Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '19

 
Kategori
Şiir
 

“Ölüler Genç Kalır”

“O kadar şey geçti ki gözlerimizin önünden

Sonunda hiçbir şey göremez olduk (Yorgos Seferis)

Bu yazımda, Çorumlu olarak göremez olduğumuz, gözden kaçırdığımız, hak ettiği değeri vermediğimiz veya veremediğimiz, şiir dünyasında ise hayatta olduğu zamanlarda ve sonrasında anlaşılamamış, rağbet görmemiş, görmezden gelinmiş Mazlum Kenan Köstekçi’nin acı, üzüntü, keder dolu yaşam öyküsünden kesitler sunacağız.

Istıraptan doğdular, şiirlerim acıdır,

Mısralarımda elem, ilhamın kırbacıdır…

Mazlum Kenan Köstekçi ile özdeşleşen bu iki mısra bile O’nun ne kadar güçlü bir şair olduğunun kanıtı olmuştur. Şiir dünyamızda bu iki mısra çok bilinmesine rağmen maalesef bu mısraların şairi yazdıkları kadar tanınmamıştır.

Hatta insanlar, çok sevdikleri şiirleri okurken bazen şairin adını hatırlayamazlar ya, işte bu dizeler de insanların bildiği ama şairini bir türlü hatırlayamadığı, hatta şairin ismini bulamadığı dizelerin başında gelir.

26 yaşında iken 1936’da insanlık kadar eski bir tarihi olan verem hastalığından (tüberküloz) ölen Mazlum Kenan Köstekçi, bu kısa yaşamına rağmen edebiyat dünyamıza doyumsuz şiirler kazandırmıştır.

O, bu genç yaşın büyük bir bölümünü hasta olarak hastane köşelerinde, tedavi süreçleriyle, ailesinden uzak, gurbette geçirmesine rağmen hem okunmaya değer şiirler yazmış, hem de geride bizlere yazılmaya değer eserler bırakmıştır.

Mazlum Kenan, genç yaşta kaybettiğimiz şairlerimizden sadece biridir. Arkadaş Z. Özgür, Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve diğer genç ölümlü şairlerimiz gibi.

Büyük ozanımız Yunus Emre ise genç yaşta ölümü “göğ ekini biçmeye” benzeterek,

Bu dünyada bir nesneye yanar içim, göynür özüm,

Yiğit iken ölenlere, göğ ekini biçmiş gibi,

Hilmi Yavuz’un dediği gibi, “Cemal Süreya'her ölüm erken ölümdür' dese de, asıl Yunus'un genç yaşta ölenler için söylediği 'göğ ekini biçmiş gibi' dizesidir şiirsel olduğu kadar da yaralayıcı olan.   

Yunus'un o dizesi, daha sararıp olgunlaşmamışken biçilen buğdayları tırpanlayan 'ölüm' imgesiyle bütünleşir. 'Ölüm', elinde tırpan tutan bir iskelettir çünkü ve 'göğ ekin', onun eliyle tırpanlanacak, acımasızca biçilecektir...” diye açıklayacaktır, Yunus Emre’nin bu muhteşem sözlerini.

Ahmet Günbaş ise “Erken Ölümlü Şairler Antolojisi Erken Ölmek” başlıklı sunuş yazısında;

“… Şairler hep önde giderler zaten, erken giderler. Çokları aynı yola koyul­muşken onlar dönmüş olabilirler. Erkencilikleri değişim/dönüşüm özelliklerinden kaynaklanır. Duyarlıktan en uçlara taşımak, estetiğin çıtasını üst düzeylere çıkar­mak gibi ertelenmez görevleri vardır. ‘Durup ince şeyler’ bağışlarlar bize; zihin­sel yolculuklarından.

… Ortalama ölüm yaşı öteki kalem erbabına göre şairlerde daha düşükmüş! Altmış iki buçuk yıl filan! Zihinsel yoğunlaşmanın gereği midir, nedendir? Orasını bilemem. Hele o erken ölümler! Nasıl da tarumar eyler bizi.

Yunus boşa söylememiş ‘Göğ ekini biçmiş gibi’ diye. Daha söz başaklar olgunlaşmadan biçilip yaşam sahnesinden silinivermek katlanılır acı mıdır?

Cumhuriyet dönemi erken ölümlerinin nedeni biraz da halkımızın makûs talihine benzer. Dört cephede yokluk, yoksulluk içinde, cebelleşme ortamında, sıradan hastalıklar yakasına yapışmış ve alt etmiştir dayanaksız insanımızı. Dolayısıyla şairimizi de... İlk erken ölümlerin seyrine bakılırsa; Mazlum Kenan Köstekçi, Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu gibilerinin yenemedikleri verem illeti daha nicelerini alıp götürmüştür bilinmez.

