Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '07

 
Kategori
Siyaset
 

"Sacayağı" sistemi

"Sacayağı" sistemi
 

“Sacayağı” ya da “Üçayak” sistemi…

Bir şeyin dayanaksız ayakta durabilmesi için, en az “Üç” noktadan yere basması gerekir. Üçayak, zemine bastığında her hangi bir “Aksak”lık olmaz.

Ayaklardan birbirleri ile aynı uzunlukta olması gerekmez. Eğer aynı uzunlukta veya zemin düz değilse, üst yüzey “Su terazisinde” durmaz ama sistem yere sağlam basmış olur.

Bu sistemin tek tehlikesi, yani “Üçayak” siteminin tek tehlikesi, bu ayaklardan birinin tam karşısına, diğer iki ayağın tam ortasına gelecek şekilde üst zeminden bir baskı yapmaktır.

İşte o zaman üst tabla devrilir ve bu tabla eğer bir simit tablası ise, simitler ortaya saçılır.


Bu ne demektir?...

Demokrasi “Üçayak” sitemi ile sağlam zemine oturur. Bu ayaklardan biri yasama, diğeri yürütme ve bir diğeri de yargı ayağıdır.

Yasama yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusundan aldığı yetkiye dayanarak kullanır. Yürütme yetkisini ise, TBMM içinde aldığı “Güven” ile hükümetler yerine getirir. Yasama ayağı ise, bağımsız ve bütün yetkileri Anayasa ve diğer yasalar çerçevesinde denetleyen ve karar veren bağımsız yargı mensuplarınca yerine getirilir.

Bu üçayağın birbirine bağlı ve ancak bağımsız iş görmesi gerekir ki, demokrasi işleyebilsin.

Birbirine “Bağlılığın” gerekçesi, amaçlarının aynı düzlem üzerinde olmasındadır. Yani, her üç kuvvet de Ulus için, halk için, devlet için ve demokrasi için vardır ve amaç, onu sonsuza kadar yaşatmaktır.

Üçayak yere sağlam basarken, birbirlerinden de bağımsız çalışmaları esastır demiştim ya, işte burayı bir miktar açalım.

Yasama: Milletten aldığı yetkiyi, toplandığı salonun duvarında yazdığı gibi “Egemenlik Kayıtsız şartsız milletin” olduğunun bilinci ile uyulması gereken düzeni oluşturacak yasaları çıkartmakla yükümlüdür. Bu yasalara göre yürütmeyi yerine getirecek iktidarı da, yine Anayasanın kendine verdiği yetki ve yöntemler çerçevesinde de ayrıca denetlemekle görevlidir.

Bu görevi yaparken kuşkusuz “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözüne uygun olarak yapması gerektiğinin bir kez daha ve özellikle altını çizmek gerekir.

Gerçek demokrasilerde “Milletin meclisi” temsilde orantının en güzel şekilde yansıyacağı yer olmak zorundadır. Eğer “Temsilde oran” istikrarın da ön plana çıkartılacağı şekilde yansımamışsa, o meclisten “Milletin egemenliğini” temsil ettiğinden söz etmek mümkün değildir.

Bu nedenle de meclis, yasalarda kural olarak konulan “Temsilde adalet”i fiilen sağlayamasa da, en azından “İlke” olarak uygulamada ön plana çıkarması gerekir.

“Üçayak”tan ikincisi olan yürütme ise, görev olarak milletten aldığı yetkiyi, ancak yasalar çerçevesinde yürütmekle görevlidir. Millet, iradesini “Oy” ile ortaya koyarken, seçtiği siyasi ekibin seçim meydanlarında ve seçim programında ortaya koyduğu vaatlere bakarak seçimini yapar. Ve de seçtiği siyesi ekibin vaatlerine de uymasını ister.

Yürütme, bu ilkeler doğrultusunda icraatını yaparken de “Tarafsızlık” ve “Eşit davranma” ilkesinden vazgeçemez.

Yargı ise, anayasa ve yasaların kendisine verdiği yetkileri “Bağımsız” ve “Tarafsızlık” ilkeleri içinde yasalara göre yerine getirir.

Gerek yasama ve gerekse yürütme organları, yasamanın ortaya koyduğu “Son” kararlara itirazsız uymak zorundadır.

Bunun adı “Sosyal hukuk devleti” olmanın gereğidir, vazgeçilemez, yok sayılamaz ve bu kararlara karşı gelinemez.

Kararlarının “Tartışılması” ile “Karşı durulması”nı da birbirine karıştırmamak gereğini özellikle hatırlatalım.

Gelin şimdi de Türkiye’de yaşadığımız son duruma bir göz atalım…

TBMM, seçim sisteminden kaynaklanan nedenlerle “Temsilde adalet”i tam yansıtmadığı için, bu gün aldığı ve gelecekte alacağı tüm kararlar “Gereksiz” şekilde tartışmaya açılmaktadır. TBMM de kendi içindeki bu durumu “Etik” açıdan temsilde adaleti yansıtma çabası içinde olmadığından, tartışmaları körüklemektedir.

Yürütme, hiç bir şekilde “Müşavere” yani “Tartışma” ve sonunda “Ortak nokta” bulunması çabasına katılmadan, kendi bildiğini “Azınlık ekseriyetine” dayanarak “azınlık ekseriyet işte böyle olur- yapmaya devam etmektedir. Bu arada da, zaman zaman üç ayaktan birinin tam karşısına, diğer iki ayağın da ortasına gelecek şekilde üstten tablaya baskı yaparak dengeyi bozmaya çalışmaktadır.

Yargı ise, ne yazık ki vereceği kararlarda aşırı gecikmeler nedeniyle bütün bu karmaşaya adeta destek verir gibi davranmaktadır.

Bu arada…

Yargının yargılama süreci de elbette önem kazanmaktadır. Çünkü geciken adalet birçok adaletsizliğe adeta davetiye çıkarmaktadır.

Adaletin gecikmesi, birilerinin adaleti kendi çıkarlarına alet edilmesine neden olmaktadır.

Dediğim gibi, demokrasilerde en sağlam sistem “Üçayak” ya da “Sacayağı” dediğimiz sitem çok önemli ise de, kimsenin ayaklardan birini karşısına alıp, dengesiz güç kullanmaması gerekir.

“Üçayak” devrilirse, tabladaki tüm simitler de ortalığa saçılır. Bunu unutmamak gerekir…

05 NİSAN 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..