Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

“Öğretmenime âşık oldum ben anne…”

“Öğretmenime âşık oldum ben anne…”
 

Aşk çok ızdıraplıymış lan...


 http://www.youtube.com/watch?v=2ntKgLxgY9s 

(Brusk ve öğretmeni için dinlerken...)

“Küçük adam büyük aşk…” Bu cümle çok severek izlediğim bir filmi; "Büyük Adam Küçük Aşk" filmini çağrıştırsa da, size burada o filmden bahsetmeyeceğim… Ben size bugün küçücük bir adamın; sevgili hastam Brusk’un bana öğrettiği kocaman şeylerden bahsedeceğim…

10 yaşındaki bir hastam benim Brusk. İsmi Kürtçede “şimşek” demek. O yaşına rağmen bir şimşek gibi bakar Brusk, bir şimşek gibi düşünür. Bazen mesleklerimiz bize işimizin akademik tarafının yanında, hayatla ilgili de dersler verir. Benim tüm hekimlik hayatım boyunca aldığım derslerin en başında gelen şudur ki; kimden, neyi, ne zaman, hangi şartlarda öğreneceğinizi tahmin bile edemezsiniz. Büyük küçük demeden her insan size her an bir şeyler öğretebilir. Ne çok hastamdan ne hayat dersleri aldım ben bir bilseniz…

En son tedavi seansına her zamanki gibi annesiyle geldi Brusk geçenlerde. Ama her zamankinden farklıydı hali ve tavırları; huysuz mu huysuz, uyumsuz mu uyumsuz, üstüne üstlük benimle sürekli yaptığı o “Doktor amca… “diye başlayan afacan sohbetlerinden eser yok… Brusk ki kitap kurdudur, bana okuduğu kitaplardan söz eder, benim okuduklarımı sorar, hatta bir keresinde “Aslında bazen kitap okumayı o kadar da çok sevmiyorum doktor amca, çünkü bazen kitaplar gerçekleri söylemiyor” diyerek beni günlerce düşünmeye itmiş bir küçük düşünür o benim gözümde. Brusk ki tatil için babannesinin yanına denize giderken annesine, kışın biriktirdiği paraları kastederek “Anneciğim ben tatildeyken paraya ihtiyacın olursa çekmecemden alabilirsin” diyecek kadar düşünceli, Brusk ki yola çıkarken annesine “Hadi Allah’a emanet ol anneciğim” diyecek kadar erkek… Ve bu halleriyle de tabii ki kliniğimizdeki bütün çalışanlarımızın ve benim kahramanımız…

Son tedavi seansında, o dişlerini fırçaladığı sırada annesi bana çaktırmadan “Doktor bey, Brusk okul kapanmadan bir hafta önce çok üzgün ve ağlamaklı bir yüz ifadesiyle bana gelip ‘Öğretmenime âşık oldum ben anne… ama okul kapanacak, ben onu nasıl göreceğim yaz boyu…’dedi” diyerek Brusk’un durgun halinin ipucunu vermiş olsa da, ben yine de kendi ağzından duymak istedim gerçeği. “Neden böyle suskunsun Brusk, neyin var?” dediğimde önce bana “Bir şeyim yok...” filan diyerek geçiştirse de, sonrasında “Okul kapandı ya, benim canım çok sıkkın” dedi. “İyi ama Brusk tüm öğrenciler okul kapansın, tatil olsun ister, sen neden istemiyorsun?” dediğimde ise bana “ Ama ben tatil olunca öğretmenimi göremiyorum, o yüzden hiç istemiyorum tatil olmasını” dedi. “Sen neden görmek istiyorsun ki öğretmenini?” dediğimdeyse bana “Çünkü ben ona âşık oldum doktor amca” dedi. Yüzümdeki gayriihtiyari gülümsemeyle baş etmeye çalışırken, bir çocuğun aşktan anlamayacağı önyargısı ile, reflex olarak sormuş oldum “İyi ama aşk nedir ki Brusk, sen nasıl anladın âşık olduğunu?” Cevapsa bana çok keskin bir ders niteliğindeydi, özetti, her şeyi anlatmaya yetiyordu: “E çünkü ben hep onu görmek istiyorum…” Ne kadar özet değil mi? Bu kadar basit değil mi? Brusk’un anlatmak istediği gibi hiç kesintisiz bir istekle, takıntılı bir şekilde, sürekli görmek istiyorsanız birini; ona âşıksınız demektir, değil mi? Süslü cümlelerle; orasını seviyorum, bu yönünü seviyorum, o huyu çok hoş, bu özelliği çok bambaşka diye uzatmaya gerek yok ki…

Bir çocuk, kirlenmemiş, enfekte olmamış, tertemiz, yalın mı yalın yüreğiyle çok net anlatıyor işte aşkı; “Sürekli onu görmek istiyorum” Çocuklar bazen o kadar doğal ve uzatmadan anlatıyorlar ki düşüncelerini, “Biz büyükler ne çok saçmalıyoruz aslında” diye düşünmeden edemiyorum...

Seans sonunda Brusk’a “Aşk güzel şeydir dostum, hissettiğin şeyini tadını çıkar” dedim. Kendisi önden koşarak klinikten çıkarken annesi bana dönüp “Doktor bey esas mesele ne biliyor musunuz? Öğretmen hanımın tayini çıktı ve henüz Brusk’un bundan haberi yok. Yani onu büyük ihtimalle bir daha göremeyecek…” dediğinde ise, küçük dostuma bu ilk yürek acısıyla baş edebilmesi için gönülden güç ve sabır dilerken; hayatın aşk konusunda, büyük küçük demeden hepimize adil ve eşit oranda acımasız davrandığını düşündüm bir kez daha. Ne de olsa; kavuşsalar “aşk” olmazdı, değil mi?

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..