Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

"Sevgi, kendi hissettiğimizle başlar"

Hırslı insanlar, sevginin ne olduğunu bil(e)mezler ve biz, hırslı insanların egemenliğindeyiz. Dünyada mutluluğun olmamasının sebebi budur.

Biz sevgiyi ancak, diğer insanlara nasıl baktığımızın, ağaçlara, hayvanlara, kabaklara, yabancılara, aç bir adama baktığımızın farkındaysak anlayabiliriz.

Gerçeklik - hissetmek gereken değil, hissettiğiniz gerçekliğin ne olduğunu görmek için sözcüklerin ötesine gitmektir.

Eğer gerçekten kıskançsanız ya da kendinizi kızgın hissediyorsanız, "kıskanç olmamalıyım", "kızgın olmamalıyım" demek, yalnızca bir dilektir, hiçbir gerçekliği yoktur. Önemli olan, tam o anda ne hissettiğinizi görmektir, böylece onunla ilgili bir şeyler yapabilirsiniz; tabii ki, bunu yapmak için dürüst ve açık olunmalıdır. Yoksa sözde kalan düşünceler, sesten, süsten öteye geçemezler.

Kalplerimizde sevgi olmadıkça, çatışkıdan ve sefaletten özgür bir toplumsal yapı da ortaya çıkartamayız.

Sevgi olduğunda düşünce kullanılabilir, ama tersi olamaz.

Düşünce, yaratıcı ilişkinin bir bölümüdür. Yani,'bütün'de yalnızca bir parçadır. Tamamlayıcısı, 'davranış' haline gelebilmek, 'sevgi'yi gösterebilmek- yaşayabilmektir.

Sevgi, bir anlamda, yaşama ilkesidir. sevmeyen insan yaşayamaz. Yaşama, bir 'ilgi'ler, davranışlar toplamıdır.

Sevgi yumuşatır insanı, yüreğini bütün kabuklaştırmalardan uzak tutar. Seven insanın içinde, özünde yalnız iyilik, erdem / fazilet, saygı biçimlenir.

Seven, sevilende kendini güçlendiren bir öz bulur, bulmazsa sevemez onu. Bu öz, bir çıkar varlığı, bir araç değildir. Bu sevgi eğilimi bilince dönük, katkısız, katıksız, pırıl pırıl bir sevgidir, bir bütünleşmedir.

İnsan, bütünleşemediği, kendi özünde, kendinden olduğuna inanmadığı bir varlığa karşı sevgi duyamaz. Sevgi gibi görülen eğilim SIĞ bir ilgidir orda. İnsan sevgisini tek yanlı olarak görme açık bir sömürüdür. Böyle bir sevgide ilginin karşılığı bulunmaz.

Sevgi, insan varlığının özünü anlamlandıran, onun oluşmasını sağlayan özlerden biridir.

İnsanı uygarlaştıran, yaratıcılığa, başarıya, kardeşliğe, birlikte yaşama mutluluğuna ulaştıracak eğilimleri emziren bu SEVGÌ'dir. Bu sevginin olmadığı gögüste insanın anlamı da çok dar boyutlar içinde kalır.

Uygarlık alanında yer alan bütün 'yaratma'ların özünde, oluşunda bu 'sevgi'nin kokusu, sıcaklığı duyulur. Onsuz bir yaratma, bir biçimlendirme olamaz. Yaratma, bu 'sevgi'nin EYLEME dönüşmesidir de denilebilir. Sevmeyen yaratamaz.

Sevgi, insanı bilmeye, öğrenmeye iterken, çevreyle bağlantı kurmayı, evrenle bütünleşmeyi de sağlar. İnsan sevdikçe açılır, açıldıkça sever.

İnsan sevgisinde belli bir anlam, bir içerik vardır. İnsan neden sevdiğini, sevgisinin kaynağını, yönünü bilir. Söz gelişi, "Ìnsanlar birbirlerini, evreni sevmelidirler" derken,`sevme`nin bir insan eylemi olduğu, bilincin süzgecinden geçtiği görülür.

Sevgi, kişinin önce kendini, sonra başkalarını, çevresini bilmesiyle başlar; onun özünde 'bilme' bir oluş ilkesi olarak yer alır.

İlkin görmekle, duyular yoluyla tanımakla başlayan sevginin en yüksek aşaması görmediği, yalnız varlığını kesinlikle bildiği bütün insanları 'sevme'dir. Bu, bilgece, aydınca, bilgince bir sevgidir; bütün duyuların, duygulanımların ötesindedir. Bunda, sevileni görmek, onunla oturup konuşmak, bir arada bulunmak önemli değildir. Böyle bir sevginin yüreği bütün insanlar için, bütün evren için çarpar.

İnsan sevgiyle ilkin çevresine, sonra soydaslarına, evrene açılır. Bu açılımın tek yolu bilme, anlama'dır.

Bildikçe, anladıkça insanın sınırları genişler, cevresi büyür.

Kendi içine kapalı kimselerde "ben" sevginin çakılıp kaldığı bir yerdir. Bu nedenle yalnız "ben"le sınırlanmak insanı bütün yaratıcı, bulucu atılımlardan, eylemlerden alıkoyar, onu bağlar. Böyle bir kimse, kendi kendinin tutsağıdır, bağımsız değildir.

Yeterince aydınlanmamış bir kimsenin sevgisi kendi benliğine, çıkarına dönüktür. Bilginin aydınlatmadığı yörelerde sevgi içe, benliğe yöneliktir.

Büyük sevgiler, insanın kendini aşmasıyla başlar. Seven kişinin yurdu EVREN, yurttaşları da bütün insanlardır.

Egitimin yaygın olmadığı, dinlerin bütün kurumlara egemen olduğu toplumlarda evreni kucaklayan bir sevgi gelişemez.

Gerçek sevgide, şu din - bu  din, şu ülke - bu ülke, fakir-zengin, köylü-şehirli....vb. gibi zihni bölen kavramlar bulunmaz; bulunursa, o sevgi, bölünmüş bir sevgi demektir.

Sevgi, bir bütündür, hatır için sevgi oluşmaz. Olursa, onun adı, 'çıkar sevgisi' olur. Böyle bir sevgide SAYGI da oluşamaz. Saygının olmadığı yerde sevgiden de söz edilemez. Çünkü, "SEVEN SAYAR, SAYAN SEVER." Bu, insanın "ÌNSAN" olmasıyla da ilgili bir İLKEDÌR...

Dinlemeye istekli olan insanların içinde sevgi var demektir.

"Dinlemeye zaman bulamıyorsanız, dünyanın da sizi dinleyecek zaman bulamayacağından emin olabilirsiniz." (J. London)

 "Söz"ün dinlenmeyişi, 'ses'in gürültüye dönüşmesi demektir.

Alaettin Morgül / 28.02.2012 -11:26  

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..