Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

“Sevgi her zaman kolların açık duruşudur"

“Sevgi her zaman kolların açık duruşudur"
 

Sevgi sabırlı ve sevecendir.


“Sevgi her zaman kolların açık duruşudur, Sevgi için kollarınızı kaparsanız kendiniz dışında tutacak hiçbir şey kalmadığını görürsünüz.”

Leo Buscaglıa

Sevgi hayat gibi, hayattın kendisi ..En büyük hazine. Seviliyor ve seviyorsan en büyük hazineye sahipsin demek. Sevgi bazen acı bazen tatlı..İki karışımdan oluşur. Eğer bu iki karışımı tam kıvamında tutturursan çok büyük bir sevgi olur . Ama bazen sen istemesen de seni sevgine tuz biber olanlar olur. Her ne olursa olsun bu sevgiyi yaşatmak için kahraman savaşcı gibi yılmadan mücadele vermek gerekir.. Sevginin olduğu her yerde her zaman için bir umut vardır.

Sevgi bazen hüzün olur bazen mutluluk olur. Bu ikisi olmadan zaten sevgi sevgi olmaz. Sevgi pek çok caydırıcı engelle karşılaşır. Ama yine bu engellerin üstesinde gelen sevginin kendisidir zaten… Sevgi saygıdır, anlayıştır, karşılıksız menfaati olmayan olgunluk isteyen bir duygudur. Her sevgi sevgimidir? derseniz bence değil. Her sevgi “sevgi” değildir. Bazen düzenbazların sahte sevgileriyle karşınıza çıkar. Birileri sizi çok sevdiğini söyler ama bir menfaat düşkünlüğü vardır. En büyük sevgi menfaatsiz olan, saygısı olan sevgidir. Tarifine kelimeler yetmeyecek olan sevgidir. Sevgide gurur yoktur, bencil değildir, sevgi bambaşka bir duygudur. Bazı sevgiler insanoğluna yaşamın tüm özelliklerini denemek, sevgiyi öğrenmesi için kişiye en iyi dersleri sunar. Bu durumda sevgi insanoğlunun bu hayata ders çıkarması gerektiği yerlerde yardımcı olur ne kadar acı olsa da... Eğer siz böyle bir sevgiye sahip iseniz en büyük hazinenin sahibisiniz…. Sevgi hayatın ta kendisidir. Sevilmek ve sevginiz karşılığında değer görülmektir.

Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı. Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...

Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı. Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki; bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu... Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...

Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı... Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı... Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı... Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsini yıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını?

Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza... Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar.
Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen. Yıldızsa "Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir." diye düşündü... Fakat hiç bir şey beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi. Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.
Tek bir gerçek vardı ki: O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...

Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar onların durumlarına ama ne fayda...

Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı... Periyse göstermelik bir hüzne büründü... Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyunca kıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde. O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle...

Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elinden hiç bir şey gelmeyeceğini düşündü...
Çünkü yıldız inatçıydı.. Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi.
Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti... Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin, yıldızının yerine geçmesine izin verdi...

Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi. Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.

Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi... Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza... Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti... Yavaş yavaş sönmeye başladı...

O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu..
Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.

Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü...
Ama kolay pes etmezdi. Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.

O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecekti ve biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti... Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi... Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...

O gün bu gündür yıldız, dünyaya güneşin sevgisini yansıtır....
Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...
Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...

Sevginize değer verecek onu gerçekten hak edecek kişilerle bir ömür geçirmeniz; Yüzünüze gülen sahte dostlardan uzak tutması dileğiyle….

 
Toplam blog
: 48
: 2363
Kayıt tarihi
: 30.07.07
 
 

1982 Ankara doğumluyum.  Hayatta farklı pencereden bakan ve hayattı seven biriyim. Yalanda dola..