Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '14

 
Kategori
Spor
 

"Şaka gibiyiz değil mi efendim?"

"Şaka gibiyiz değil mi efendim?"
 

Spora siyaset karışmasın!

Stadyumlarda tribünlerde siyasi slogan atılmasın, tezahürat olmasın!

İlk ve orta öğrenimde özellikle Türkçe (sanırım İngilizce derslerinde de böyle bir şey vardı, hatırlayamadım) derslerinde öğretmenlerimiz bilmediğimiz kelimelerin anlaşılması için bize “cümle içinde kullanın daha iyi öğrenir, anlarsınız” şeklinde bir tavsiyesi olurdu.

Anlamını bilmediğimiz bir kelimeyi cümle içinde nasıl kuracağımız konusu bir türlü açıklığa kavuşmazdı.

Böyle bir eğitim ve öğretim sisteminin içinde geliyoruz; olay, olgu, kavramlar, değerlendirme üzerine anlama, yorumlama ve düşünme biçimimiz hala değişmedi, değişemiyor.

Parçalara ayırıyoruz, tek başına bırakıyoruz, etrafında ne olup bittiği ile hiç ilgilenmiyoruz.

“Spora siyaset karışmasın!” Cümlesini kurduğumuzda sanıyoruz ki Avustralya’daki çim hokeyi ligindeki mücadeleden söz ediyoruz.

Mandela’nın 1995 Rugby Dünya Kupası finaliyle ülkeyi nasıl birleştirmiş olduğunu bir film sahnesi olarak hatırlıyoruz.

Barcelona-Real Madrid, Celtic-Rangers, Baco Juniorrs-River Plate karşılaşmalarının tarihi anlamını hiçbir zaman bilmiyoruz.

Çünkü garip bir Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti kurmuşuz; bunun tarihin en büyük çelişkisi olduğu gibi bir sonuca ulaşıyor ve düşmanlığını besliyoruz.

Ortada bir sürü tam tersi uygulama yaparken yine de anlaşılsın istiyoruz.

Anlaşılıyor mu?

Şimdi Sn. Başbakan’ın 3 Temmuz sürecinin Yargıtay’da sonlanmasıyla ilgili yorumunu okuyalım. Bu bir yorum değil; ağızdan çıkan sözlerin bire bir haberidir.

“Yargıtay'ın şike davası hakkındaki kararını değerlendiren Başbakan Erdoğan şunları söyledi;"Zamanlaması itibariyle bunları ben anlamlı buluyorum. Niye bugüne kadar böyle bir karar açıklanmadı? Şimdi tam seçinin arifesinde böyle bir karar açıklanır? Böyle bir kararı açıklayacaksın, şöyle ya da böyle. E bunu 30 Mart sonrasında da yapabilirdin. Bütün bunlar, zihin bulandırmaktan başka bir şey değil. İşte şu ana kadar yargıdaki o paralel yapı, çok ince hesaplar yapmak suretiyle böyle bir adım attıklarına inanıyorum. Burada da hukuki süreç tamamen bitmemiştir. Devamında ne olur; ne gelir, ne gider, onu bilemem. Sadece zamanlamasının anlamlı olduğunu ifade etmek istiyorum.” 

(http://siyaset.milliyet.com.tr/erdogan-dan-flas-aciklamalar/siyaset/detay/1824745/default.htm)

“Paralel yapı” diye bir şey var ve bunu devletin zirvesindeki iki numaralı kişi söylüyor.

Allah Allah, nedir bu? Cümle içinde kullanırsak anlamlı olur mu?

3 Temmuz, operasyon, yargı, paralel yapı...

Bu süreçte Fenerbahçe’nin şike yaptığını daha ilk günden itibaren çıktığı her ortamda söyleyen ve siyaset yorumculuğundan spor yorumculuğuna geçen Rasim Ozan Kütahyalı 17 Aralık 2013 tarihinden beri bu sefer tam tersini iddia etmeye başladı.

“3 Temmuz Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’ye yapılmış bir operasyondur!” diyor.

Adam neredeyse Aziz Yıldırım’ı savunmak için kendisini paralayacak; ağlayacak hale gelmiş. Üzüldüm durumuna, teselli etmek isterdim!

Buyrun izleyin:

www.skorer.tv/video-izle/Rasim-Ozan-ile-Ertem-Sener-kapisti-tKVFfZv2zqSd.html

Geri dönebildiniz mi? Videonun içindeki atışmadan, kimin kimden talimat aldığını, talimat almak diye bir şey olup olmadığını, bunu neden tartışıyor olduklarını anlayabildiniz mi?

Spor programı değil mi bu? Niye spor dışında her şeyi konuşuyorlar? Yoksa spora siyaseti bunlar mı sokuyor?

Kim sokuyor?