… Beni asıl üzen asıl neden şu: Güçlü bir solukla şiire başlayanların yaşasalardı nerelerde olacakları konusu, düşündükçe yangın yerine çevirir yüreğimi. Yani Orhan Veli Kanık, Ergin Günce, Ali Rıza Ertan, Arkadaş Z. Özger, Ender Sanyatı, İlhami Çiçek, Nilgün Marmara, Kaan İnce, Cenk Koyuncu gibi şiirle içlidışlı yetenekli kişiliklerin yaşam eğrisi biraz daha uzasaydı nasıl bir şiiri konuşurduk şimdilerde, hiç düşündünüz mü? Onlar, Türkiye Kadar Bir Çiçektiler kuşkusuz. Zamansız savruldular kökleriyle...” diye anlatacaktır erken ölümlü şairleri…

Şair Sedat Umran ise Mehmet Nuri Parmaksız ile yaptığı Şiir Sohbeti’nde Mazlum Kenan Köstekçi ile ilgili “…Necip Fazıl bana göre de bir zirvedir. Cumhuriyet döneminde üstünde durulacak şair pek yok. Ancak ismi pek duyulmamış, tanınmamış Mazlum Kenan Köstekçioğlu gibi gerçekten önemli şairler yaşamıştır.

Yaptığımız çalışmada gözden kaçmış büyük değerlerimizi ortaya çıkarmaya çalıştık. Bunlardan biri 26 yaşında 1936’da veremden ölen Mazlum Kenan Köstekçi idi. Ondan çok şiir aldık. Ben kendimden daha fazla ondan şiir aldım. 10 tane şiir aldık. Toplam 28 şiiri var. Her biri bir anıt” diyecektir.

1937-1947 yılları arasını kapsayan Resimli Yedigün Şairleri Antolojisi’nde Mazlum Kenan’a da yer verilir. Abdullah Rıza Ergüven tarafından hazırlanan antolojide “Pek genç yaşta hayata veda eden şairin hazin ölümü hepimizi ağlatmıştı. Merhumun 1942 de ‘Yedigün’ Dergisinde neşredilen şiirleriyse gençler tarafından ısrarla takip edilip aranmıştır. Yakın yıllar edebiyatımızın kendini tarihe mal eden en lirik şairlerinden belki de ilki Mazlum Kenan’dır” denilerek şaire Türk edebiyatı içinde özel ve önemli bir anlam yüklenir.

Çorum Lisesi’nin ilk kuruluş yıllarında edebiyat öğretmenliği yapan Bahri Miyak’da Çorumlu Dergisinde ‘Zakkum Çiçekleri’ isimli yazısında “O’nda şairlik, sanatkârlıkla sarmaş dolaştır. Bir peyyizaşist maharetiyle çizdiği tasvirler, Ahmet Haşim’in tesirinde kalmış olmasını bile mazur gösterecek değerdedir. Genç şairin muhayyilesi de (hayal etme gücü) hisleri kadar zengin ve engindir ”  diye yazacaktır.

Mazlum Kenan Köstekçi ile ilgili en kapsamlı yazıyı, Türk Edebiyatı Dergisi’nde Muhsin Karabay yazmıştır. Karabay, Türk Edebiyatı Dergisi’nde yazdığı yazıda, Mazlum Kenan’ın Yedigün Dergilerinde yayınlanan şiirlerine dikkat çekerek “Yedigün Dergisinin 6 Nisan 1942 tarihli 474. Sayısında şairin Cerrahpaşa hastanesinde iken yazdığı 15.01.1935 tarihli Şamdan şiiri yayınlanarak şöyle bir not düşülür.

Altı yıl önce veremden ölen Mazlum Köstekçi, son neslin en içli ve lirik şairlerinden biri idi. Bu hiç tanınmamış sanat harikasının verem döşeğinde meydana getirdiği ve ‘Zakkum Çiçekleri’ adını verdiği şiir mecmuası yakında ailesi tarafından neşredilecektir. Henüz hiçbir yerde neşredilmeyen ve satırları arasında deha pırıltıları sezilen bu şiirlerden bir kısmı ‘Zakkum Çiçekleri’nin neşrinden önce Yedigün sayfalarında okunacaktır.

Bu cümleden olmak üzere Köstekçinin ‘Heybelide Geceler’ adlı şiiri Yedigün Dergisinin 13 Nisan 1942 tarihli 475. Sayısında, ‘Heybelide Akşam’ şiiri de 476. Sayıda yayınlanmıştır.

Bu şiirlerin yayınlanmasından sonra 10 Ağustos 1942 tarihli 492. Sayıda Lefkoşa’dan Necla Salih Suphi’nin ‘Beni Ağlatan Şaire’ isimli şiiri yayınlanır. Şiirin altında Yedigün Dergisi’nin şöyle bir notu vardır.

‘Pek genç yaşında veremden ölen şair Mazlum Köstekçioğlu’nun 474 numaralı sayıda neşredilen Şamdan’ adlı derin ve alevli şiiri okuyucularımızın hatıralarından ve gönüllerinden silinmemiş olacaktır. Kıbrıs’ın Lefkoşa şehrindeki Viktorya Kız Lisesi’nde okuyucularımızdan Bayan Necla Salih Suphi, bu çok samimi şiiri ondan aldığı teessürle meydana getirmiştir.

