Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '08

 
Kategori
Edebiyat
 

"Sessiz kalemler" dergisi genel yönetmeni Semih Ertürk ile röportaj

“SESSİZ KALEMLER” DERGİSİ GENEL YÖNETMENLERİNDEN SEMİH ERTÜRK “ AMACIMIZ İSMİMİZ VE CİSMİMİZİN BİR ŞEKİLDE GELECEĞE KALMASI” DEDİ
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri Harın Kablan, Semih Ertürk ve Serhan Danayiyen adlı üç arkadaş beraberce , Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenerek, “Sessiz Kalemler” adlı Edebiyat ve Kültür Dergilerini çıkarmışlardı.Onlar ile dergilerini çıkarma hikayeleri ve dergi çıkarmaktaki amaçlarını anlatan birer röportaj yaptım. Semih Ertürk ile yaptığımız bu keyifli röportajı yayınlamaktan onur duymaktayım.Üniversitemiz gençliğini yazılarım ve röportajlarımla desteklemekten her zaman onur duyarım.

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız Semih Kardeşim, dergi çıkarmaktaki amacınız nedir ?

S ERTÜRK- İsmim Semih Ertürk. 9.Şubat.1987 Çorum doğumluyum. Bu derginin isim babasıyım. Ancak size kendimi şöyle tanıtabilirim: “ İsmim; ekonomik Nejat ama kartım yok.”

İnşallah , ilerde, çocuklarım ve torunlarım olursa; onlara bırakabileceğim ve anlatabileceğim bir şeylerim var, artık.

Öncelikle size, bizimle ilgilenip vakit ayırdığınız için teşekkürü bir borç bilirim.

SORU- Derginin adı “ Sessiz Kalemler” ve çok ilginç. Bu adı bu dergiye koymanızın sebebi nedir ?

S ERTÜRK- “Niçin Sessiz Kalemler? “diye sorduğunu vakit size şu cevabı verebilirim: Her şey bir Sessizlik ile başlar. Tarihte bunun örneği çoktur. Mesela Hz. Muhammed’e sessiz bir ortamda Cebrail’in gelmesi ve Onun peygamber olması veya Atatürk’ün 19. Mayıs.1919’da sessizce Samsun’a çıkışı ya da 30.Nisan .1945’te Hitler’in eşiyle birlikte, Berlin’in bilinmeyen bir sığınağında intihar etmesi gibi. Demek istediğim bir takım sessizlikler içinde bir takım seslilikler başlıyor.

Dikkat edilirse ülkemizde her çevre konuşup, tartışırken , sadece edebiyat ortamı çevresi sessiz kalmakta. İşte ben bu sessizliği bozmak adına dergimize bu manalı ve uğurlu olmasını temenni ettiğim ismi verdim.

Ömer Seyfettin’in de dediği gibi “Kişiler bir denizin dalgaları gibidir. Asıl olan denizdir. “ Yani bizler geçiciyiz ama inşallah dergimiz kalıcı olacaktır.

SORU- Bize ailenizden bahseder misiniz ? Onların bu dergi çıkarmanıza ve farklı olmak istemenize bakış açısı nedir ?

S ERTÜRK- Aileme gelinceyse… Onlarla aramın pek yağlı ballı olduğunu söyleyemem. Tabii bu yakın çevrem içinde böyle. Ancak şundan eminim ki , tabiat gereği onların bir parçası olduğumdan benimle gurur duyduklarını biliyor ve hissedebiliyorum. Yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. Tek pişmanlığım tam manasıyla ahlaklı ve edepli olamamamdır. Yani aklımda bir bulut var ve bu buluta tirbuşonla açılmış bir de delik var.

SORU- Bu dergiyi çıkardığınız zaman nasıl bir katkı sağladı hayatınızda ? Kendinize güven mi geldi ?

S ERTÜRK- 25.Nisan.2008’de Üniversitemizde saat 18.00 de bir oyun oynamıştık. Oyunun adı da “ Yedi Kocalı Hürmüz” idi. Bu oyunda ben Hürmüz’ün 6. kocası olan( Kaptan) Hızır Reis’tim. Ve ben o rolü , inanılmaz bir performansla oynadım. Provalarda bize sıkıcı gelen yerler seyirciyi coşturmuştu. Bu işe kendimiz bile şaşırıp kaldık. Demek istediğim; insan isteyip, azmederse gerisi teferruat oluyor. Biz asla yaşamıyoruz. Hayatı bekliyoruz. Ne hoş bir laf ve ne kadar gamlı bir şey! Yine Ömer Seyfettin’in dediği gibi “ Fiilin kaynağı fikirdir.”

SORU- Bir dergi çıkardınız ve bunu öğrenci harçlıkları ile çıkardınız. Bu takdir edilesi bir şey. Bu derginin gelişimi için toplumumuzdan beklentileriniz neler acaba ?

S ERTÜRK- Biz , çok fazla bir şey istemiyoruz. Zaten tarihe mal olacak birkaç adımı attık. Düşünebilen, anlatabilen, pes etmeyen ve dirençli birey olacak insan yetiştirmek.en büyük hedefimiz .birey teklik, insan ise çokluktur. Kuzu gibi her şeye “ evet” diyen bir toplumun birey/bireyleri hiçbir işe yaramaz ve yarayamaz. Barut devrinde kılıç kahramanlığı artık iflas etmiştir. Susman çözüm değil, haykırmamız lazım.

Toplumda fazla sevilen bir insan olmak gibi bir amacım yok. Amacım yalnızca ve yalnızca ismimin ve cismimin bir şekilde geleceğe kalabilmesi.

Yazı içerikleri yasalara uygun olursa , hiç kimseye bir ayrıcalık yapmıyoruz. Çünkü bu konudaki sorumluluğun hem şahsımıza hem de yazara ait olduğunun bilinmesi gerekir. Ama bizim umduğumuz dağlara kar yağmaz.

SORU- Toplumdaki kesimlerden , özellikle edebiyat dünyasından nasıl bir tepki aldınız ?

S ERTÜRK- 5. Mayıs.2008 günü Mardin asıllı bir şair olan Rıfat Kaya bizimle görüşmek istedi, gittik.Akşam yemek esnasında bize, şöyle dedi. “ Siz bu dergiyi çıkarmakla ; bir nevi Türkiye’yi satın aldınız. Derginiz tam bir öğrenci dergisi ve en önemlisi de siyaset yok. “ Daha sonra biz O’na dergimize Necip Fazıl’ı koyduğumuz için biraz sıkıntı çektiğimizi söyledik. O da aynen şöyle söyledi : “ Verdiğiniz bilgiler kısa ve net. Her kesimimin işine yarayacak türden bilgiler. Bir şeye at gözlüğü ile bakmak çok yanlış. Böyle bir şeyi bahane ediyorlarsa onlarda bir çelişki var, sizde değil” dedi.

O’na göre tek kusurumuz vardı. O da yazıların fazla ufak olmasıydı. Kendisinden özür dileyerek kapak haricinde iç tasarımın bana ait olduğunu ve maddi yönden masrafın sayfa sayısı arttıkça arttığını söyledim. “ Haklısınız ve bunu henüz yolun başında olmanıza bağlıyorum” dedi.

Sözü fazla uzatmayalım. Her ne sürç- ü lisan ettiysem affola. “ Sabah şafaktan evvel kalktık, Bir de baktık k, ince ince bir yağmur yağıyor. Milli edebiyat, milli bir lisan ister. Edebiyat, cahilliğin alçalttığı insanlığın bir kurtarıcısıdır. “ diyerek daha iyi daha güzel sayılarda buluşmak üzere…
TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..