- Kategori
- Çocuk Psikolojisi
"Öylesine" olmasın...
"Öylesine " getirilmişti hayata. Düşünmeden, planlanmadan ve hatta istenmeden...
Yoksulluk, işsizlik, geçim derdi, gelecek kaygılarının beslediği, yıpratıcı, kırıcı sözlerin uçuştuğu bir yerde "öylesine " büyümüştü işte... Şimdiye dek pek anlayamamıştı çevresinde olup bitenleri. Karnı acıkmıştı, üşümüştü, korkmuştu.
Ağlamıştı, yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissettiği zamanlarda.Ağladığında da bir tokat yemişti genellikle "Sus! " diye...
"Öylesine " geldiği hayatta, geleceği de "öylesine " inşa edilecekti. Okula başlayacaktı
"Öylesine " ihtiyaçları olacaktı, "öylesine " karşılanacaktı. Biri olsa diğeri olamayacaktı. Okumayı öğrenmek önemliydi ya; öğrenecekti, "öylesine " . Öğrendiğinde daha çok daha çok isteyecekti. Onu "öylesine " dünyaya getirenler, okumayı "öylesine " öğretenler daha çoklara olan açlığını da doyurabilecek miydi?
"Öylesine " çabalarıyla başbaşa kalacaktı. Bulabildiği eski kitaplar, yırtılmış, ciltsiz ansiklopedi parçacıklarından ibaret olacaktı paletine koyabileceği renkler.
Açtı, açıktı her şeye. Gelgelelim "öylesine " zor, yorucu ve acımasız bir hayata doğmuştu ki kimsenin onun açlığını giderecek gücü, zamanı ve sabrı yoktu. Gri tonlarda bir yaşamdı bu, herkesin rengi griydi. Kırmızıları, yeşilleri, mavileri, pembeleri görüyordu elbette ama "öylesine " uzaktılar, ulaşamıyordu onlara.
Ulaşamadıkça, renklere olan açlığını bastıracak kadar büyüyordu içindeki öfke...
Çocuktu o, gücü yetmiyordu öfkesini dindirmeye. Gücü yetmiyordu sesini duyurmaya.
İki yol vardı şimdi; içindeki öfkeyi dindiremeyenlerden uzaklaşmak, hayatın iplerinde, gözleri kapalı bir ip cambazı gibi yürümek hiç kimseyi dinlemeden(sorumsuzluk ve asilik diyeceklerdi onu hayata getirenler bunun adına) ya da "öylesine" biri olmak...
"Öylesine " biri olmasını tercih edecekti herkes. "Öylesine " biri olması için uğraşacaklardı renklere açlığını doyuramayanlar...Sonunda o da yorulacak "öylesine " düşünmeye başlayacaktı renkleri. Renklerin herkes için olmadığına,
ulaşmanın zor olduğuna inanacaktı işte "öylesine " .
"Öylesine " geldiği bu yerde, "öylesine " bir hayat kurup "öylesine " biri olacaktı artık o da. Yorgun, renksiz, umutsuz, mutsuz, "öylesine biri " ...
Yoksulluk, işsizlik, geçim derdi, gelecek kaygılarının beslediği, yıpratıcı, kırıcı sözlerin uçuştuğu bir yerde "öylesine " büyümüştü işte... Şimdiye dek pek anlayamamıştı çevresinde olup bitenleri. Karnı acıkmıştı, üşümüştü, korkmuştu.
Ağlamıştı, yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissettiği zamanlarda.Ağladığında da bir tokat yemişti genellikle "Sus! " diye...
"Öylesine " geldiği hayatta, geleceği de "öylesine " inşa edilecekti. Okula başlayacaktı
"Öylesine " ihtiyaçları olacaktı, "öylesine " karşılanacaktı. Biri olsa diğeri olamayacaktı. Okumayı öğrenmek önemliydi ya; öğrenecekti, "öylesine " . Öğrendiğinde daha çok daha çok isteyecekti. Onu "öylesine " dünyaya getirenler, okumayı "öylesine " öğretenler daha çoklara olan açlığını da doyurabilecek miydi?
"Öylesine " çabalarıyla başbaşa kalacaktı. Bulabildiği eski kitaplar, yırtılmış, ciltsiz ansiklopedi parçacıklarından ibaret olacaktı paletine koyabileceği renkler.
Açtı, açıktı her şeye. Gelgelelim "öylesine " zor, yorucu ve acımasız bir hayata doğmuştu ki kimsenin onun açlığını giderecek gücü, zamanı ve sabrı yoktu. Gri tonlarda bir yaşamdı bu, herkesin rengi griydi. Kırmızıları, yeşilleri, mavileri, pembeleri görüyordu elbette ama "öylesine " uzaktılar, ulaşamıyordu onlara.
Ulaşamadıkça, renklere olan açlığını bastıracak kadar büyüyordu içindeki öfke...
Çocuktu o, gücü yetmiyordu öfkesini dindirmeye. Gücü yetmiyordu sesini duyurmaya.
İki yol vardı şimdi; içindeki öfkeyi dindiremeyenlerden uzaklaşmak, hayatın iplerinde, gözleri kapalı bir ip cambazı gibi yürümek hiç kimseyi dinlemeden(sorumsuzluk ve asilik diyeceklerdi onu hayata getirenler bunun adına) ya da "öylesine" biri olmak...
"Öylesine " biri olmasını tercih edecekti herkes. "Öylesine " biri olması için uğraşacaklardı renklere açlığını doyuramayanlar...Sonunda o da yorulacak "öylesine " düşünmeye başlayacaktı renkleri. Renklerin herkes için olmadığına,
ulaşmanın zor olduğuna inanacaktı işte "öylesine " .
"Öylesine " geldiği bu yerde, "öylesine " bir hayat kurup "öylesine " biri olacaktı artık o da. Yorgun, renksiz, umutsuz, mutsuz, "öylesine biri " ...