Mezarının başında hayaline dalardım.

Fakat heyhat ayırır şu dağlar, şu denizler

Bir Türk kızı inan ki, uzakta sana ağlar,

Ruhun müsterih olsun, o ebedi uykunda!

Ebediyen anılsın adın, büyük yurdunda, 

Yine Yedigün Dergisinin 507. Sayısında Haydarpaşa’dan K.A nın ‘Mazlum Kenan Köstekçi’nin Ruhuna’ ithaf ettiği dert ortağı şiiri yayınlanır. Bu sadece adının ve soyadının baş harfleri verilen meçhul şairin de mısralarından büyük bir ümitsizlik, çaresizlik ve ölümü özleyiş okunmaktadır.

Yedigün Dergisinin cevaplar sayfasını yöneten yazar da bu meçhul kişiye şöyle bir not yazar.

Mazlum Kenan Köstekçi’nin ruhuna hitap eden şiirinizi dercedeceğiz. Merhumun şiir mecmuasından çok teessür payı aldığınız hissediliyor. Hastalık insanlar için tabiidir.  Ümitsizliğe kapılmamalısınız’

K.A nın şiirinin son dörtlüğü şöyledir:

Senin gibi ben de,  baharı bekliyorum,

Artık çıkmaz oluyor, hançeremden nefesim,

İşte senin yazına,  bir şiir ekliyorum,

Aç bana kollarını, yok başka bekleyenim.

Bu şiirlerden sonra yine Yedigün Dergisinin 32. Teşrin 1942 tarihli 508. sayısında Fazıl Ahmet Aykaç’ın ‘Zakkum Çiçekleri’ başlıklı bir yazısı yayınlanır.

Aykaç, kaleme aldığı bu güzel yazıda ‘Mazlum Kenan Köstekçi gibi narin bir dalı talih kırıvermiş’ diyerek ‘şu sade içli sözler insanın ta can evine kadar yayılan uhrevi bir ışık yuvası değil mi? O sözler bize sezdiriyor ki, o nazik ve seçkin şairin erimesi, Mazlum’un sadece kederli ailesinde değil, Türk Şiirinin talihinde de bir aydınlık kaynağını söndürmüştür. .. ondan dökülen içli sanat yapraklarını birer birer toplayan şefkatler merhumun hatırası üzerine Tanrının gufranından bir puşide sermiş gibidir’

Devrek Bölge Haber Gazetesinden İbrahim Tığ, Mazlum Kenan Köstekçi’yi Çorum’un Rüştü Onur’u olarak nitelendirir. Her ikisinin de genç yaşta verem hastalığından ölmelerine, şairliklerine ve benzer özelliklerine dikkat çeken İbrahim Tığ, “Mazlum Kenan Köstekçi’yi 10 yıl önce bir dergide onunla ilgili yazılan bir yazıyla tanımıştım. ‘Şamdan’ şairi: Mazlum Kenan Köstekçi”ydi başlığı. Yazarını anımsayamıyorum şimdi. O’nu tanıdığımda yüreğim burkulmuştu. Aynı Rüştü Onur gibi. Hatta zamanla O’nun ‘Şamdan’ şiirini de Şehir dergimizde yayınlamıştım.

İşte şiir ve edebiyat dünyamızda yazdıkları az ama öz şiirleri ile dikkat çeken, Mazlum Kenan Köstekçi (Ömer Mazlum) 26 Eylül 1910 yılında Çorum Karakeçili Mahallesinde doğar. Çorum’un eski ailelerinden Köstekçi oğullarındandır. Babası VI. Dönem Çorum Milletvekillerinden Süleyman Köstekçioğlu’dur.

Mazlum Kenan, ilk tahsilini 1923 yılında Çorum’da yapar. 1925 yılında Çorum’da açılan Mıntıka Ziraat Ameliyat Mektebine girer. Orta derecedeki ziraat tahsilini bitirip diploma aldıktan sonra, köy okulu öğretmeni olmak için 1927 yılında Ankara’da Köy Muallimliği Kursu’nu bitirir.

1928-1929 yıllarında Çorum’da “Dogla” ve “Karapınar Muhaciri” köylerinde öğretmenlik yapar. Mazlum Kenan, Karapınar Muhaciri köyünde (Çerkez Köyü) demirci Mecit Usta’nın evinde kalır. Kısa zamanda kendini köy halkına sevdiren ve aynı zamanda bekâr olan Mazlum Kenan için köy muhtarı Kara Kazım, köyde durumu iyi olan ailelere salma salarak her akşam bir ailenin Mazlum Kenan’ın yemek ihtiyacını karşılamasını sağlar.  Bu arada Mazlum Kenan’ın en sevdiği yiyecek Çerkez Mantısı adıyla da bilinen haluj yemeğidir. (Bu bilgiler Atilla Lâçin’den alınmıştır.)

1930 yılında Sivas Muallim Mektebine giden Mazlum Kenan Köstekçi, Sivas’ta iken amansız bir hastalığa yakalanarak İstanbul’da prevantoryumda tedavi olmaya başlar.

