Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '08

 
Kategori
Haber
 

"Şeker Köylü, Şeker Adam: Cengiz Aytmatov göçtü!"

"Şeker Köylü, Şeker Adam: Cengiz Aytmatov göçtü!"
 

Hürriyet


Ahmet Haşim, Merdiven şiirinde:

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yıgın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya aglayarak...

Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...''


Dizeleriyle seslenirken dolu dolu yaşanan bir ömrün, hüzünle sona erişini ne kadar güzel anlatır...

Her akşam güneş batarken aslında, geri getiremeyeceğimiz kıymetli zaman dilimlerinin acılı ''Tik takları'' kaybettiğimiz nefes alışlarımızı simgeler...

Koca bir ömrü, gençliğindeki geçirdiği eziyet ve işkencelerin üzerine imar eden Cengiz Aytmatov'un çileli yaşamı gibi...

Dünyada aşkı en güzel anlatan yazar !..

Kırgız Türklerinin unutulmaz bilgini, evrensel bir edebiyat abidesi...

2005 Yılında, İzmir'de bir kültür toplantısında tanıştığım ve konuklarımıza ''Takdim etmekle'' onur duyduğum bilge kişi...

Türkiye aşığı bir usta bir kalem...

Acılı tarlalarda ve dikenli bahçelerde gezerken bile gelincikleri farkeden; güllere kıyamayan duygulu bir insan !..

İlk aşklarımızı yaşadığımız günlerde, ''Selvi Boylum;Al Yazmalım '' eseriyle gönlümüzde açan çiçek !..

Türkan Şoray'ın ve Kadir İnanır'a şöhretin kapılarını açan dev sanatçı...

Dünya çapında yüzlerce ödül almasına rağmen, ''Kulislere rağbet etmediğinden '' Nobel alamayan gerçek sanatçımız...

''Mankurtlaşmaktansa '' (Köleleşmek ) yok olmayı yeğleyen bir yiğit !..

Kırgızistan'ın özgürlük savaşçısı, büyük devlet adamı; son yüzyılın en büyür romancısı göçtü gitti !..

Eteklerinde bir yığın kızıl yaprakla...Semaya bakıp ağlayarak...

Şimdi yazdığı mitolojik eserlerin yapraklarında bir efsane olarak anılacak...

...........

Dünya ve Türk Edebiyatının büyük yazarı Cengiz Aytmatov'un insanlığa ders olacak yaşam öyküsüne bir göz atalım...

12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu.

Babası Törekul Aytmatov, annesi Nagima Hamzayevna Aytmatova'dır. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.

Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasal sistem, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı.

Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü İkinci Dünya Savaşı'nın SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu.

On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı.

Köyünden, Kazakistan'a giderek Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti.

Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Ardından, yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı.

Yapıtları, yüz ellinin üstünde dile çevrildi. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Kırgızistan'ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkesini Lüksemburg'da büyükelçi olarak temsil etti.

Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs 2008 rahatsızlanarak böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirilmişti.

Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girmişti.10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg'de yaşamını yitirdi.
...........

Yirminci yüzyılın, en büyük romancılarından biri olan Cengiz Aytmatov tarafından bütün dünya dillerine ve edebiyatına kazandırılan ''Mankurt '' sözcüğünün ve ''Mankurtlaşmak '' deyiminin derin ve hüzünlü bir öyküsü vardır.

Cengiz Aytmatov‘un 1980 yılında yazmış olduğu “Gün Uzar Yüzyıl Olur” (Gün Olur Asra Bedel) adlı romanında yer verdiği bir Kırgız efsanesinde “mankurt” sözcüğü ve “mankurtlaştırmak” deyimi geçmektedir.

Bugün yaşadığı ülkenin özgür ortamında şımarıp esareti özleyenlerin; İngiliz mandasına kucak açanların okuması ve ders alması gereken bir öykü !..

Bizde “Avarlar“, Avrupa’da ise “Juan-Juan” olarak bilinen ve Kırgızistan Türkleri’nin baş düşmanı olan acımasız bir topluluk vardır.

Bu topluluktaki insanlar, çevrelerindeki büyük küçük topluluklara, fırsat buldukları zaman saldırırlar, onların yerleşim yerlerini yakıp yıkarlar, insanları öldürdükten sonra çevrede ne varsa yağmalarlar ve bazı kişileri de tutsak ederlermiş.

Tutsak ettikleri kişileri kendi bölgelerine götürüp incelerlermiş. Güçlü ve dayanıklı olanları , “mankurtlaştırmak” için ayırırlarmış.

Geri kalan güçsüzleri ise başka yerlere satmaya çalışırlarmış. Satılanlar bir bakıma şanslı sayılırlarmış; çünkü onlar belki bir gün götürüldükleri yerlerden kaçıp yurtlarına dönebileceklerdir.

Fakat geride kalanlar, mankurtlaştırılarak sonsuza dek köle olarak yaşayacaklardır.

İnsanın hafızasını yitirmesine, deli olmasına yol açan bir işkence usulleri varmış. Önce esrin başını kazır, saçları tek tek kökünden çıkarırlarmış.

Bunu yaparken usta bir kasap oracıkta bir deveyi yatırıp keser, derisini yüzermiş.

Derinin en kalın yeri boyun kısmı imiş ve oradan başlarmış yüzmeye.

Sonra bu deriyi parçalara ayırır, taze taze, esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Böylece sarılan deri, bugün yüzücülerin kullandığı kauçuk başlığa benzermiş.

Buna "Deri geçirme işkencesi" derlermiş.

Böyle bir işkenceye maruz kalan tutsak ya acılar içinde kıvranarak ölür, ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir MANKURT yani geçmişini bilmeyen bir köle olurmuş.
............


Savaş sonrası yazarları arasında yer alan Aytmatov, Cemile'den önce bir kaç kısa hikaye ve Yüzyüze`yi yazdı. Ancak yazarın kendini kanıtlamasını sağlayan kitap Cemile oldu.

Ünlü edebiyatçılar, Cemile`yi "dünyanın en güzel aşk hikayesi" olarak tanımlamışlardır.

Eserlerinde mitolojiye oldukça yakın durdu; ancak onunki antik anlamından farklı olarak mitolojiyi çağdaş bir zeminde sentezlemek ve yeniden yaratmaktı.

Eserlerinde mitlere, efsanelere ve halk hikayelerine göndermeler yapmıştır.


Cengiz Aytmatov; edebi çalışmalarına ek olarak, Avrupa Birliği, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinin Kırgız delegeliğini üstlenmiştir.


Yapıtlarından Bazıları :

Zorlu Geçit (1956)
Yüzyüze , (1957
Cemile (1958)
İlk Öğretmenim ( 1962)
Dağlar ve Steplerden Masallar ( 1963)
Elveda, Gülsarı! (1966)
Beyaz Gemi ( Ak Keme)
Selvi Boylum Al Yazmalım
, (1970)
Fuji-Yama ( Fuji Dağının Tepesi 1973)
Gün Olur Asra Bedel , (Kırgız Türkçesi , 1980),
Darağacı - Dişi kurdun Rüyaları ( 1988)
Toprak Ana
Cengiz Han'a Küsen Bulut
Çocukluğum
Kırmızı Elma
Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Son romanı - 2007)

............

Kaynakça:Kitap antoloji.com

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..