Biz onları bir ‘ SON ’ yazısının altında yanak yanağa görürüz. Çünkü namuslu kızlar kocaları ile bile öpüşmezler. Çocuk, bizim bilmediğimiz, bilimin de henüz akıl erdiremediği, bir başka yöntemle yapılır.

Biz tabi yeni yetişen nesil olarak donup kalırdık. İşte bu saçma sapan filmlerde öğrendik ki, erkek ne kadar eğitimli olursa olsun, canı isteyince kadına el kaldırır.

Kadın da onu kabul eder.

Peki 1980’li yıllardaki Arabesk filmler bunlardan farklı mıdır. Elbette hayır. Senaryolar aynı uydurmalıkta, oyunculuk yerlerde ve yine Napolyon’un felsefesi;

Para….Para…..Para……

1990’larda biz baş oyuncular ile birlikte, bir ağaca 15 dakika baktık, kadın 20 dakika sigara içti, erkek ise 30 dakika yola baktı ve bir de baktık ki film bitmiş. Yine topluma doğru mesaj vermeyen, eğitmeyen bir sinema.

Şimdi bu geçmiş sinemanın üyeleri, günümüz filmlerini beğenmemekte, kendilerinin en iyi olduklarını beyan etmektedirler. Ben onlara soruyorum; “Türk toplumunu medeniyete götürecek ne gibi mesajlar verdiniz? Türk kadınının toplumdaki yerini ne şekilde yukarıya çıkarttınız? Bir elin beş parmağını bile geçmeyecek iyi filmlerin dışında, sinemaya ne gibi yatırımlar yaptınız?”

Bir tek şey istiyorum bu zatlardan ben, lütfen yeni oyuncuların önünde engel olmayın ve gerçekten sinemaya gönül veren yapımcılara ve yönetmenlere daha fazla saygı duyun. Onları aşağılamayın.

Türk sineması sadece son 10 yıldır bizi temsil etmeye başlamıştır. Ben de bu dönem sinemamızla gurur duyuyorum.

Resim: http://img213.imageshack.us/img213/1281/24155tk.jpg

 
Toplam blog
: 48
: 2038
Kayıt tarihi
: 26.12.06
 
 

1964 doğumluyum. İşletme Fakültesi'ni bitirdikten sonra Londra'ya yerleştim ve halen burada yaşamakt..