“Özel Yetkili” ve Yetki Aşımı!

Geçen Çarşamba, Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya, KCK soruşturması kapsamında 5 MİT mensubunu ifadeye çağırdı.

Bunlar; MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve halen görevde olan 2 MİT mensubu.

Perşembe günü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül MİT Müsteşarını köşke çağırarak, gelişmeler hakkında bilgi aldı.

Görüşme sonrası yaptığı açıklamada, komşulardaki gelişmelere dikkat çekerek, “ böyle durumlarda devlet kurumları arasında uyum olmalı” dedi.

Bu arada MİT hukuk bürosu karşı atağa geçti. Özel yetkili savcılığa bir yazı yazarak, ifade istemine “yetki” yönünden itirazda bulundu.

Ertesi gün Savcılık itirazı reddederek, Hakan Fidan’ın ifadesinin alınması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı talimat gönderdi.

Ve diğer 4 MİT personeli için ise; görüldüğü yerde, kolluk kuvveti marifetiyle ifadeye getirilmesi emrini çıkardı.

Ülke tarihinde belki de ilk defa böyle karışık bir durum ortaya çıkmıştı. Olanlar daha çok kurumlar arası otorite çatışması görünümünde idi!

Konuya dair kafaları karıştıran muhtemel sorular ise:

Özel yetkili savcı neden 5 MİT mensubunu ifadeye çağırdı? Olayın duyulmasından hemen önce 2 İstanbul emniyet mensubunun görev yerleri neden değiştirildi?

Soruların cevapları henüz netleşmiş değil! Fakat geçmişin konuyla ilintili olaylarından yola çıkıldığında, tahminlerde bulunmak mümkün.

Hükümet demokratikleşme adına bir süre önce “Kürt Açılımı’nı” gündeme alınmıştı. Bu kapsamda Oslo’da Kürt temsilcileriyle bir dizi görüşmeler yapmıştı.

Her ne kadar görüşmeler gizli yapıldıysa da, başta Başbakan olmak üzere, hükümet kanadından birçok yetkili olayı doğrulamış ve sahiplenmişti

 O günlerde bir başarı gibi görünen (ya da gösterilen) bu girişim, ters esen rüzgarlar neticesinde kesintiye uğradı.

Aradan geçen zamanda, Oslo sürecini başlatan devlet, bu sefer de KCK operasyonlarını başlatarak, konum değişikliği yapma gereğini duydu.

Başından beri hükümetin Kürt temsilcilerle görüşmelerini eleştiren muhalefet, Oslo süreci için suç duyurusunda bulunmuştu.

Öte yandan İstanbul Özel Yetkili Mahkemesi KCK soruşturmasında suç duyurusundaki belgeleri de inceleyerek, yukarıdaki karmaşaya sebep olmuştu.

Gelinen noktada ortaya çıkan karmaşayı önlemenin tek yolu, yeni bir kanun teklifi ile özel yetkili savcının yetkilerini kısıtlamaktı.

İşte hükümet de Cuma günü bunu yaptı. Değişiklik teklifi verdi. Bu arada savcıyı da görevden alarak, soluklanmaya çalışıyor.

Özetlemek gerekirse: durum her ne olursa olsun, sonuç itibarı ile gelişmelerin “idari etiğe” aykırı olduğu ortada.

Olanlar; hem MİT’in, hem Özel Yetkili Mahkeme’nin, hem de Emniyet’in (dolayısıyla devletin) yönetimdeki başarısızlığıdır.

Sonuç itibarıyla bu işte en kazançlı çıkan hukuki karmaşa ve belirsizliktir.