Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Normal adam"a hasret

"Normal adam"a hasret
 

Mavi bir İzmir gününe uyanamayınca canı sıkıldı. İyi de, ne olacaktı sanki?.. Sonbaharın son ayı değil miydi; olacağı buydu. Kahvaltı sonrası “daha vaktim var” diye düşünüp daldığı gazetesinden başını kaldırabildiğinde, neredeyse geç kalacağından korktu. Arkadaşıyla buluşacaklardı, o her zamanki yerlerinde. İki yıldır bunu alışkanlık haline getirmişlerdi; bazen ara uzasa da, aksatmadan buluşuyorlardı. En azından, birbirlerinin söylediklerini “olduğu” gibi anlayan dost bulmak kolay mıydı? Acaba olmamıştı hiç sohbetlerinde.

Aysel hazırlanmaya başlamadan, balkon kapısını açıp havaya bakmayı iyi ki unutmamıştı. Biraz serinceydi ama sabahki grilikler yerini maviye bırakmıştı; ah şu İzmir’in havasına da hiç güven olmazdı(!) Hoş güven olmasa ne olacak, ya hırka alır giyemezsin ya giydiğin hırkayı çıkarırsın. Canı etek giymek istedi, biraz kısa olan kahverengi eteğinin üzerine, kahverengi çiçekli, mavi, hem de cam göbeği mavi kazağını giydi; çok hoş olmuştu, aynada gülümsedi kendine. Kazağı örerken, ilk yaptığı örnek hoşuna gitmemişti de sonra bu örneği kareleyip yapana kadar az mı uğraşmıştı; olsun, deymişti verdiği emeğe.

Sonra, havanın soğukluğundan değil de, sanki kıskanırcasına, mavilerini daha da bir kahverengiyle; çorabı,mantosu ve çizmesiyle kapadı. Otobüs durağında beklerken, başka bir zaman gitmek istediğiniz yöne giden otobüsler gelir de sizin gideceğiniz yöne giden otobüs bir türlü gelmez ya, bu sefer öyle olmadı; çabuk geldi, İkiçeşmelik’ten geçen otobüs.

Şoföre “günaydın” diyerek gülümsedi. Pek kalabalık değildi, hatta oturulacak bir sürü yer vardı ama gidiş yönünün tersine olan koltuklar boştu. Ters yöndeki koltuğa oturacağına ayakta gitmeyi tercih ederdi; midesi bir hoş olurdu her seferinde. Yürüdü, en arkadaki beşlinin ortasındaki boş yere pek keyifle oturdu ; otobüse binenleri, inenleri… izlemek hoşuna gitmişti.

İneceği durağa geldiğinde “tam vaktinde” diye düşündü. Arka kapıdan indi, geriye yürüdü ki sanki birisi “Bayan, bakar mısınız?” diye seslendi kendine de arkadaşı dese, o erkek değildi ki. Otobüsten inen tek bayan da kendisiydi üstelik. Döndü, otobüsteki o kara gözlüklü adamla burun buruna geldi. Adam, “ Neden benimle bu kadar ilgilendiniz?” dedi. Şaşırdı kadın, “Ne ilgisi beyefendi, tanışmıyoruz bile.” dedi, yolunun kesilmiş olmasına sinirle. “İyi de o zaman, niye otobüste ısrarla bana baktınız? Üstelik ben sizinle gözgöze gelmemek için yerimi değiştirip, cam kenarındaki koltuğa oturdum, az sonra siz de bir öndeki koltuğa oturdunuz ve ısrarla bana baktınız. Bu durakta inmek için kalktım, siz de indiniz.” dedi. Bir an duraladı Aysel, adamın kendi yaptıkları hakkında söyledikleri doğruydu ama nedenleri o kadar farklıydı ki!.. Güldü ister istemez. Adam da, “Bakın, şimdi de bana gülüyorsunuz. Demek ki benimle ilgileniyorsunuz.” dedi. Aysel daha fazla dayanamadı; “Gülmeyip de ne yapayım, madem benden rahatsız oldunuz, sizi taciz ettim, niye otobüsten inince dönüp gitmediniz de peşimden geldiniz?” dedi ve arkasını dönüp karşıya geçiverdi.

En arka koltuğa keyifle oturduktan bir durak sonra, o kara gözlüklü adam binmişti otobüse ve otobüsün ortalarına doğru, sağ tarafta, hani o gidiş yönünün tersine olan boş koltuklardan birine oturmuştu. Aysel’e, simsiyah gözlükleriyle nereye baktığı belli olmayan adam kendisine bakıyor gibi gelmişti de, hemen başını sol yana çevirmişti. Ne zaman, istemeden de olsa, o yana dönse adamla göz göze, yani “göz-gözlüğe” gelmişti. O sıra yaşlıca bir hanım geldi, otobüsün ortasında, o kara gözlüklü adamın tarafında durdu. Onu çağırıp yer vermek istedi, ısrarla ona baktı aslında Aysel ama kadın yüzünü dönmedi bir türlü ve birkaç durak sonra da indi. O sıra adamı görmez oldu; rahatladı, oldum olası sevmezdi; kara gözlüklüleri; indiğini sanmıştı. Sonra önünde, sol taraftaki ikili koltuktan biri boşaldı, iki öğrenci kızdan biri oturdu, diğeri ayakta sohbete başladılar. Az sonra da Aysel’in yanında oturan adam indi. Aysel de öğrencilere seslendi, ikisi yan yana otursunlar diye, yerini onlara bırakıp bir öne geçti. İşte o sıra yine bir an adamla göz-gözlüğe geldiklerini anımsadı; içteki koltuğa geçmişti adam. “Hadise” bundan ibaretti.

Olanları az sonra arkadaşına anlatırken, hala siniri geçmemişti. “Normal adama hasretim.” derken, arkadaşı ne demek istediğini gayet iyi anlıyordu çünkü artık birbirlerinin arkadaşlarını da görmeden tanımaya başlamışlardı. Az sonra çaylarını içerken, ne o adam vardı akıllarında ne diğerleri. Her zamanki gibi, kahkahaları ile ara ara daha da mavilenen keyifli bir sohbete dalıp gitmişlerdi.

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..