Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '15

 
Kategori
Anılar
 

O günkü akıl, bu günkü akıl değildi

 O günkü akıl, bu günkü akıl değildi
 

Kader değişmedikten sonra,ayağa kalksa ne değişir


Güneş hep aktif, ayarlı sessiz, sedasız doğarken aydınlık başlar. İnsan aydınlığın hiç karanlık olmasını istemiyor.

Ne çare ki güneş aynı düzende batarken karanlık olur. Geceler merhametsiz, hareketsiz, düşünceler temelsiz olunca, umutlar seher vaktine yönelir.

Hüzünlü olduğum zamanlarda sen yardımcı ol üzüntümü paylaş. Sevinçli olduğum anlarda sen, hep sitem et bana sözleri ona ait.

Duruşu, bakışı, konuşması, sözleri hep ayrı özelliklere sahipti. İnsan olarak daima yapıcı ve inşa edendi. Doğruydu, dürüsttü, içtendi, özünü korurdu. Yürekliydi, cesaretliydi, eğilen, bükülen değildi.

Kışın şiddetli yağmurlu bir gündü “Sarhoş Atların filmini seyretmek istiyorum” dedi. Doğrusu Yılmaz Güney, Ayhan Işık zamanlarında sinemaya giderdim o yıllardan sonra sinemaya gitmek film seyretmek benim için Nadire olmuştu.      

Filmin konusunu sorduğumda, Film seyredilmeden konusu anlatılmaz dedi. Peki, gidelim dedim.

Şehir merkezinde çarşı sinemasına gittik, "sarhoş atların filmi" bu sinemadaki gösterimi bitmiş, İstanbul’a iade edilmişti.

Bir başka sinemaya gittik, onlarda da aynı şekilde film makarası paketlenip İstanbul’a gönderildi.

Tahminen altı, yedi sinemayı gezdik aynı cevaplarla karşılaştık. " Biz sinema işletenler birbirimizden haberdarız o film Mersinde haftalarca gösterimde kaldı ve miadı doldu iade edildi. Boşuna yorulmayınız " dediler. 

Biz birlikte bu filmi seyretmek istemiştik ancak, gittiğimiz her sinemada filmin gösterimi Mersin'de tamamlanmıştı. Cep sinemasına gittik, filmi sorduk maalesef aynı cevabı aldık,  

"Bana patronu çağırınız dedim. Patron geldi bu filmi paketinden çıkarıp tekrar onatmak mümkün değil mi? dilerseniz yüz, iki yüz kişilik parasını dahi öderim" dedim.

Efendim olmaz dediler paketlenmiş, üstü yazılmış kurye bekleniyor dedi.

İnsan bazen bir başka canlıya bürünüyor, dünyaya hükmetmek istiyor. En yüksek zirvelerin sahibi olduğunu, sıra dağları kendisinin inşa ettiğini sanıyor. Her halde bizde o anda böyle bir hale büründük.

“ Bana bak! ben arkadaşımla salona geçip oturuyorum. Bu film kutusundan çıkarılacak, gösterime girecek biz iki kişi filmi seyrettikten sonra film gönderilecek “ dedim ve uzatmadan arkadaşımı alıp sinema salonuna gittik ortalarda oturduk.

Hafif ışıklar yanıyor ancak perdede bir hareket yok, ara sıra görevli sanki bizi gözetliyor gibi gelip bir şeylerle uğraşıp tekrar gidiyor.

Yine böyle bir anda görevliyi çağırdım, şunu, şunu al getir. Parayı aldı gitti istediklerimizi getirdi biz oturmaya, konuşmaya devam ediyoruz. On dakika, yirmi dakika, yarım saat, filmin oynayacağı hususunda bir işaret yok.

Arkadaşım, benim esas çerçevemin dışına çıktığımı anlamış ki “ ne olursun yapma bak sinemaya geldik oturduk, farz et elektrikler kesilmiş bir arıza olmuş ve biz filmi seyretmeden çekip gitmişiz, üzme beni zaten onların da imkânı yok ki filmi göndermek için paketlemişler tekrar oynatamazlar.

Sen hiç üzülme rahatına bak bu film oynayacak dedim.

Bir görevli tekrar göründü yanıma çağırdım patron nerede? Patron makine odasında ne yapıyor makinistle filmi makaraya sarıyorlar makaraya sarılınca ne olacak, film oynatılacak dedi. Peki, anladım teşekkür ediyorum dedim.

Kırk beş dakika oturmuştuk ki bizim özlemle, beklediğimiz “ Sarhoş atlar “ filmini sadece iki kişi için gösterime başladı ve biz dikkatle, özenle filmi izledik, duygulandık hatta bazı yerlerde de ağladık.

Filmin konusu İran- Irak ve Türkiye sınırlarında geçimini kaçakçılıkla iştigal eden köylülerin soğuklara dayanmaları için atlara viski içirmeleri, yoksul insanların doğanın zor şartlarına karşı mücadele konusunu anlatıyordu.   

Biz filmi seyrettik patrona teşekkür ederek borcumuzu sorduk, her hangi bir ücret almayacağını yalnız makinisti evden getirdiğini ona bir şey ödemek isterseniz ödersiniz dedi.

Elbette bizde Makinistin harcadığı zaman, zahmet ve emeği için gereğini yaptık. Helallik istedik güler yüzle, memnuniyetle ayrıldık.

Aradan bir yıl geçti yaz ayları cep sinemasının tam karşısında deniz kenarında ( Öz kaymak dondurmaları ) dondurmacıda oturmuşuz. Şimdilerde orası sanatçılar meydanı oldu. Dondurmalar yendi hayli vakit geçmiş hesap ödemeye gittik “ hesabınız ödendi “ kim ödedi cep sinemasının sahibi.

Olmaz dedim siz benim ücretimi benden alın onun parasını geri veriniz, zaten ben şimdi gidip ona teşekkür ederken mesele mahiyetini anlatacağım dedim.

Öyle yaptık cep sineması sahibine teşekkür ettim. Parayı ödediğimi ve zaten kendisine borçlu olduğumuzu söyleyince” Ağabeyi otuz yıldan beri sinemacıyım daha iki kişiye film oynattığımızı görmedim.

Peki, bize neden oynattınız, Ağabey ne yapayım gözlerinize, bakışlarınıza, hiddet ve celal-inize baktım olacak değil “ İçimden şeytana seslendim git başımdan kazanı, belanı bana gönderme dedim ve Makinisti evden çağırdım.

Hayatta olduğunu umut ederek buradan kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. 

Hani derler ya “ İnsan ölür eseri kalır, Eşek ölür semeri kalır. ” Her insan geride eser, her eşek geride semer bırakamaz.

Öyle eşekler var ki ömrü hayatında semer görmemiştir, böyle eşekler ölünce arkada sadece eşeklikleri kalır.

Bazı insanlar da insanlık yolundaki raylardan çıkıp, başka yaratıkların mecrsına girince insanlık eserlerinden yoksun kalırlar, böyleleri öldüklerinde hiç eserleri olmaz olsa, olsa yanlış ve hatalı anıları olur.

Bize yakışmayan bir tutum ve davranış olsa da gösterimden kalkmış, paketlenmiş filmi tekrar makaraya sardırmak ve sadece iki kişi için oynatmak olsa, olsa semersiz eşekli bir anı olur.

Evet, biz bu beyhude dünyadan göçtükten sonra bu anı eser mi, semer mi?  kalır bilmiyorum. Lakin tek bildiğim şey o günkü aklımız bu günkü akıl değildi.

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..