1931 yılında Ankara Gazi Muallim Mektebine nakledilir. Fakat hastalığı devam ettiği için tekrar prevantoryuma gönderilir. Tedavisine uzun zaman devam edilir. Bu süre içerisinde İstanbul’da sınavlara girerek Gazi Muallim Mektebinden mezun olur.

1932-33 ders yılında İstanbul’da 14. İlk Mektep öğretmenliğine tayin olur. 1933 yılında hastalığı arttığı için tekrar hastaneye yatar ve öğretmenlikten çekilmek zorunda kalır.

1933 ve 1936 yılları arasında Prevantoryum, Sanatoryum, Haydarpaşa, Cerrahpaşa gibi hastanelerde tedavi görür.

Mazlum Kenan Köstekçi konusunda kapsamlı bir çalışma yapan Hitit Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bölüm Başkanı Prof Dr. Meral Demiryürek, ‘Çorum'da Edebiyat Edebiyatta Çorum’ isimli Çorum Belediyesi Kültür yayınlarından çıkan kitabında Mazlum Kenan’ın mektuplarından bahsederek;

“ Annesine ve babasına yazdığı mektuplardan 1931 ve 1932 yıllarında Ankara’da bulunduğu anlaşılan Mazlum Kenan, özellikle babasına yazdığı 25.01.1932 tarihli mektubunda Doktor Zeki Bey’in kendisini muayene ettiğinden ve tekrar sanatoryuma gönderilmek istendiğinden söz eder. Mektubunda ayrıca, kilosunun ilk kez 53’ün altına düşüp 51 olmasının üzüntüsünü ifade eder. Mazlum Kenan, 1932-33 eğitim-öğretim yılında İstanbul’da öğretmenliğe başlar. İstanbul Ondördüncü İlkmektep Başmuallimliği’nden alınan 07.03.1933 tarihli belge Mazlum Kenan’ın bu tarihte öğretmenlik mesleğinin devam ettiğini gösterir. “diyecektir.

1935 yılında Cerrahpaşa Hastanesinde dünyaca ünlü cerrah “Rudolph Nissen” tarafından kaburga kemiklerinden 4-5 dal kesilerek ameliyat edilen Mazlum Kenan Köstekçi, ameliyat sonrasında kilo almaya başlar ve tedavinin olumlu sonuç vererek hastalığın iyiye gittiği düşünülür.

Bunun üzerine Mazlum Kenan, doktorların da tavsiyesi üzerine Çorum’un Sungurlu ilçesinde öğretmenlik yapan kız kardeşi Naciye’nin yanına giderek burada 20 gün kadar kalır. Mazlum Kenan, Sungurlu’da iken kahredici hastalık birden bire tekrar nükseder. Hastalığın ilerlemiş olması nedeniyle acilen Çorum Memleket Hastanesine kaldırılan Mazlum Kenan Köstekçi, burada yapılan bütün tedavilere rağmen kurtarılamayarak tam da Abdülhak Hamit’in dediği gibi;

Ölüm bir bakar, kördür, Görmeden vurur. 

Mücrim, masum,Genç, ihtiyar, güzel, çirkin,

Tefrik etmeden vurur.

Sözleri misali 13 Haziran 1936 tarihinde 26 yaşında iken hayata gözlerini yumar.

Çok hassas bir yapıya sahip olan Mazlum Kenan Köstekçi, şiirlerini Heybeliada, Burgaz Adası Sanatoryumları ile Cerrahpaşa ve Haydarpaşa Hastanelerinde yazar.

Eski harflerle doğum tarihini taşıyan “Ömer Mazlum” adını kendisi “Mazlum Kenan” olarak değiştirmiş ve şiirlerini bu adıyla yazmıştır.

Mazlum Kenan Köstekçi hakkında ilk yazılardan birini yazan eski senatörlerimizden Abdullah Ercan, bu yazısında Mazlum Kenan’nın şiirlerinin hemen hemen hepsinin tedavi amaçlı gittiği çeşitli sanatoryum ve hastanelerde yazdığını, o günün koşulları içinde Mazlum’un tedavi olanakları sınırlı bir hastalıkla boğuştuğunu belirterek “Mazlum çok gençti. Ölüm her an yanı başındaydı. Bunu biliyor ve bekliyordu.

Yaşam umudunu, yaşam sevgisini yitirmediği anlar da oluyordu. Ne var ki sonunda her şey yine bir sonu bekleyişin sisleri içinde kayboluyordu. Mazlum Kenan işte bu çileyi, bu acıları, bu umarsız bekleyişi şiirleştirdi ve onlara ‘Zakkum Çiçekleri’ dedi.

Mazlum Kenan Köstekçi’nin şiirleri ilk kez 1942 yılında babası Süleyman Köstekçioğlu tarafından “Zakkum Çiçekleri” ismiyle bastırılır.

