Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '08

 
Kategori
Kitap
 

"Sancılı Kent Ankara"

"Sancılı Kent Ankara"
 

Kitaplığımda yerini aldı ""Sancılı Kent Ankara"


Gülseren Engin, "Sancılı Kent Ankara"dan sesleniyor bize.

Doğup büyüdüğümüz, sokaklarında koşturduğumuz, haylazlıklar, yaramazlıklar yaptığımız, ailemizle hüzünlenip sevindiğimiz, olaylarla değişik duygular yaşadığımız kentimizi unutamayız. Yaşam koşulları bizi alıp bir kentten bir başka kente ya da kentlere götürür. Bulunduğumuz kentler bir başka anlam, tat katar yaşamımıza.

Benim de tutkuyla sevdiğim, yararlandığım, dostluklar kurduğum kentler oldu. Önce doğduğum, okuduğum, çocukluğumun geçtiği, doğal sevinçler yaşadığım kent Gaziantep'in Oğuzeli ilçesi...Antep adı içimde anılar fırtınası oluşturur hep. Ailem, arkadaşlarım, komşularımla, sevinci, coşkuyu, hüznü, kederini yaşadığım o küçük kasaba, bugün bir özlem yumağı gibidir içimde.

Sonra Adana'nın Ceyhan ilçesi. Orta öğretim yıllarım. Sıcağı, sineği, "Akdenizde teyzem vardı incecik" şiirimin kaynağı, ilk kez denizle buluştuğum kent...

Ve Urfa... Delikanlılığa geçiş yıllarını yaşadığım, edebiyatla tanıştığım, hevesle dergilere şiirler gönderdiğim, çiğ köftenin vatanı Urfa... Mistik zamanlar, acemi aşklar, sevdalarla buluştuğum kent.

Yirmi yaşını tamamladığım 1966 yılı sonbaharında buluştuğum kent ise Ankara'ydı. Yalnızlığın, ıssızlığın, sessizliğin içinden bir kalabalık kente, başkente adım atıyordum. Bana bu yolu açan, dostlarıyla tanıştıran, hatta memuriyet yaşamımı şair Munis Faik Ozansoy aracılığıyla başlatan kişi de ağabeyim Yaşar’dı.

Umut Sokak' ta bana kucak açan bir dost evinde geçen mutlu, umutlu, hüzünlü bir altı ay. Ardından kederle biten, bana ders olacak günler...Yurt'ta kaldığım bir yılın ardından, Dikmen'de Zülfikar Sezen dostumun kiraladığı küçücük odayı paylaşma zamanları. Artık Milli Eğitim Bakanlığı'nda kadrolu memurdum. Masam, daktilom, dosyalarım, yeni bir yaşama başlamanın heyecanı vardı içimde.

Memurluğum sürerken, edebiyatla sıkı ilişkiler de o günlerde başlıyordu. ÇELE Dergisi bana kurtarıcı gibi gelmişti. Bir süre sonra o derginin yazı işleri müdürü (!) olacaktım. Sıcak, sevecen bir dergi sahibiydi Muhsin Karamanoğlu. Şair, yazar tanışlar, dostlar sevincimi çoğaltıyordu. Bir derneğin yayın organı olan Çele zaman içinde dar gelmeye başlamıştı. Daha özgür, daha atılımcı, daha çağdaş, ilerici bir dergi çıkarmalıydık. Beş genç arkadaş elele verip estirdik Meltem'i.

Hay Allah!...Bir kitabı tanıtacağım diye başladım yazıya. Oysa ben ne yapıyorum, anılarımı anlatıyorum. Ah bu geçmiş günler! Bir fırsat buldum mu eski defterleri karıştırıyorum. Kimi kitaplar, olaylar, şiirler, şarkılar, anıları da çağrıştırıyor galiba.

Yakın zamanlarda Milliyet Blog yazarları arasına katılan sevgili Gülseren Engin’in Sancılı Kent Ankara’sı için yazmaya oturdum, birden kendimi kentlerde buldum. Oysa durağım Ankara, Gülseren Engin’in Sancılı Kent Ankara’sı. Neden? Çünkü Engin Heyamola Yayınları’nın Türkiye’nin Kentleri dizisinden çıkan kitabına bu adı vermiş. Konu Ankara olunca benim de gençlik yaşamımın en güzel yıllarını geçirdiğim başkent anılarına dönmemem olanaksız.

