Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '14

 
Kategori
Psikoloji
 

"Senden nefret ediyorum, ne olur beni terk etme" borderline kişilik yapılanması

"Senden nefret ediyorum, ne olur beni terk etme" borderline kişilik yapılanması
 

'Hayatta bazen birisine o kadar çok gereksinim duyarsınız ki; bunun sevgiden çok nefretten kaynaklandığını bile bile yine de katlanırsınız birçok şeye.' Dostoyevski ("Kumarbaz" adlı romanından alıntıdır.)

Toplum içinde -erkeklerde de görülmekle birlikte- çoğunlukla bayanlarda rastlanan borderline kişilik yapılanması altındaki kişiler başkalarıyla kurduğu ilişkilerde daha çok bağlantıda kalma, sürekli olarak sevgi ve ilgi arayışı içine girme gibi özellikler bakımından diğer kişilik yapılanmalarından ayrılır. Bu sebeplerden dolayı saplantılı ilişkiler yaşayıp, başkalarının gözündeki sevgiyi ve ilgiyi alabilmek ve onlarla bağlantı da kalmak için türlü eylemlere başvurabilirler.

Saplantılı güvensiz bağlanma (Bknz: Psikolojide Bağlanma Kuramı ) olarak ta kabul edilen borderline kişilik örüntüsündeki kişilerinin iç görüleri çok azdır ve buna bağlı olarak duygu ve davranışlarını kontrol etmekte zorlanırlar. Bundan dolayı insanlarla kurduğu ilişkilerde sıklıkla sorun ve çatışma yaşarlar.

Bölme savunma mekanizması altında hayatı “ya ak ya da kara” şeklinde algıladıkları için genelde duygusal olarak uçlarda yaşarlar. Şöyle ki, çok iyi ve mutlu bir ruh hali içerisinde iken bir anda tam tersi bir kutba geçerek son derece öfkeli ya da depresif bir olabilirler. Bu sebepten dolayı yaşamlarında tutarsızlıklar ve çelişkiler çok fazladır. İlişki halinde olduğu insanlar, onların bu hallerine anlamakta zorluk çekip, hangi ruh hallerinin gerçekten bu kişileri tanımladığı konusunda ikileme düşebilirler.

Borderline kişilik özellikleri sergileyen kişiler hayatlarında boşluk anlarına izin vermezler çünkü bu boşluk anları onlara çok derinlerinde hissettikleri “değersizlik” ve “yetersizlik” gibi duygularını çağrıştıracağından hemen bu alandan uzaklaşmak için çeşitli savunma mekanizmalarına gereksinim duyarlar. Bundan dolayı “eyleme vurma” olarak tabir edilen savunma davranışlarına sıklıkla başvurma ihtiyacı hissederler. Örneğin içlerindeki değersizlik duygularından uzaklaşmak için karşı cinsle uygunsuz ilişkiler içine girebilirler, onlara marazi bir şekilde bağlılık geliştirebilir veyahutta yoğun madde ya da alkol kullanımına başvurabilirler . Böyle davranmalarının altında yatan temel neden kendilerini boşluktan uzaklaşıp derinlerinde hissettiği değersizlik duygularını bir nesne ya da başkası aracılığıyla telafi etmektir. Bu sebepten dolayı ilişki halinde olduğu karşı cinsten çoğu zaman kopamazlar zira hayatta en çok korktuğu şeylerin başında başkaları tarafında “terk edilmek” gelir. 

Bu kişilik yapılanmasına sahip olanlar ilişki halinde olduğu kişiler tarafından terk edilmemek için ellerinden geleni yapabilirler, bu uğurda çok rahat bir şekilde kendilerinden ve değerlerinden ödünler verebilir, karşı tarafın her istediğini kabul eder nitelikte davranışlar sergileyebilirler. Dolayısıyla bu insanlar başkaları tarafından kolaylıkla duygusal, ekonomik ya da cinsel istismara maruz kalabilirler, yeter ki biriler onlara sevildiğini ve değerli olduğunu –yalandan olsa bile- hissettirsin.

Bu kişilik yapılanması altındaki kişilerin karşı cinsle kurduğu  ilişkileri de çoğu zaman sıkıntılıdır. Karşı taraftan sürekli ilgi beklerler ve bu ilgiyi bulamadıkları zaman son derece saldırgan bir tutum içerisine girebilirler. Aynı şekilde ilişki içerisinde çok kıskanç olabilirler ve genelde en çok kaygı duydukları şeylerin başında eşleri tarafından bir başkasıyla aldatılmak yatar.  Bu kaygı ve kıskançlık bazen öyle bir boyut alabilir ki bu durum borderline yapıdaki bireyin eşini sürekli denetim altında tutmasına, onun nerede ve kiminle olduğunu kontrol etmesine ve hatta onu gizlice izlemeye kadar varabilir.

Bu kişiler genelde eş ya da partner olarak narsisistik kişilikleri tercih etme eğilimde olurlar, zira herhangi bir kişilik sorunu yaşamayan bireyler borderline kişilik yapılanmasındakileri tutum ve davranışlarına uzun süre katlanamayarak genelde onlardan ayrılma yolunu seçerler.

Narsistik kişilik yapılanması altındaki kişilerle kurulan ilişkilerde ise durum genelde böyle olmaz, çünkü her iki tarafta kişiliklerinden kaynaklı doğan temel ihtiyaçlarını birbirlerinden tamamladıkları için ilişkileri çok sorunlu olsa da sürdürme eğiliminde olabilirler. Şöyle ki narsisistik bir bireyin en önemli ihtiyacı vazgeçilmez olmak ve başkalarında hayranlık uyandırmaktır. Borderline kişilik yapılanması altındakiler narsisistik kişilerin bu ihtiyaçlarını genelde fazlasıyla karşılarlar, çünkü onların kendilerini değerli hissetmeleri için bağlanacakları “güçlü” bir kişiye ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla narsisistik kişilerin boyunduruğu altında kendilerini değerli ve yeterli hissederler.

