Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '07

 
Kategori
Dünya
 

"Oğlum dese bir anne''

"Oğlum dese bir anne''
 

ÖLDÜRÜLMÜŞ BÜTÜN ÇOCUKLAR DÖNEBİLSE YAŞAMA!

Anadolu’da bir orman köyünde yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiniz. Daha 5 yaşınızda çobanlığa başladınız. Kızamıktan ölmemeyi başardınız. Sizin kızamık çıkardığınız yıl köyünüzde 10 çocuk kızamıktan öldü. İlkokulu köyünüzde, ortaokulu kasabada, liseyi ilçede tamamladınız. Tabi yaz tatillerinde çobanlık yaparak veya simit satarak eğitim giderlerinize katkı sağlamayı da aksatmadan. Daha çocuk denilecek yaşta belli bir olgunluğu erişirsiniz. Yaşam koşulları sizi çabuk olgunlaştırır. Körebe, saklambaç, ip atlama vb. oynayamadan olgunlaşırsınız. yoksulluğun bilincinde olarak eğitim giderlerinize katkıda bulunmak ereğiyle yaz aylarında çalışmayı yeğlersiniz. Sizin için dinlence eğitim giderlerinizin karşılanması veya yeni bir ayakkabı almanız, güzel bir ceket almanızdır. Lise bitti, köyünüz orman köyü iş yok , ver elini İzmir’e. Senden önce liseyi bitiren ağabeyler de büyük şehirlere gitmişti. Demek ki oralarda iş bulunabiliyor. Zar zor bulduğunuz yol parası ile İzmir’e geldiniz. İlk kez büyük şehre geliyorsunuz. Gecenin ilerleyen saatlerinde Varyanttan (Konak Meydanına inilen yol) iniyorsunuz şehre. Otobüsün camından bakınca sanki gökyüzünün bütün yıldızları çökmüş şehrin üzerine, hem de yere çok yakınlar. Sonra öğreniyorsunuz ki gördükleriniz yıldız değil Bayraklı semtinin sokak lambaları. Şehrin büyüklüğü karşısında ürperiyorsunuz. Korkmak gibi bir şey aslında. İlk kez bu kadar çok insanı, arabayı yüksek apartmanları, kocaman denizi bir arada görüyorsunuz. Korkak, birazda endişeli gözlerle seyrediyorsunuz şehri, insan kalabalıklarının koşuşturmalarını.

70’ li yılların sonları televizyonla ilk kez tanışmam. Çoğunlukla haberleri izlemek durumundasınız. Tek kanal ve kısıtlı saatlerde yayın yapılmaktadır.Haberlerin hemen hemen hepsinde Lübnan’daki çatışmalardan söz ediliyor. Öldürülen çocuk görüntüleri . Sonra Afrika’da veya Asya’nın geri kalmış ülkelerinde açlıktan iskelete dönmüş, karınları şiş çocuk görüntüleri, açlıktan ölmüş insanlar (çoğunluğu çocuk). İlerleyen yıllarda Filistinli eli sapanlı çocuklar, çocuklarının önüne siper olmuş babalar izledim yıllarca. Kucağında ölü çocuğu ağıt yakan Filistinli kadınları. Çernobil radyasyonundan ölen insanları, sakat doğan bebeleri gördüm. Saddam Hüseyin’in kimyasal silahları ile Halepçe’de öldürülen çocukları.

Ülkemin çocuklarına ilişkin toplu katliamlar izlemedimTelevizyonda. Ne zaman tv. kanalları çoğaldı. Gördüm ki Ülkemdeki çocuklarda ölüyor. Hamile annesi hastane hastane dolaşırken ölüyür, soba zehirlenmesinden ölüyor. Çöplükten yiyecek toplarken patlayan bomba ile ölüyor. Kuduzdan ölüyor. Kuş gribinden ölüyorlar.Derelerde boğularak ölüyorlar. Üvey ana-baba şiddetine maruz kalarak ölüyor. Öz anne-baba şiddetiyle ölebiliyorlar. Gerek aile içi şiddetten, gerekse savaşlardan en çok zarar görenler çocuklar oluyor. Çünkü onlar savunmasız.Herkesin gücü onlara yetiyor.Trafik kazalarında ölenleri saymıyorum.

