Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '12

 
Kategori
Magazin
 

‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ her şey başa sarar…

‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ her şey başa sarar…
 

Diziye canlılık veren karakterlerini, meçhule giden gemi gibi sessizce limanından uğurlayan ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’, eskilere yeni yüzleri ilave ederek sezona merhaba dedi. Taptaze karakterler gelmişti gelmesine ama dizide geçen zamana inat bazı şeyler hiç değişmemişti.

Arabaların modelleri değişmiş, Küçük Osman büyümüş, büyükler yaşlanmış fakat hak ve eşitlik arayışı hep aynı kalmış. 6. filoya ‘Yankee go home’ diyerek tam bağımsız Türkiye isteyip vatan hainliğiyle suçlanan 68 kuşağının yerini, Amerikan uşaklığına karşı çıkıp hak-eşitlik-özgürlük peşinde koştukları için anarşist sayılan 78’liler almış.

Ancak bu kez ortam daha gergin, insanlar daha bezgin. İdeoloji fırsatçılarının kurbanları da, üniversitelilerden liseliler düzeyine inmiş.

‘Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz’vecizesinin aydınlattığı yolda karanlığa savrulanlar, bir gecede mucizevî biçimde bollaşan gaz, şeker kuyruklarında birbirine düşer olmuş.

12 Mart Muhtırası’na giden günlerde başlayan öyküsünü, tıraşlarını dahi olmayanların memleket kurtarmaya soyunduğu 12 Eylül Darbesi’ne uzanan sürece taşıyan ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’, bu ortamı resmederek Türkiye’de teknoloji dışında zamanın hep başa sardığını göstermeyi çok iyi başarmış.

Anlamını bilmeden duvarlara ‘Yaşasın sosyalizm’ yazmayı marifet sayıp ellerindeki boyayla ve attığı yumruklarla övünen çocuk bilinçsizliğiyle özdeşleştirilen solcularla, okulu komünistlere bırakmak istemeyen sağcılar geçen yıllara meydan okuyan ülke gündeminin dizideki aynası!

Mete, Ali Kaptan’ın; Osman, Mete’nin yerini almış

Nihal’i kaybeden Mete, grubunu dağıtıp eski hırçın günlerine geri dönmüş. Bıyık da bırakan Mete, gerek konuşmaları gerekse tavırlarıyla Ali Kaptan’ın yerini almış. Onun boşluğunu doldurması mümkün olmasa da, dizinin ‘aksi erkek’ açığını giderecek gibi.

Mete’nin olgun sertliğine karşın Osman da Mete’nin delikanlılık günlerini geri getirmiş adeta. İncir çalma alışkanlığıyla çocukluğunu anımsatmaya yeltense de, o şirinliğinden eser kalmamış.

Bu devir daimde Berrin’i güzelleştiren, Hakan’ı da başarıyla yaşlandıran dizinin zamanı yenileyen bir diğer olgusu; kır saçlarla bıraktığımız Ekrem Bey. Acı patlıcanı kırağı çalmaz… Ölümlerden dönen Hakan’ın babası da saçlarını boyatıp hiç yaşlanmaz. Karolin’in yanında sönük kalmamak için çırpınan Ekrem Bey’in ve benzerlerinin anarşi destekçisi tavrı ise her dönem hiç aksamaz.

Dizinin kötü örnekleri

Dizilerden kötü örnek yaratma modası var ya… Biz de buna uymak için ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de kılı kırk yarıp bir şeyler çıkartalım dedik. İşte size kötü örneklerden ortaya bir karışık…

Aylin’in acısını Londra’da golf oynayarak atmaya çalışan Soner vakası başlı başına kötü örnek. Golf bizim ata sporumuz da mı onunla stres atıyor? Cık, cık, cık… Bu gaflet yetmiyormuş gibi bir canlının ölümüne de sebep oluyor İngiltere meraklısı Soner Efendi. Süleyman’ın İngiltere’ye nasıl soktuğunu anlayamadığım akrebin öldürülmesi, tam bir skandal. Hele bir de İngiliz akrebiyse yandı gülüm diyeceğim ama İngiliz akrepleri kavanoza girecek kadar akılsız olmaz.

Öte yandan bu sahte zehirlenme sahnesi çocuklar için de ‘akreple oyun’ teşviki. Şimdi ister misiniz çoluk çocuk akrep avına çıkıp ailesini tehdide başlasın…

Soner’in kızını görünce kaçarak çocuğun psikolojisini derinden yaralayacağı konusuna ise hiç girmemek daha doğru. Aksi halde içinden çıkamayız.

Bir Soner’den üç kötü örnek türettiren yapımda, kızının arkasından el sallamasına rağmen kalıp ortalığı toparlamayı beceren Cemile de ayrı bir hava. Gösterdiği aşırı tokgözlülükle tam bir kötü örnek. Holdingin tamamını ‘İnsan kendi alın teriyle kazanmadığını almamalı’ onuruyla Selma’ya bırakıp kurduğu atölyeyle yetinen Cemile, toplum modernleştikçe artışa geçen mal mülk endeksli ilişki meraklılarının işine gelir mi hiç? Dahası, kaç kişi onun bu yaptığını yapıp zenginliği elinin tersiyle iter de ağır fileler taşır?

Gündüzleri öldürülme ihtimaliyle zırhlı araca binen, ailesiyle birlikteyken gariban arabasıyla dolaşıp tehlikeye açık kalarak kafa karıştıran Ahmet’in sözleri tam bomba! Adam koskoca başkan olmuş ama hala hak hukuk peşinde. Tavşana kaç tazıya tut demek varken, sen kalk ‘Bu ülkede hak-eşitlik isteyenin anarşist sayıldığı’ konusunda bir şeyler gevele. Masa başında paya düşen nimete şükretmek yerine yumruk sıkan Ahmet’in ağzından dökülen bu kırıntılar ziyafet(!) kargalarının iştahını kabartabilir, ona göre.

Örneklerimiz, öküz altında buzağı arayanlara.

 

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..