Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

“Özledim, anasını satayım!”

Biraz mızmızlanmak istiyorum izninizle; keyfim yerinde değil, hafiften ateşim var, ağzımın tadı yok ve üstelik de yaklaşık bir haftadır böyleyim… Farenjit başlangıcı teşhisi koydum kendime (kendisinden pek çekmişliğim vardır da)…

Durum böyle olunca kaç gündür yazı yazmaya başlıyorum, bitiremiyorum ve vazgeçiyorum.

Düşünebiliyor musunuz benim gibi bir başladımı ne çenesi ne de klavyesi durabilen bir kadın bu hallerde!

(Rabiacıların ahını mı aldım ne?)

Neyse…

Biraz önce eski şiirlerime bir göz attım, off offf ne sıkıntılı günler yaşamıştım!

Aslında bir psikolog ve psikiyatr sorunlarımı şıp diye çözermiş, neden akıl edememişim, hayret!

O aşk acısını ille de çekmek mi istemişim farkında olmadan diyeceğim, şekerim, bir ay, beş ay değil, kaç sene!  Acıdan aklım tutulmuş zahar!

Gerçi, var ya, o günleri yaşamasam lise bitiminden sonra terk ettiğim şiir yazma olayına tekrar dönemezdim!

Aman, döndün de ne oldu derseniz, şiir yazmaya dönmesem düz yazı yazmaya da başlayamazdım.

Düz yazı yazmaya başlamasam köşe yazarı da olamazdım… (Buna da “eee oldun da ne oldu?” diyenler çabuk yazıdan çıkıp gitsinler! Aaa, vallaha o hakaret dolu maillerinizi avukata teslim ederim haa!)

Nerede kalmıştık, hah, o şiirler kronolojik olarak sıralandığında aşk acısının gel-gitlerini gösteriyor; birinde “Kuyuların dibindeyim”, bir sonraki gün “Kanatlarımı buldum” diye şiir yazmışım; öbür gün “Özledim, anasını satayım!” demişim, ertesi gün “Bit artık” diye yalvarmışım…

Sorgulama şiirlerine sıra gelmiş, itiraf şiirlerine sonrasında…

Mesela, çok sevdiğim bir şiirim vardır:

Balonlar almıştın bana,

Rengarenk...

Balonlarımla ben biraz havalandık.

Çok sevildik sandık!

Sandık ki,

Başına konacaktık!

Biz öyle havada...

Sen öyle havanda...

Ne çok oyalandık!

Kimse bu şiiri tam olarak anlayamadı; adam bana balon falan almamıştı! Bir kanma, bir anlamda kandırılma şiiridir; ben öyle kendimi çok özel, güzel zannederken ve bunları bahşedene sırılsıklam aşıkken onun kendi havasında olduğunu çok sonraları fark etmemin sonucunda yazılmıştır…  

Biten ilişkiyi sorgulama zamanlarında ağlak şiirler yerini biraz daha felsefik içerik taşıyan şiirlere bırakırlar; tam felsefik olamazlar zira konu yine aşktır:

Oyun gibiydi,

Saklambaç gibi.

Sanki biliyordum

Saklandığın yeri de, sırf,

Oyunun tadı çıksın diye

Uzatıyordum;

Yoksa,

Sanki, çok kolaydı,

Sobe!

 

Elim de değecek gibiydi her an!

Koşarken

Eteklerim uçuşarak,

Bir santimlik bir mesafe,

Hani, biraz daha uzansam,

Sanki, hemen değebilirdim,

Elim ucu sende!

 

Oysa, akşam olmuş,

Fark etmedim.

Herkes gitmiş evine,

Sen de...

Bir ben kalmışım

Ebe!

******

Bir de; hani aşk acısı çekerken bir an gelir çok kızarsın, gururun zaten çok incinmiştir, ağlar-sızlarsın, bir şarkı duyarsın o anda ve tüm kızgınlığın, incinmiş gururun yerle bir olur; olmadık bahaneler yaratırsın ayrılığa dair, ve nasıl bir beklentiyse artık, onun da senin için hala yanıp tutuştuğuna inandırırsın kendini.

O inanç bir şekilde kaybolur gider; ya telefonu açılmaz, ya ses tonu bozar seni! Ya da bir araya gelirsin ama eksiktir yine bir şeyler… Ve, kendine kızarsın yine:

Sormalıyım,

Danışmalıyım birilerine.

Çıkıp

Çarşı pazar dolaşmalı,

Soruşturmalıyım.

Kitaplar karıştırmalı,

Sahafları dolanmalıyım.

Bulmalıyım

Kim satar,

Nerededir,

Parası laf değil,

Kendime, acilen

Biraz gurur,

Biraz da kızgınlık

Satın almalıyım!

******

Ne aşksız ne de gurursuz kalın, kızgınlık olmasa da olur!

İyi Pazarlar, sağlık ve keyifle efendim…

 

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..