Kasım ayının son Cumartesi günü İzmir Alsancak’taki Yakın Kitabevi'nde buluştuk dostlarla. Gülseren Engin'in yeni çıkan Sancılı Kent Anakara kitabının imza günü Yakın Kitabevi'ndeyiz. Engin'i yazar dostları yalnız bırakmıyorlar. Gülseren Engin ve eşi güler yüzü ile karşılıyor imza gelen okurlarını, arkadaşlarını. Severim imza günlerini. İmzalı olan kitaplar daha bir sıcak gelir bana. Özenle korurum kitaplığımda, yazarın içtenliğini yansıtan imzalı kitapları. Gülseren Engin'in daha önce çıkmış ve bana da imzalanmış romanları ve Sancılı Kent Ankara'da güler yüzüyle bakıyorlar bana.

Sancılı Kent Ankara, Heyemola Yayınları Türkiye’nin Kentleri dizisinden çıktı. Bir tarih kitabı gibi algılanmamalı bu kitap. Yazar Ankara'nın tarihini anlatsa da kendi kişisel tarihinden de kesitler sunuyor okuyucuya. Çünkü Ankara Gülseren Engin’in çocukluğunun, genç kızlığının geçtiği, yetişkin bir kadın ve anne oluşuyla da anlam kazanan, özelleşen bir başkent.

Otobüs yolculuğu boyunca Ankara'nın tarihine, yaşadığı olaylara, sosyal, kültürel, siyasal yaşamına tanık oluyoruz. Hattiler, Hititler, Galatlar, Romalılar, Moğollar, Selçuklu ve Osmanlılar’la yeniden tanışıyoruz. Cumhuriyete giden yolda yaşanan çalkantılı, sancılı yılları, değişim yıllarını, Atatürk’le başlayan gelişme evrelerini yeniden yaşıyoruz. "Meclisin Kuruluşu, Barış ve cumhuriyet, Tanklar, Albaylar Cuntası, Mayıs darbesi, Darbe geliyorum diyor, Sağ ve sol bölünmeler, Kitlesel Kıyımlar ve Darbe" gibi başlıklardan da anlıyoruz Ankara’nın sancılarını, kırılma noktalarını.

”Kitap, benim yeniden keşfetmek üzere Ankara’ya doğru yola çıkışımla başlıyor. Bu kurguyu sonuna dek sürdürerek bütünlüğü sağlamaya çalıştım.Kitabın her köşesinde ben olacaktım. Anılarımla, öykülerimle ve bu keşif gezisiyle…” Gülseren Engin’in "Dağa oyulan kent"le bizi de kattığı bu yolculuk, 12 Eylül 1980 darbesine dek sürüyor.

Kitapla ilgili yazılacak çok şey var elbette. 480 sayfalık kitabı kısa bir yazıyla anlatmak olası değil. Bence bu kitabı almalı, ülkemizin tanınmış bir romancısının dilinden Ankara’yı bir roman, bir öykü okur gibi beğeniyle okumalısınız. Zararlı çıkmazsınız. Gülseren Engin’in özgeçmişini anlatmayacağım. Milliyet Blog’da onu izleyenler, okuyanlar bu bilgilere kolayca ulaşırlar elbette. Bence Engin’in öykü kitaplarından, romanlarından bir ya da bir kaçını edinmelisiniz.

Ben de Heyemola Yayınları’nın Türkiye’nin Kentleri dizisinde çıkan kitaplarının hepsini göremedim, okuyamadım. Çıkanlar içinde hemşerim, sevdiğim, saydığım bir dost, öykücü Lütfiye Aydın’ın “Anka Kentim Antepim” i de en yakın zamanda edineceğim. Aslında bu diziden çıkan kitapların tümünü alıp okumak, yazarların gözü, sözüyle kentlerimizi tanımak bir başka güzel ve anlamlı olmalı.

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..