Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '07

 
Kategori
Sinema
 

"Örümcek Adam" efsanesi...

"Örümcek Adam" efsanesi...
 


"Büyük güç büyük sorumluluk ister" deniyordu ilk filmde... Serinin üçüncü halkası olan "Örümcek Adam 3"te, bu güç ve sorumluluk, Peter Parker'a fazla geliyor olacak ki, kimlik sorunlarıyla başbaşa kalıyor!

Çünkü filmin bir yerinde yanlışlıkla sevdiği kadın olan Marj Jane Watson'ı yere devirip, onun "Kimsin sen?" sorusuna verdiği yanıtta saklı her şey: "Ben de bilmiyorum!"...

Film her şeyden önce, isimler akarken, ilk iki filmin kısa bir özetiyle açılıyor. Böylece unutanlara ya da izlemeynler kısa bir fırsat sunmuş oluyor.

Dünya sinemalarına üst üste devam filmleri çekilirken, işin de yavaş yavaş suyu çıkmaya başlıyor ne yazık ki. Çünkü giderek abartılan sahnelerden ayarı kaçmış ironiye, filmin maliyetinin nerdeyse tamamnına yakınının özel efektlere harcanmasından aksiyon sahnelerinin ağırlığ nedeniyle unutulan esas hikâyeye kadar bir çok sorunla karşı karşıya kalıyoruz.

"Örümcek Adam 3", iyi bir aksiyon filmi. Ancak senaryo - hikâye nedeniyle fazla zorlama oluyor yer yer. Sma Raimi, kardeşiyle yazdığı hikâyede Örümcek Adam'ı, Süpermen'in değişik bir kriptonitten etkilenerek kötüye dönmesi gibi bir sorun yaşıyor aslında. Kimlik çatışmasına, aşk, arkadaşlık ve düşmanlar da giriyor bu sefer!

Efsanevi Marvel Comics dizisine dayanan “Örümcek Adam 3”te, Peter Parker nihayet Mary Jane’e (M.J.) duyduğu tutku ile süper kahramanlık görevleri arasındaki dengeyi kurar. Ancak, ufukta belirmeye başlayan bir fırtına vardır. Peter’ın Örümcek Adam kostümü birden bire değişip siyaha dönüşerek güçlerini pekiştirmeye başlayınca, Peter da değişmeye başlar.

Peter Parker sonunda M.J.'e olan bağlılığı ve bir süper kahraman olarak görevleri arasında bir denge kurmuştur. Ancak ufukta bekleyen bir fırtına vardır. Uzaydan gelen bir organizma Peter ile birleşerek ona eskisinden daha fazla güçler veren siyah bir kostüm sağlar. Öte yandan Peter'ın kişiliğinin karanlık tarafını da güçlendirip kontrolünü ele geçirmeye çalışır. Siyah kostümün etkisiyle birlikte Peter'ın kendine olan güveni çok fazla artar ve onu seven insanları ihmal etmeye başlar. Sahip olduğu yeni gücün baştan çıkarıcı cazibesi, Peter'ı şimdiye kadarki en büyük düşmanından bile daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya koyar.

Filmin özeti bu... Son dönemde çizgi roman uyarlamaları daha fazla filme çekilirken, serinin bu halkası hem kahraman-anti kahraman açısından fazla, hem de karakter ve yan hikâyelerin fazlalğı nedeniyle kendini toparlamaya çalışıyor. Bu nedenle de hikâyeyi "doğru seçimler" yapmak olarak önünüze sürüyor.

"Ne olursa olsun karşınızdakini anlamaya çalışın. Onun da bir nedeni var" diyor. Bu özellikle "Kum-adam" için geçerli. Peter Parker'ın işinden olmasına sebep olduğu fotoğrafçısı ise, "intikam duygularının insanı zayıflattığı, daha anlayamadan insanı çirkin bir şeye dönüştürdüğü" üstünde duruyor.

Buna bir de uzaydan gelen ve filmi sabote eden yapışkan organizmayı katınca, film epey zorlama oluyor.

Aksiyon ise had safhada! Yine nefes kesen aksiyon sekansları, yine gökdelen arasında salınmalar ve etkileyici görsel efektler var.

İlk iki filmde süper güçlerin getirdiği sorumluluk ve özel hayatı arasında sürekli bocalayan, bu sırada seyirciye bir süper kahramanın da ciddi anlamda sorunları olabildiğini gösteren Peter Parker bu sefer en ciddi sınavını vermeye hazırlanıyor. Ancak bu sefer egolarına yenilen, sevdiği kadına ilgi göstermeyen, şöhret budalası bir kimlikte!

Filmin en önemli konusu olan Peter'ın, uzaydan gelen bir simbiyotun etkisiyle, karanlık tarafa geçme hikâyesi, onca kötü kahramanın üstüne aşk sorunlarıyla arada kaybolup gidiyor.

Peter Parker'ın kimlik sorunu ise, May Hala'nın tavsiyeleri, iki antikahraman ile şimdi düşmana dönen eski bir dostu anlamak için yapılan çabalardan öteye gidemiyor. Bu sırada epey de ironiye yaslanılıyor. Ne yazık ki Peter Parker'ın dans ederek yürüyüşü olsun ya da aşk kırıkları olsun, mevzuyu gülerek geçiştiriyor. Yer yer de inandırıcılığı zorlayacak şekilde abartıyor.

İzlerken hem Peter'e hem de Örümcek Adam'ın haline gülüyorsunuz.

Bu sefer yalnız Peter değil, eski dost-yeni düşman Harry Osborn ( James Franco) 'un da dönüşümüne tanık oluyoruz. Ancak pembe dizi tadındaki bu sahneler, filmi de iyice aşağı çekiyor.

Sinema tarihinin en yüksek hasılatlı seri yapımlarından olan “Örümcek Adam"ı yönten Sam Raimi, "Ö.A. filmlerinin kalbi her zaman karakterlerin derinliği ve birbirleriyle bağlantılı yaşamları olmuştur. Peter’ın Mary Jane Watson aşkı ve Harry Osborn’la ilişkisi hikayelerimizin hep en zengin bölümleri arasında yer almıştır” demiş ve eklemiş: “Bu üçüncü filmi yaparken kendimize şunu sorduk: ‘Bu genç adamın daha öğrenmesi gereken neler var?’ Onu karakterindeki eksikliklerle yüzleşeceği konumlara soktuk; daha önceki hikayelerde aşması mümkün olmayan engellerle karşılaştırdık. Bu şekilde, ya yenilecek ya da bu engelleri aşabilecek güçte bir kahramana dönüşecek. Karakterlerimizin derinliği arttıkça, daha zengin insanlar hâline geliyor ve önceki filmdekilerden daha fazlasını başarabiliyorlar”.

Ancak film özellikle ilk yarısında eğlenceli bir seyirlik de sunuyor. Son teknojiyle çekilen aksiyon sahnelerinin hakkını da vermek gerekiyor. Kum adam ve Venom, Örümcek adam ve Harry'ye karşı...

Olan, bizim zavallı örümceğe oluyor!...
 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..