Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

"Onursal" Mertebeli Sabih Kanadoğlu!

"Onursal" Mertebeli Sabih Kanadoğlu!
 

Birilerinin nazariyetinde ilaha bürünenler, kamuoyu karşısına çıktıklarında, etmiş oldukları iki kelam lafla, o ilahi olma mertebesinin dibine doğru kulaç atmaya başlarlar. İşte böyle birisi oldu Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu benim nazarı itibarımda.

Aracımın ön koltuğuna oturup, keyifle direksiyon çevirirken, açmış olduğum radyodan o ne söylediği belli olmaz ifadeleri ile Sabih Kanadoğu sesi yankılanıyordu zihnimde. “Ne konuşuyor, ne söylüyor?” diye merakıma mazhar olmuşken, karşısındaki ince, naif, kendine güvenen ve net tavır ve anlatımları ile ciddi bir akademisyen olduğu belli zat, Sabih Kanadoğlu’na hukuk dersi veriyordu.

Kim olaki bu genç sesli, güvenli ve ciddi bir akdemiysen olduğu her kelimesinden belli olan muhterem?

Programın sunucusu Balçiçek Pamir’di ama nedense Balçiçek Hanım, bir türlü o ciddi kıvamdaki hukukçunun adını söylemiyordu ve o ciddi hukukçu, bir eğitimci edası ile Sabih Kanadoğlu’nu o duvardan alıp, öbür duvara çarpıyordu.

En sonunda adını lütfen söyleyiverdi Balçiçek Hanım bu genç hukukçunun. Tabi Balçiçek Pamir’e sitem etmiyorum, program başladıktan sonra açmıştım radyomu. Osman Can’dı bu isim ve o radyoda hukuk üzerine etmiş olduğu laflarla, gönlümde taht kurmayı başarmıştı Osman Can. Sabih Kanadoğlu tık nefes dinlemek zorunda kalıyordu bu hukukçuyu, çünkü bu hukukçu, hiçbir şeyi kafasından atmıyordu, hiçbir şeyi uydurmuyordu ve söylediği her kelimenin arkasında durduğunu her defasında ifade ediyordu. Batık, yamuk ve çarpık, çurpuk vaziyetteki hukuk sistemimiz içerisinde bir yudum su misali kalmış olan bu hukukçulara sahip çıkmak pek tabiki evladır.

Hukuku, adalet kavramının dışına taşımak olası değildir ama, o hukuku devleti korumak adına dizayn etmeye kalkarsanız ki, bizim bu husus ve hadiselerde elimize mümkün mertebe su dökülmemiştir ve halen bir darbe anayasası ile yönetilmek durumunda kalmışız ve o darbe anayasası, bireyi arkalara gönderirken, tek mutlak gücün devlet olduğunu zihinlere öyle veya böyle çakmıştır. O çakma sürecinin yapı taşlarını döşeyen Sabih Kanadoğlu örneğindeki hukukçular sayesinde, hukukun hak ve adalet şiarları, yerini devletin keyfiyetinin kutsanmasına bırakmıştır. Ve işte günler geçmiş, o günün biri geldiğinde Sabih Kanadoğlu örneğindeki hukukçular, Osman Can misali hukukçuların karşısında diz çökmek durumunda kalmıştır. Çünkü hukuk hukuktur ve keyfiyetinize göre o hukuku eğip bükmeye kalkarsanız, vatanınıza ve o vatan üzerinde yaşayan bireylere en büyük ihaneti yaparsınız. Nitekim o hukuku, eğip bükmekte beis görmeyen memleketin asli varisleri, farkında olmadan ve farkında olarak vatanlarına en feci düzeyde zarar verenler mertebesine ulaşmıştır.

Velmar Anayasası üzerine çıkan tartışmada Osman Can, Sabih Kanadoğlu’na son yumruğunu şu sözlerle vurmuştu.

“Siz, Velmar Anayasasının hiçbir maddesini bilmiyorsunuz Sayın Kanadoğlu, siz Velmar Anayasasının hiçbir maddesini bilmediğiniz gibi siz Velmar Anayasasının ne olduğunuda bilmiyorsunuz.”

“Onursal”

mertebeye ulaştırılmış olan bir hukukçu için, genç bir akademisyenin bu lafları yenilir vede yutulur cinsten değildi ama maalesef Sabih Kanadoğlu temelsiz söylemlerinin karşılığını bu şekilde almak durumundaydı ve Osman Can gereğini yapmıştı.

Tabi benim derdim Osman Can’ı anlatmak değildi. Bir süreden beri izlemek durumunda kaldığım Sabih Kanadoğlu’ydu benim derdim. Geçtiğimiz ay “Siyaset Meydanı” programınında konuğuydu Sabih Kanadoğlu. Karşısında son derece güçlü iki isim vardı. Prof. Doğu Ergil ve Prof. Mithat Sancar. Bu iki akademisyen karşısındada benzer bir duruma düşmüştü Sabih Kanadoğlu. Hukuk adına söyleyebildiği tek bir kelimeye dahi şahid olamamıştım gecenin o yarısında. Gerek Doğu Ergil ve gerekse Mithat Sancar, adeta hukuk dersleri veriyorlardı. Sabih Kanadoğlu henüz yeni okula başlayan öğrenci misali, bu iki değerli hukuk adamı karşısında, hukukun, insan haklarının, adaletin ve devletin en olması gerektiğini dair söylemleri tık nefes dinliyordu. Koca program boyunca dikkatimi çeker oldu, memleket sınırları içerisinde hangi vasıfları öne çıkartılarak, kendisine “Onursal” ünvanlı bir paye biçilmiştir Sabih Kanadoğlu’nun, doğrusu anlamakta zorlanmadım dersem yalan olur.

İşte bu bağlamda, Sabih Kanadoğlu ve türevleri hukuk adamlarının, hukukun altından girip, üstünden çıkarak, bir memleketin gidişatına nasıl yön verdiklerini ve bu hukuk adamlarının laflarını kendilerine rehber edinen siyasetçilerin, memleketi nasıl bir akıbete doğru sürüklediklerini görünce hicap duymadığımı söylersem yalan olur.


Türkiye rahat bir nefesmi almak istiyor? İşte o zaman yapılması gereken en yalın davranış biçimi, Sabih Kanadoğlu ve türevleri hukukçuların rehberiyatından kendimizi kurtarmaktır.

Aksi halde gün yüzü göremeyiz.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..