Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

“Numaracı”lar…

“Numaracı”lar…
 

Bazı kişiler var ki “Numara”yı çok severler. Diğer bir deme ile “Numaracı”dırlar.

Günün birinde “Numaracı” Mehmet ALTAN, bu sevgisinin ortaya çıkışı olarak “İkinci Cumhuriyet” diye bir tanımlama ortaya attı.

Tabi bazı tanımlamaları numaralandırıp tanımlamak, düzenlemekte bir sakınca yok. Hatta bazı şeylerin “İyi anlaşılması” yönünden fayda da sağladığı söylenebilir.

Bazıları da vardır ki “Numara” yerine “Kelime tanımlamalı” tasnifleri severler. Ancak ben bu gün “Numaracılar” ve numaralı tanımlamalarından söz edeceğim…

Hürriyet Gazetesinden Hadi ULUENGİN, "Numaracı cumhuriyetçiler" tanımlamasına bozulmuş ve köşesinde onu savunuyor. Diyor ki:

“Evet, evet, bir, üç, beş her neyse, cumhuriyetler de nu-ma-ra-lan-dı-rı-lır!”

Numaralandırmayı savunurken de “Bunun gerçekleştirilmesi ise esas olarak radikal bir dönüşüme paralel seyir izler.”

İfadesini kullanıyor…

Yazısının bir başka tarafında ise Mehmet ALTAN’ın “İkinci Cumhuriyet” tanımlamasının gerekçesini “Demokraside, sivillikte ve özgürlükte nitelik sıçramasını tanımlamak amacıyla” olarak gösteriyor.

Yazısının sonunda ise “Mecazî "numaracı" sözcüğündeki bu rezil iftiranın ipliğini yarın pazara çıkartacağım” diyor ve kimilerini statüko zaptiyeleri” olarak adlandırıyor.

“Numaralı” tanımlamalar ve ayrışımlar (!) yapmanın bazen faydalı tarafı da olabilir.

Örneğin, 1. lig, 2. lig v.b. gibi…

Bazen zarlı olanları da olur. Örneğin; 1. MC hükümeti, 2. MC hükümeti gibi…

Önemli olan “Numara”nın ve “Numaracılığın” nasıl ve ne amaçla yapıldığı ve kullanıldığıdır…

Sayın Hadi ULUENGİN’in yazılarını okuyoruz. Kimlerin nasıl “İpliğini pazara” dökeceğini öğreneceğiz.

Ama isterseniz biz ondan önce ve onun tanımlaması ile “Statükocu” olarak onların “Düşünce” yanlışını ortaya koyalım…

“İpliklerini pazara” dökmekten söz etmeyeceğim. Çünkü onları ve onlar gibi düşünenlerin iplikleri zaten pazarda birbirine karışmış ve kördüğüm olmuş şekilde. Kendilerini “Kördüğüm”den kurtarmak için çekiştirip duruyorlar ve çekiştirdikçe de daha beter “Düğüm” oluyorlar.

Bana göre…

Kurtuluş savaşının devam ettiği günlerden biri olan 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyet’i ilan etti. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tarihte yaptığı toplantıda ayrıca oy birliği ile Cumhurbaşkanlığına Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı seçti. Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı vakur ve sevinçli bir yüz ile kürsüye çıktığı zaman büyük bir alkış kopmuş, bu sürekli alkışlar arasında konuşan Mustafa Kemal Paşa, "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır" cümlesiyle konuşmasına son vermiştir.

Atatürk ve arkadaşlarının gayretleri ve bazı karşı çıkmalara karşı o günün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oluşturan vekilleri “Türkiye Cumhuriyeti”nin kuruluşunu fiilen ilan etmişler ve yine Atatürk’ün ifadesi ile "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır" yolunda yürümeye başlamıştı…

O günlerden bu günlere gelinirken aradan tam 85 yıl geçti… Alınan yol, yine Atatürk’ün bakış açısından baktığımızda henüz “tamamlanmış” yol değildir.

Türkiye Cumhuriyeti henüz “…mesut, muvaffak ve muzaffer…” olmayı yakalayamamış, devrimler yerine oturmamış, devletin ve dolayısıyla cumhuriyetin altı, ta o günlerden beri “Oyulmaya” devam etmektedir.

Bu gün devletin ve cumhuriyetin temelini “Oyucuların” türü o kadar çok ki, işte bunlardan biri de henüz “tamamlanmamış” cumhuriyeti numaralandırmaya kalkanlardır.

Amaçları “…radikal bir dönüşüm…” ile “Demokraside, sivillikte ve özgürlükte nitelik sıçramasını tanımlamak amacıyla” Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerini sarsmak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni parçalayarak ortadan kaldırmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmektir.

İşin ilginç ve ilginç olduğu kadar bir bakıma garip, bir bakıma da acınası tarafı ise arkasına sığındıkları fikri savunmalarının temelini “Cumhuriyet” ve ilkeleri olmasıdır.

05 EKİM 2007

Not: Bir haftalık “Ankara dışı” olmam nedeniyle yazılarıma ara vermiştim, artık devam ediyoruz.

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..