Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '11

 
Kategori
Siyaset
 

“Postal yalayıcıları çok gördük!..”

Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, evlere şenlik ama düşündürücü bir açıklama daha yapıp; “Çocuklara her gün ırkçı ant içiriyorlar” demiş? Yani, her sabah İlköğretim Okullarında söylenen “Andımız”dan bahsediyordu. 

Bu ülkenin adı ne? Türkiye Cumhuriyeti (T.C.)… Bu arkadaşların seçilip de geldikleri, bu ülke için Milletvekili andı içtikleri ve bizim vergilerden maaş aldıkları yer neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)… Suç işlediğimizde muhatap olduğumuz kanunlara ne denir? Türk Ceza Kanunları (TCK)… Bu kadar örnek, “Türküm” demeye yetmiyor mu? O antta; “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” demenin neresi kötü? Bu aykırı konuşan arkadaşlar için, yasaların gerektirdiği işlemi yapmak için, bunlar yeterli gelmiyor mu acaba, görevliler daha neyi bekliyorlar? 

Son 7 yılda, yabancı yatırımcıların ülkemizden “kâr” olarak götürdükleri para miktarı, tam “54 milyar dolar” olmuş… Peki biz dışarıdan, ya da bu parayı götürenlerin ülkelerinden kaç milyar dolar getirebildik? Sıfıra sıfır, elde var sıfır!.. Devlet borcumuz “600 milyar dolara” yaklaşıyor! Yoksa, cari açık makası bu kadar aleyhimize açılır mıydı? Bu yabancılar böyle iktidarları sevmezler mi? Onların yöneticilerine ödül üstüne ödül vermezler mi; “Yılın Siyaset Adamı… Yılın En Seçkin Şahsiyeti” seçmezler mi? 

Sayın Bülent Arınç, 16 Ocak 2011 günü Hatay AKP İl Danışma Meclisi’nde aynen şunları söylemiş: “(27 Nisan 2007 e-muhtırasını kastederek) Bize aba altından sopa gösteriyor. Kime? Hükümete. Kime? Meclise? Kim gösteriyor? Hiç de hakkı olmayan birisi. Hiç bir demokraside böyle bir demokrasiyi kabul etmek mümkün değil. Ama zannettiler ki; ’Ben böyle yazar ve korkutursam, onlar teslim’ olurlar. Çünkü hep öyle örneklerini gördüler. Nelerini biliriz biz; milletin en çok nefret ettiği şeyi yıllarca siyaset yapıp, postal yalamaktan başka hiçbir meziyeti olmayan siyasal iktidarları gördük. O sabah bunun cevabını verdik. Otur oturduğun yerde! Sen benim emrimde bir memursun, benim ne yapacağıma karışamazsın! Bizim öğrendiğimiz siyaset bu. Herkes işini yapacak. Herkes kendi işini güzel yapacak. Hiç kimse kimsenin yetkisine hakkına karışmayacak. Hele hele ’Egemenlik milletindir’ dedikten sonra millete rağmen, onun istemediği hiç bir şeye cesaret etmeyecek. Sizler bize dua ettiniz, biz de sizi mahcup etmedik. O yüzden 27 Nisan akşamı yapılan bu suçlamaya 28 Nisan sabahında verdiğimiz cevap bize yüzde 47’leri nasip etti. Üzerinden 40-50 yıl geçti, Menderes’e rahmet diliyorlar, ama onu asanlara selam bile vermediler. Bakkaldan ekmek istediler ’Sana ekmek yok, katilsin sen’ dediler. Kimse şimdi Salim Başol’ları hatırlamıyor, kimse Ömer Altay Egesel’lere dilinin ucuyla bile bir teşekkür etmiyor. O üç mazlumun, o üç masumun, o üç şehidin hatırasını 1961’den beri hâlâ kalbinde yaşatan bu aziz millet; darbeler döneminin bittiğini AK Parti’nin sayesinde görüyor, 7’sinden 70’ine ona dua ediyor…” demiş… Sözleri çok kararlı, havalı ve bazılarının kulağına çok hoş geliyor da, insan sormadan da edemiyor: 28 Şubat 1997’de de siz Refah Partisi İktidarının bir Bakanı değil miydiniz sayın Bülent Arınç? Sayın Abdullah Gül de Bakan’dı, sayın Recep Tayyip Erdoğan da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi… O zaman niye bu söylediklerini yapmadınız ve Ordu’ya kafa tutmadınız? Niye Erbakan Hocanıza arka çıkmadınız da, harcanmasına göz yumdunuz, bunu da bir açıklasanız… 

Kültür ve Turizm Bakanı sayın Ertuğrul Günay; son gaflarından dolayı istifasını isteyen Kemal Kılıçdaroğlu için; “Daha çok bekler, aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görürmüş” demiş ve eklemiş; “Bir kamera kazasıyla CHP Genel Başkanı oldu, belki bir kamera kazasıyla da gider” dediği sırada; Milâs’ta kameralar önünde kendisi bir kazaya uğrayıp, aynen şu gafı da yapmış: “Ben Hz. Muhammed’e dedim ki… Ahh, çok affedersiniz, özür dilerim, niyetim bu değildi ağzımdan kaçtı, özür dilerim…” demiş. Eee; “etme - bulma dünyası” diye buna derler herhalde..? 

MHP Genel Başkan Yardımcısı sayın Osman Çakır, Gaziantep’te partilileri ile konuşurken şöyle serzenişte bulunmuş: “Bizim MHP’lilerin eşleri, partimize oy vermiyorlar, bunu tespit ettik. Oylarımızın az çıkması bundan…” demiş. (17 Ocak/ Vatan Gazts.) Bu söz uluorta söylenir mi efendim sayın Osman Çakır; şimdi bunu duyanlar; “Eşlerine söz geçiremeyenler, ülkeyi nasıl idare ederler” demezler mi ? 

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın, YÖK avlusunda beslediği Çin Horozu’yla başı dertteymiş? Her sabah çok erken, sabah ezanından bile saatler önce ötmeye başlayan horoz, çevredeki sitelerde yaşayan insanlara uyku uyutmuyormuş. Defalarca Yusuf Hocayı uyarmışlar ama, bir sonuç alamamışlar, onların site yöneticileri de kalkıp, sayın Başbakan’a gitmişler ve bu erken öten horozdan şikayetçi olmuşlar, iyi mi? 

Sayın Başbakan onlara ne dedi bilmiyoruz? YÖK Başkanı’nı arayıp; “Horozun erken ötüyormuş, kes onu” dese, Hayvansever Dernekleri ayaklanırlar! Yusuf Hocaya; “Horozuna hâkim ol Başkan, yemini sen veriyorsun çünkü, sustur şunu!” dese, Yusuf Hoca yanlış anlayıp celâllenir, canının sıkısından yanlış işler yapmaya kalkışır… Vallahi zor bir durum yani; hayvan kısmı halden de anlamaz ki! Hani, bir gazetede köşe yazarı filan olsa kolaydı; ya işten atılmasını öğütler, ya da “Silivri’nin Yolları Taştan” türküsünü söyletir, kurtulursun! Çin Horozu öyle mi ya, Allah bilir o horoz Türkçe de bilmiyordur? Görüyor musunuz işin zorluğunu; hepsine “kolay gele” demekten başka da elden bir şey gelmiyor … 

Sakin KOŞAR.  

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..