Bu kitabın sunuş yazısında şair, eğitimci, mizahçı ve siyasetçi, aynı zamanda Türk çocuk edebiyatının öncülerinden biri olan İbrahim Alâeddin Gövsa, Mazlum Kenan Köstekçi hakkında:

“... İtiraf etmeliyim ki, babasının yanında bu hazin defteri elime aldığım zaman genç bir ölünün ve kaybedilmiş bir evladın hatırası karşısında rikkat (acıma duygusu) ve hürmet duymakla beraber asla ihtimal vermedim ki, karşılaşacağım kabiliyet bu derece mümtaz olsun. Parçaları okudukça dildeki pürüzsüzlük, nazımdaki dürüstlük, nihayet derin elemlerin vuzuhla (sözlü ve yazılı anlatımda anlam açıklığı) duyuluşu ve tahlil edilişi hayretimi artırıyor ve bazı parçalarda bu hayret hayranlık derecesine yükseliyordu.

Ne kadar bellidir ki, 26 yıllık ömrünün son altı senesini memleketinden ve aile ocağından uzakta, prevantoryum, sanatoryum ve hastane köşelerinde gönülden doğan ümitler ve zekâdan gelen ümitsizlikler içinde çırpınarak geçiren bu zeki ve duygulu genç, bünyesi ateşler içinde yanarak yıldan yıla, aydan aya ve günden güne erirken, o eriyen bünyenin içindeki ruh, kabuklarından sıyrılan bir öz ve bir beyaz ateş haline gelmiştir.

Istırabın ne kudretli bir üstat olduğunu, sürekli elemlerin mümtaz yaratılışlı insanlarda ne derin hüviyet meydana getirdiğini bu küçük manzumeler büyük bir belagatla anlatıyor” diye yazacaktır.

Mazlum Kenan Köstekçi’nin babası, Süleyman Köstekçioğlu, 1889 yılında Çorum’da doğar. Çorum İdadisi’nden mezun olduktan sonra Ankara’da Meclis İdare Başkâtipliği yapar. Süleyman Köstekçioğlu, Çorum Tahrirat Kaleminde kâtiplik, Çorum ve Tokat’ta evkaf müdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra 3 Nisan 1939-15 Aralık 1943 tarihleri arasında 6. Dönem Çorum milletvekili olarak TBMM’ye girer.

Süleyman Köstekçioğlu milletvekilliği ve sonraki görevleri nedeniyle ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşir. Süleyman Köstekçioğlu’nun Melek Hatun Hanım ile evliliğinden 4 çocuğu olur. Bu çocukların en büyüğü Mazlum Kenan Köstekçi’dir. Mazlum Kenan’ın üç yaş küçüğü Munise, onun küçüğü Naciye ve en küçükleri Ahmet’tir. Naciye, Mazlum Kenan’ın ölümünden yaklaşık altı ay sonra 27 Aralık 1936 tarihinde zatürreden vefat eder.

1965 yılında Mazlum Kenan’ın annesi Melek Hatun Köstekçioğlu, 1969 yılında babaları Süleyman Köstekçioğlu, Mazlum Kenan’ın tek erkek kardeşi Ahmet 1981, ailenin son bireyi olan ve hayatını Ankara’da sürdüren 1913 doğumlu Munise Saylan (Köstekçi) ise 2005 yılında vefat eder. Ahmet ve Munise’nin evliliklerinden çocukları olmadığı için, bugün Süleyman Köstekçioğlu soyundan kimse bulunmamaktadır.

İlimizde bir döneme damga vuran, Çorum sanayisi başta olmak üzere, yayınladığı ve yayınlattığı eserlerle, ilimizdeki kültür-sanat etkinliklerine verdiği destekle tanınan, İlimizin kültür, sanat ve sosyal hayatına büyük katkılarda bulunmuş, bir ülkenin gelişiminin sadece ekonomik ve sanayinin gelişmesi ile mümkün olamayacağını, bu gelişmelerin kültürel ve sanatsal gelişimle mutlaka desteklenmesi gerektiğini her fırsatta dile getiren, Ticaret ve Sanayi Odası eski Başkanlarından Ümit Uzel, 1942 yılında bastırılan “Zakkum Çiçekleri” isimli kitabın ikinci baskısını aradan tam 72 yıl geçtikten sonra büyük mücadeleler sonucunda, bütün zorluklara göğüs gererek, ısrarlı bir takibin sonunda ancak 2014 yılında bastırılabilmiştir.

72 yıl sonra bastırılan bu kitap, yeni yetişen genç nesiller başta olmak üzere şiir dünyası ve şiir sevdalılarına Çorum’un yetiştirdiği büyük bir değeri hatırlatması bakımından büyük önem taşımaktadır.

 Nitekim Nilüfer Belediyesi Şiir Kütüphanesi katkılarıyla Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından hazırlanan “Dinmez Tarla Kuşu’nun Şarkısı” Genç Ölümlü Şairler Kitabında Mazlum Kenan Köstekçi anlatılırken, Zakkum Çiçekleri kitabının ikinci baskısının Ümit Uzel tarafından yaptırıldığı bilgisine yer verilmiştir.