Narsisistik bireyse kendisine yönelik olan bu ilgi ve bağımlılıktan genelde hoşnut kalır. Ancak bu çiftlerin ilişkileri her zaman –deyim yerindeyse- süt liman bir şekilde devam etmez, zira borderline kişilik yapılanmasındaki bayan bölmenin “kötü” olan tarafında kıskançlık, değersizlik ya da terk edilmişlik gibi olumsuz duygular içinde kaldığını hissettiğinde narsisistik yapılanma altındaki eşine ya da partnerine çok kötü davranabilir. Böyle durumlarda içindeki olumsuz duyguları başkalarına yükleyerek rahatlama ihtiyacı hisseden borderline yapılanmadaki kişi bunu narsisistik kişiye yapmaya çalıştığında aralarında deyim yerindeyse kıyamet kopar ve çok şiddetli kavgalar çıkabilir.

Yaşanılan bu kavgalar ve hararetli tartışmalar karşısında narsistik yapılanma altındaki erkek bu duruma daha fazla dayanamayarak karşındakini çok rahat bir şekilde terk etme ve ilişkiyi sonlandırma davranışı sergileyebilir. Terk edilmeyi hayatında karşılaşabileceği en kötü durum olarak kabul eden borderline kişilik yapısı, bu olumsuz duyguyu yaşamamak için narsisistik eşi idealize ederek tekrar onun boyunduruğu altına girmeyi ve ona bağımlı kalmayı kabul etmek zorunda kalır. İşte bahsettiğim bu ana ilişki sarmalı,  bu iki farklı kişilik yapılanması altındaki bireylerin ilişkilerinde ya da evliliklerinde sürekli olarak kendini tekrar eder.

Benzer durumu yakın çevremizdeki ilişkilerde de görebiliriz. Örneğin kadın, erkek tarafından çok yoğun bir hakarete ya da şiddete maruz kalabilir.  Bu durumu fark eden komşuları ya da kadının yakınları ona yardım etmek ister ya da eşinden ayrılması için telkinde bulunulurlar,  ancak kadın ertesi gün sanki hiçbir şey olmamış gibi ilişkisine devam edebilir hatta eşiyle gayet mutlu görünebilir. İşte bu durum klasik borderline ve narsisistik kişilik yapılanmalarının tekrarlayan ilişki döngülerine örnek olarak gösterilebilir. Muhtemelen bu sebepten dolayı, kültürümüzde “karı koca arasına fazla girilmez” şeklinde sözler ortaya çıkmıştır.

Psikodinamik Kuramcı j. Masterson tarafından ifade edilmiş ve borderline kişilik yapılanmasını çok iyi bir şekilde tanımlayan: “Senden nefret ediyorum, ne olur beni terk etme” sözü bu kişilerin genel davranış ve tutumlarını özetler niteliktedir. Partner ya da evlilik ilişkisi içinde oldukları kişilerin kendisine yönelik sergilediği sömürücü ve istismar edici davranışlar yüzünden onlardan nefret edebilirler, ancak hissettikleri bu nefret duygusuna rağmen onlardan kopamazlar ve onlara bağımlı bir hayatı seçmek zorunda kalabilirler.

Toplumda -düşük, orta ya da yüksek seviyede- borderline kişilik özellikleri barındıran çokça kişiler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları yaşamlarında zaman zaman sorunlar yaşa da herhangi bir profesyonel destek almaya ihtiyaç duymadan hayatlarına devam edebilmektedir. Bu kişilik özelliklerini yoğun bir şekilde yaşayanlar ise ilişkilerinde yaşadıkları ve bir türlü çözüme kavuşmayan sorunlar, anlam veremedikleri şiddetli duygu değişimleri, eşlerini ya da partnerlerini aşırı kıskanmaları ya da hissettikleri yoğun terk edilme duyguları gibi şikâyetlerle psikoterapiye başvurabilirler.

Bu aşamada diğer kişilik örgütlenmelerinde olduğu gibi terapistin borderline bir kişilik yapılanmasının genel doğası hakkında bilgi sahibi olması çok önem arz eder, aksi takdirde kendisine başvuran kişi ile terapi süreci boyunca hiçbir yol kat etmeden bir kısır döngü içinde kalabilir. Şöyle ki, borderline yapı dışarıda başkalarına yönelik sergilediği sevilmeyi ve bağlantıda olmayı amaçlayan davranışları aynı şekilde terapistine de yapar. Terapist süreci üçüncü bir gözle fark edemeyip aynı döngü içerisinde borderline yapıya ihtiyaç duyduğu ilgiyi ve sevgiyi sürekli olarak verme eğiliminde olursa psikoterapi süreci borderline yapının ana döngüsünü tekrar etmekten öteye gidemez. Terapistin bu durumun farkında olması, onun döngüsüne girmeden,  derinlerinde hissettiği gerçek duygu ve düşüncelerini ustalıkla ona fark ettirmesi psikoterapi sürecinde uzun vadede çok etkili sonuçlar doğurabilir.

 

Ümit AKÇAKAYA

Uzm. Psik. Dan. & Psikoterapist

 

 
Toplam blog
: 89
: 3716
Kayıt tarihi
: 06.12.11
 
 

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ,“Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık” bölümünden mezun oldum. Yüksek lisans..