- Kategori
- Güncel
"Okuryazar" olmak çok mu önemli?
İşte böyle olur...
İnsanın, hayatını devam ettirebilmesi, kolaylaştırabilmesi için bazı temel ihtiyaçları vardır ya.
Bunlar arasında; okuyabilmek, yazabilmek, biraz da aritmetik işlemleri ilk sırayı alır ya.
Mesela alışveriş yaptığı bakkala para verme ve para üstü alabilme, mektup yazıp okuyabilme gibi…
Bizler, bu vasıflara sahip olanlara; “Okuryazar” diyoruz ya.
Türkiye’de “Okuryazar” oranı %88 diyerek, bir de gurur duymamız gerekiyormuş...
"Kazın ayağı öyle mi?"
Bakalım; işleve yönelik “Okuryazar”lığımız ile topluma yönelik “Okuryazar” lığımız ne alemde?
Onların da oranı %88 mi?
Tabii ki hayır.
Bu “Okuryazar” larımız, Anayasamızın öngördüğü: "sosyal hakların, bireylere tanıdığı dil, din, ırk, felsefi inanç, siyasi kanaat vs. gibi..." Hak ve özgürlüklere ‘gerçekten’ sahip olduğunun bilincinde mi?
Bilincindeyse, ne kadarı bu bilince sahip?
Nüfusun %40’ı hayatı boyunca kütüphaneye gitmemişse,
Gençliğin %70’i hiç okumuyor ise,
Öğretmenlerin %’63’ü bazen kitap okuyor, gerisi hiç okumuyor ise,
Düzenli kitap okuma alışkanlığı %01 ise,
Yetişkinin %95’i televizyon seyrediyor ise,
Bu nasıl “Okuryazar”lıktır?
İhtiyaç maddeleri arasında kitabın 235. sırada olduğu,
Kitapçıların kırtasiyeye dönüştüğü, bu ortamda “Okuryazar” oranı %100 olsa ne olur?
Bütün bunlar bilindiği halde, çözüm üretmek yerine %88 “Okuryazar” var diye övünürsek ne olur?
İşte böyle olur!...