Mazlum Kenan Köstekçi konusunda bilgisine başvurduğumuz Ümit Uzel, “Mazlum Kenan Köstekçi,  emekli öğretmen Yurdagül Erdemli (Köstekçi) ve eşim Özden Uzel’in (Köstekçi) annesi ve benim kayınvalidem Nesime Hanım ile hem teyze, hem de amca çocuklarıdır. Bana göre Çorum’un yetiştirdiği en önemli şairlerin başında gelir. Fakat Mazlum Kenan, Çorum’da hak ettiği şekilde tanınmamaktadırBu zekâ ve bu yeteneği ile göz kamaştıran Mazlum Kenan’ın olması gerektiği yerde olmaması ailemizi derinden yaralamaktadır. 

Şairimizin, hak ettiği değeri bulması ve tanınması için sınırlı imkânlarımla elimden gelen mücadeleyi yapıyorum. Çünkü O, bıraktığı eserlerle bunu çoktan hak etmiş bir şairdir. Devrek ilçesinin Rüştü Onur için yaptığının daha fazlasını biz Çorum olarak, Çorumlu olarak Mazlum Kenan için yapmamız gerektiği düşüncesindeyim. Açıkça Devrek’li dostlarımın yaptıklarını bir Çorum sevdalısı olarak kıskanıyorum desem yeridir. Mazlum’a sahiplenmek, O’nun eserlerini duyurmak yıllar sonra O’na göstereceğimiz en güzel vefa örneği olacaktır.

Mazlum Kenan Köstekçi konusunda çeşitli dergi, gazete ve kitaplarda yazılar yazdım. Muzaffer Gündoğar, Mahmut Selim Gürsel, Selahattin Aydemir, Gazanfer Eryüksel, Can Yoksul, Prof. Dr. Meral Demiryürek ise çeşitli platformlarda Mazlum Kenan ve şiirleri üzerinde yazılar yazdılar. Kendilerine teşekkür ediyorum" dedi.

Özden Uzel (Köstekçi) ise Mazlum Kenan’nın genç yaşta ölmesi nedeniyle annesi Nesime Hanım’ın çok konuşmak istemediğini belirterek “evimizde Mazlum abinin ismi geçince herkes susardı, kimse konuşmak istemez daha doğrusu konuşmaya cesaret edemezdi. Annem bize Mazlum Kenan Köstekçi’nin Ankara’da iken Çorum’a gelirken kendilerine hediye olarak bere ve saat getirdiğini, ayrıca hastanede tedavi aşamasında bir hemşireye âşık olduğunu anlatırdı” demiştir.

Ümit-Özden Uzel çiftinin kızları Yasemin Sabuncu’nun tarafıma gönderdiği belgelerin birinde 23 Nisan 1936 tarihli yani ölümünden yaklaşık 1,5 ay önce Mazlum Kenan’ın Ankara Hürriyet Pansiyonundan Sungurlu İsmetpaşa Okulunda öğretmenlik yapan kardeşi Naciye’ye yazdığı bir kart da vardı.   

Bu karta yazdığı yazıda Mazlum Kenan “Sevgili Naciye; yolladığın on lirayı da aldım. Çok teşekkür… Tabi onu yol parası yapacağım. Sungurlu Mal Müdürü burada tedavi ediliyor. Ay başına doğru beraberce geleceğiz. Belki ben daha evvel gelirim. Nenemin, Nesime’nin Suade’nin ikinize de selamları var. Varlıkları kırktan itibaren aldım. (Varlık Dergisini kastediyor sanıyorum) Acaba doğru mu? Mektup beklerim. Selam, sevgi”

 Mazlum Kenan Köstekçi, şiir yazmaya hastalandığı yıllarda başlar. O’nun şiirleri, yirmi altı yaşında iken veremden damla damla sönmüş bir gencin eserleridir.

Mevlana’nın dediği gibi “illa birini seveceksen, dışını değil, içini seveceksin. Gördüğünü herkes sever ama sen asıl görmediklerini seveceksin. Sözde değil özde aşk istiyorsan şayet; 'Ten'e değil, 'Can'a değeceksin”  sözlerindeki gibi Mazlum Kenan Köstekçi’nin şiirleri “Can”a değen şiirlerdir.

Çoğalan bir ateşle suları yarıyorum,

Düştüm gözlerindeki deniz derinliğine…

Gözleri deniz renklim, ah seni arıyorum,

Artık kavuştur ruhum; beni serinliğine…

Mazlum Kenan, öyle şiirler kaleme almış ki, bütün hayatını adeta bu mısralara yansıtmış, öyle acı, keder, özlem dolu kısa bir hayat yaşamış ki bütün sözleri anlamsız kalmış bir şairimizdir.

İbrahim Alâeddin Gövsa, eserler hakkında “her parçayı dikkatle ve tekrarla okuduktan sonra benim vardığım kanaat bu oldu: Şu bir avuç şiir, tekâsüf (yoğunlaşmış) etmiş gözyaşları halinde bir avuç incidir. Ve rikkati (incelik, naziklik) ruha sinen bu yazıların kıymeti, zamanı aşacaktır.”