Hadi hep beraber soralım mı, Nejat İşler’in harika oynadığı “Kaybedenler Kulübü” filimindeki (mutlaka izleyin) gibi;

-       Kim bu Erol Egemen?

Peki size zaman veriyorum, bunu bir cümle içinde kullanın, anlaşılsın, anlamı pekişsin!

Devam edelim mi?

12 Mayıs 2012, yer Şükrü Saraçoğlu Stadyumu; final maçı oynanıyor, karşılama sonunda tribünler karışıyor. Polis, çocuk, yaşlı, genç ayırt etmeden biber gazını basıyor, bir çok kişi ölüm tehlikesi atlatıyor.

O gün orada olanları gözümle görmesem, haber bültenlerindeki görüntülerden bir yorum çıkarsam belki Fenerbahçe taraftarını sorumlu tutabilirim; haberler öyle sunuluyor çünkü.

Sonuçtan hareket edersen ortada bir suç varmış gibi görürüz ama toplumsal olaylar sonucuyla değil, bütün süreciyle birlikte tartışılır, konuşulur. Yoksa anlaşılmaz, zaten mesele de bu değil mi, anlaşılmasın!

Biz anlaşılmadan cümle içinde kullanmaya devam edelim.

O kadar polis ve biber gazı; havadan karadan!

Olaylar sonunda Başbakan’dan yorum:

“Bunu biz terörde görüyoruz ama tribünlere terörü hakim kılmak isteyen zihniyeti lanetliyorum.”

Hadi bakalım, cümle içinde kullanarak anlaşılması gereken bir kelime daha; terör!

Bu topluma terörist diye kimler takdim edildi, sunuldu?

12 Eylül sonrasında general çıktı ülkeyi kargaşaya sürükleyen sağ-sol örgütlere terörist, yaptıklarına terör dedi.

Zaman geçti; PKK diye bir şey girdi ülke gündemine. Onlara da terörist denildi; eylemler terör ile anıldı

DHKP-C’nin yaptığı eylemlere, suikastlere terör eylemi denildi.

Silah, bomba, çatışma, bilinçli ve çok önceden planlanmış eylemler, suikastler yapan, gizli, yeraltında faaliyet gösteren örgütsel faaliyetler...

Ve şimdi!

Fenerbahçe taraftarı...

Terörist!

Kelimeleri bu kadar kolay seçip, kullanabilir miyiz? Spora siyaseti karıştırmadan yapalım ama? Yoksa ne anlama geldiğini biliyoruz da cümle içinde kullanıp öğrenmeye mi çalışıyoruz?

Anlamak çok kolay değil. Belki daha iyi anlayanlar vardır, simdi onlara ve uygulamalara bakalım.

 

-       Spora siyaset bulaştırmayacağız!

-       Olur da isterseniz önce süreci bir anlasaydık?

-       Zaman yok, Stadyumlara karakollar kuralım.

-       Nasıl?

-       İlk uygulama genel olarak laboratuar olarak kullandığımız kurum ve yer olsun.

-       Neresi?

-       Fenerbahçe, Şükrü Saraçoğlu!

-       Ama onlar biraz hassasiyet sahibi değil mi, üzerlerine gitmesek, daha da gerilim olmasa?

-       Olmaz, bağıranı tutun getirin!

-       Peki... Efendim, adamları topladık.

-       Kimler var?

-       İlyas Bulcay’ı aldık.

-       Güzel, kim o?

-       Fenerbahçeliler Derneği’nin başkanı, avukat, fazlasıyla ılımlı, şiddeti sevmiyor, karşılaşma öncesi bütün tribün gruplarıyla bir araya gelip, Konyaspor maçında küfür ve siyasi içerikli tezahürat yapılmaması için bir metin hazırlayıp bunun taraftarlar arasında yayılmasını sağlamış biri... Ama...

-       Ama?

-       Ama adam sevdalı, Fenerbahçeli...

-       Hmmm... Şüpheli zaten. Niye aldık?

-       Gözümüze kestirdiğimiz yedi kişiyi toplamıştık, o da geldi “bu adamları niye alıyorsunuz, ne yaptılar?” diye sordu.

-       Bak sen, avukattı değil mi? Eee?

-       O zaman sen de gel dedik!

-       Bütün tribünlerde bu yedi kişi mi bağırmış? Sesleri ne kadar güçlüymüş?

-       Evet efendim.

-       Sanki Cem Yılmaz gösterisinde gibiyiz değil mi, sana da öyle geliyor mu?

-       Şaka gibiyiz değil mi efendim?

 

Gerçekten şaka gibi yaşananlar. Anlamak için cümle içinde mi kullanmak lazım yoksa cümlelerin içindeki anlamsızlıkları mı ayırmak gerekiyor?

Anlamak için konuşmak, paylaşmak, tartışmak gerekiyor. Bunu da toplum önünde yapmak...

Çıkın şu kozmik odalardan!

İnsanların zekasını küçümsemeyin. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..