Bugün Milliyette Ece Temelkuran’ı okudum. Çok etkilendim.Vicdanı sorumluluğum bu yazının çok insan tarafından okunması gerektiğine inandı. Savaş çığlıklarını okumaktan gına geldi. Artık yeter diyelim. İnsani duyguların manşetleri alması zamanı gelip geti bile. Duygularımı da ekleyerek sizlerle paylaşmak istedim. ÇOCUKLARA KIYMAYALIM………

“ OĞLUM” DESE BİR ANNE VE BÜTÜN ÇOCUKLARIN KENDİ DİLİNDE ÇINLASA BU SÖZCÜK.

DÜNYA HALKLARI BÜTÜN ÇOCUKLARI SEVMEYİ BAŞARABİLSE

ÖLDÜRÜLMÜŞ BÜTÜN ÇOCUKLAR DÖNEBİLSE YAŞAMA.

Eve dönün çocuklar!

Telefon çalıyor. Öte yanda çocuk "Kısa konuşacağım anne" diyor, "İyiyim. Yakında eve dönüyorum". Kadının yüzü sevinçten parçalanıyor. Kadın, yüzü sevinçten paramparça olmasın diye elleriyle yüzünü örtüyor, tutuyor.
Donakalmış çocuklar televizyonun karşısına oturup ekrandaki babalarının, abilerinin yüzlerine bakıyor. O yüzlerin kapıdan içeriye girmesini bekliyor.
"Kaçırılan askerler" diyor televizyon, "Yakında evlerine dönüyor."
Bütün çocuklar eve dönse keşke. Mezarlarından kalkıp çocuklar, tozu toprağı silkip, güneşe bakıp, yıldızlardan yön alarak evlerini bulsa. Dağlarda gövdeleri parçalanmış çocuklar toplayıp kollarını bacaklarını annelerine geri dönseler, anneleri dikse onları, birleştirse yeniden okşayarak.

Dink'in oğlu Arat
Bir daha gönderir miydi çocuklarını o anneler? Yoksa tutup, kucaklayıp bir daha hiç bırakmamak üzere kime, neye direnilecekse direnirler miydi?
Dağlardaki bütün çocuklar dönse evlerine kaç dilde sevinç şarkıları söylenirdi bu ülkede?
Kaç dilde ağlanırdı sevinçten "Oğlum" diye?
Kaç dilde "Anne!" diye sayıklanarak ölünmüşse bu ülkede o kadar dilde...
Hrant Dink'in oğlu Arat, birkaç gün önce "bir süreliğine" ülkeyi terk etti. Eşini ve çocuğunu alıp Belçika'ya gitti. Babasıyla aynı şekilde hüküm giyen ve bu ülkeyi şüphesiz babası kadar sevmiş olan ama sırf bu ülkeyi sevdiği için ölüm tehditleri alan Arat olan bitene daha fazla katlanamadı.
Muhtemelen biraz nefes almak için evini terk etmek zorunda kaldı.
Bütün çocuklar dönse diye düşündüm o yüzden, bütün çocuklar evine dönebilse.
Bu ülkeyi gencecik yaşta bırakıp gitmek zorunda kalmış siyasi suçlular, Avrupa'nın sokaklarında köksüz, öksüz hayaletler gibi dolaşmayı bırakıp evine dönebilse.
Bütün öldürülmüş çocuklar... Bütün katledilmiş çocuklar... Ermeni olduğu için, Kürt olduğu için, Türk olduğu için öldürülmüş bütün çocuklar... Dönebilse.

Dilsiz kalıyor ülke
Bu ülke, bütün çocuklarını sevmeyi becerebilse...
Bütün çocuklar bir evin kardeşleri olduklarını...
Mehmet'in Baran kadar, Zozan'ın Ayşe kadar, Arat'ın Ali kadar, Ali'nin Muhammed kadar, Rojbin'in Ece kadar, Ece'nin Advina kadar, Advina'nın Armen kadar, Armen'in Özgür kadar, Abdullah'ın Devrim kadar kıymetli olduğunu bir bilsek. Bilseler. Bu toprak bunu içinin en derininde bir bilebilse...
"Çocuklar eve dönün" dese Türkiye. Acılarımızın büyüklüğünü birbiriyle yarıştırmadan acılarımızın hepimize ait olduğunu kabul edebilsek...
"Oğlum!" dese bir anne ve bütün çocukların kulağında kendi dilinde çınlasa bu sözcük.
Bir çocuk öldüğünde bütün dillerde ölür çünkü. Bir anne bir çocuğu bütün dillerde birden kaybeder. Lal olur.
Eve dönün çocuklar. Eve dönün... Siz gittikçe dilsiz kalıyor bu ülke. Siz gittikçe lal!

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..