ŞAMDAN
 
Bileklerimden sarkan sapsarı ellerimi,
Gördükçe gözlerime inanmaz oluyorum.
Bu hasta yatağımda, yıkık emellerimi,
Hüzünle düşündükçe boşalıp doluyorum
 
Bu on sarı parmağı son günüme saklayıp,
Camlaşan gözlerimle onlara bakacağım,
Son bir hızla ruhumu tepemde kucaklayıp,
On kollu şamdan gibi başımda yakacağım.

“Hele ‘Şamdan’ manzumesi genç şairin son gününde kadit olmuş (zayıflamış) ellerle ve son bir hızla kucaklayarak tepesinde on mum alevi halinde yaktığı ruhunu ebediyete ulaştıracaktır, sanıyorum”

Nilüfer Belediyesi Şiir Kütüphanesi katkılarıyla Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından hazırlanan “Dinmez Tarla Kuşu’nun Şarkısı” Genç Ölümlü Şairler Kitabında da Mazlum Kenan Köstekçi’ye 10 sayfa yer verilir.

Adı geçen eserde şair ve yazar Nalân Çelik, “Mazlum Kenan Köstekçi’nin Manolyaları” başlıklı bir yazı kaleme alır.

Yazısında, Haykırış Denemeleri, Verem ve Tuzak, Şamdan ve Gerçeğin Aşılması, Okşanmayan Saçlar Anlatırmış Özlemi, Saçlar ve Aşk, İlkyaz ve Manolyalar ara başlıkları ile Mazlum Kenan’ın şiirlerini değerlendiren Nalân Çelik,

“İlkyazla canlanır şiir. Umuttur,

‘Bir Bahar Günü Ben De’ başlıklı şiiri:

Şafağın pembeliği öperken ağaçları,

Bu fışkıran bahardan teselli umacağım,

… Mevsimler geçiyor, şiirler yazılıyor ama manolya bekletiliyordu leylaklarla, şiire girmek için. İlkyazdı,

 ‘İçimdeki İlkbahar’ başlıklı şiirinde yaşam cıvıldıyordu aşkla:

Leylaklar uzaklara nasıl koku saçarsa,

Tatlı, baygın kokular dağıtırsın teninle,

Bir bahar aydınlığı ruhu nasıl açarsa,

Aynı hazzı duyarım beraberken seninle.

 

Önce leylak, sonra manolya kokuları girdi şiirine:

Sensiz yaşanan günler birden unutulunca,

Ebedi sarhoşluktan gönlüm de ayılıyor,

Bilmediğim bir rengi gözlerinde bulunca,

Bir manolya kokusu içime yayılıyor.

Manolya, yaşam coşkusu, umut ve aşktı. Çiçeklerine dokunulamaz ve koklanamazdı. Sararıp düşüveriyorlardı, dört mevsim yeşil, parlak sert ve yüzlerce ok, güneşe bakan yapraklarının arasından.

Ölümden sonra yaşama isteğiydi manolya olmak, şiir olmaktı. Okunmaktı. Anılmak:

Aşkımı, gençliğimi yüzüstü bırakarak,

Sizlerden ayrılırsam, ah soldu demeyiniz.

 

Kalbim, zavallı kalbim, ancak o zaman belki,

Sonsuz emellerine kavuşmuş olacaktır.

Yıllardır özlediğim bu öyle bir emel ki,

Ruhum manolya gibi açılıp solacaktır.

Mazlum Kenan’ın 1 Nisan günü defterine son şiirini yazdığına dikkat çeken Nalân Çelik, “Manolyanın Nisan şakasıdır bu. İlkyazda açıp solacaktır Mazlum Kenan’la. Manolyalar ölümün yaşam hazırlığıydı” diye yazısına son verecektir. 

 “Çorum’un velût (verimli) bağrından kopan Mazlum Kenan Köstekçi, his dünyasında, ölümün nefesiyle söndürülmüş muhteşem bir şamdandı.” diyen Bahri Miyak, O’nun şiirleri üzerine en güzel değerlendirmelerden birini yapmıştır.

İşte bu yazımızda, unutulmaya yüz tutmuş bir büyük şair hakkında bilgilendirme yapmak, Mazlum Kenan hakkında çıkmış yazıları bir araya getirmekti amacımız. Bu iyi niyetli yapılmış bir çalışmadır. Tabii ki, Mazlum Kenan için yeterli değildir, mutlaka eksiklerimiz, unuttuklarımız vardır. O’nu genç kuşaklara anlatabilmek, tanıtabilmek için tüm bilgi ve belgelerin yer aldığı bir kitap çalışması yapılmalıdır. Şimdiye kadar böyle bir çalışma maalesef yapılmamıştır.

Mazlum Kenan hakkında tüm yazılanlar 1942 yılında basılan ilk şiir kitabındaki bilgilerle sınırlıdır. Oysa mektuplar başta olmak üzere değerlendirilmeyi bekleyen birçok görsel dokümanlar araştırmacıları beklemektedir. Ancak bu şekilde Mazlum Kenan ve eserleriyaşatılabilir.

BAKIŞMANIN ŞİİRİ
 
Duru ve mat yüzünde gözlerim dolaştı da,
Seni çok yakın buldum gönlümde ağlayana.
Susayan ruhum sende kaynağa ulaştı da,
Kavuştum sende ancak eşsiz bir çağlayana.
 
Körpe genç çizgilerin seçilmişleri sende,
En tatlı manaları şen gözlerin taşırlar.
Dayanılmaz istekler dinse biraz gelsen de,
Kıvırcık kirpiklerin gözünden kamaşırlar.
 
Çoğalan bir ateşle suları yarıyorum,
Düştüm gözlerindeki deniz derinliğine.
Gözleri deniz renklim ah seni arıyorum,
Artık kavuştur ruhum beni serinliğine.
 
BİR BAHAR GÜNÜ BEN DE
 
Baharın tazeliği süslerken yamaçları,
Bir şifa ümidini ruhuma sunacağım.
Şafağın pembeliği öperken ağaçları,
Bu fışkıran bahardan teselli umacağım.
 
En ışıklı bir günde artık bitmiş olarak,
Asabi ellerimle saçlarımı yolarak,
Bir öksüz çiğdem gibi boynu bükük solarak,
Gözlerimi bir bahar gününde yumacağım.
 
 
Heybeli’de Günler

Bakarım ve ağlatan duygularla özlerim,
Bir ümit ışığiyle parıldayan izlere,
En derin bir hasretle dalıp gider gözlerim,
Bir mavi atlas gibi uzanan denizlere…

Bir martı olsam derim, beyaz tüylü bir martı,
Yanan göğsümü versem, mavi serin sulara…
Bir gün bırakıverip küçücük bir kabartı
O serinlikte dalsam, en sonsuz uykulara…

Acımayan dalgalar sahilimi dövüyor
Kederlerim artıyor bir kumsal sığlığıyle…
Bir istek benliğimde her gün daha büyüyor,
Haykırmak istiyorum bir martı çığlığıyle…

 

BİR YILDIZ AKTI YİNE
Erimiş maden gibi parlayıp kıvranarak,
Tanrısal kandil gibi boş göklerde yanarak,
Böyle süzülüp akan kimlerin yıldızıdır?
Biliyorum ki bu hız, bir ölümün hızıdır..

O sonsuz boşluklara bir yıldız aktı yine
Ve sonsuz boşluklarda bir iz bıraktı yine,
Yine kimler bu gece gözlerini yumdular?
Boşalmış bir kadehte zaten son yudumdular…

 

 

  • Kaynakça:
  • Köstekçi, Mazlum Kenan, “Zakkum Çiçekleri”, 2. Baskı (Ümit Uzel)
  • Ercan, Abdullah, “XIV. Yüzyıldan Günümüze Çorumlu Şairler” Hitit Festival Komitesi Yayınları
  • Karabay, Muhsin, “Şamdan Şairi Mazlum Kenan Köstekçi”, Türk Edebiyatı Dergisi, Aralık 2002 Sayısı,  s.18-23
  • Günbaş, Ahmet” Erken Ölümlü Şairler Antolojisi” Hayal Yayınları
  • Hızlan, Doğan, “Hürriyet Gazetesi, 7 Ağustos 2006”
  • Tığ, İbrahim, “Devrek Bölge Haber Gazetesi”, 15 Ekim 2014
  • Ergüven, Abdullah Rıza, “Resimli Yedigün Şairleri Antolojisi” Marmara Basımevi
  •  Köz, Mustafa, “Dinmez Tarla Kuşu’nun Şarkısı” Genç Ölümlü Şairler Kitabı, Nilüfer Belediyesi Şiir Kütüphanesi - Türkiye Yazarlar Sendikası
  •  Miyak, Bahri, “Çorumlu Dergisi”, 1 Ağustos 1943, 39. Sayı, Çorum Belediyesi Kültür Yayınları
  • Demiryürek, Meral, “Çorum'da Edebiyat Edebiyatta Çorum” Çorum Belediyesi Kültür Yayınları
  • Çelik Nalân; “Dinmez Tarla Kuşu’nun Şarkısı” Genç Ölümlü Şairler Kitabı, Nilüfer Belediyesi Şiir Kütüphanesi - Türkiye Yazarlar Sendikası
  • http://arsiv.sirince.net/modules.php?name=Siir&op=print&id=31
  • https://toplumsaltarih.wordpress.com/2013/01/08/yedigun-gazetelerin-rakibi-efsane-dergi/
  •  https://www.turkjsurg.com/abstract/72/tur
  • http://www.siirakademisi.com/forum/showthread.php?t=1064
  • http://www.mehmetnuriparmaksiz.com/3552/sedat-umran-ile-siir-sohbeti
  •  
 
Toplam blog
: 7
: 564
Kayıt tarihi
: 15.07.19
 
 

1982-88 yılları arasında Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulunda okudum. Mezun olduktan son..