Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Deneme
 

[şiir] geç kalmış sayılmayız, kalburdaki bir avuç su zaman..

[şiir] geç kalmış sayılmayız, kalburdaki bir avuç su zaman..
 

şaşıracak, var mıyım? yok musun bilmeyecek, kıskanacak zaman


...
saçların parmaklarımın ucundan bir tüy gibi kayacak geceye..
yel kıskanacak kayışını, hafif o kadar hafif ki
şaşıracak, var mıyım? yok musun bilmeyecek, kıskanacak zaman


bu gelişim, gitmeye değil
kalmaksa elimde değil
sen içindeysen içindesin zamanın
dönüp baktığımda biriktirdiğim şeylere
niyetim duygularımda
duygularım harabede
asla of demedim biliyor musun?
aynadaki senden, daha eminim kendimden


geç kalmış sayılmayız, kalburdaki bir avuç su zaman..
kenarından tuttuğum, tutamadıklarımla
dönüştüm sandığımda dönüşü unuttum
sevdiğimde sevmeyi unuttuğum
sevildiğimde kendimi unuttuğum gibi
kağıttan kesilmiş parçalardan
şekillere döndü dünya
tecrübelerimiz sandığımız, tebessümler
öylesine naif, uçarı ve el değmeyecek
kadar hafif, tutulamayacak kadar uzak
hayal edilebilecek kadar içimizde miydi zaman?


yollar, öyle uzak değil..
kum tanelerinden dalgalar
öyle yakın ve öyle karşıdaki
aynı yelden ürperecek kadar yanımdasın
bitmez tükenmez akşamların
kuytuluklarında kendim bile olmadığım
zamanlara öykünerek
daha sıkı sarılacağım sana
burda mı, yoksa rüyada mısın?


yok, bu çok uzun oldu
akşam da çok sessiz
korkularım sinsi, laf dinlemez, kalacak mısın?
boğaz kıyısında, bir şişe kırmızı şarabın
buruk içimine


gelişler gidişler her gece
uzak yakın her zaman burdasın
epeydir beklemiştim seni, bilmem farkında mısın?



Nur Bardakçı yanıtı, teşekkürlerimle:


Sarhoş bekleyişi…
beklemek niye, gelmeyeceğini bile bile
dönerim dedi mi sana?
dokundu mu avuçlarına mevsim kızılı saçları?
rüzgardır değdiren tenine tenimi
vuslattır sevdana söyleten özlemimi…
sevdadan bahseden kim- biz erosu unuttuk,
aşk şarabı değildi içtiğimiz,
sarhoşluğumuz ayrılıktan
mayhoşluğumuz tadımız kaçtı diye:
kaç pencere buğulandı iç çekişlerinden
kaç avuç ağladın mevsim aralığında
sonbahar ne diye var sen ağlayacaksan;
biz içmedik şarabın artık yudumundan
sarhoşsak, sallanıyorsak rüzgarın kuru gürültüsünde kanımız çekildi diye
sarhoşsak şaraptan bilme…
ayık halimize yoktur şahit
düşünmek abdala aittir- budalalıktır bizimkisi…
kaçırdık mı treni, giden gitmişse dinlemek niye yaşlı bir ağıtı…
uzağı uzak kılan neyse,
işte o her neyse …
aynı kavramlarda kavramsızlaştık…
tenine değmeyen,
tenime değdirmeyen seni neyse;
sana dokunmak içindir buğulu camların sessiz ağlayışı
bil ki sana dokunmak içindir iç çekişlerimin sızlanışı
diz kapaklarım kanamışsa- ıslanmışsa tenim ‘tuzlu papatya’ tadında…
kaç kâğıt islendi küllenmiş sevdalardan
hangi sallanan iskemlenin kâğıdını çektin
sallanıyoruz diye koymak için ayaklarımızın altına…
beklemek ne diye ayık halimi
ben sarhoşluğumla
mayhoş sevdalar aralığında dururken
gecenin en gürültülü yanında (kalma)
karanlığın sessizliğinde karış kalabalığa
bulursan ayağı kırılmış bir iskemle,
sallanmıyorsam lodosun esefinde
karış kalabalığa bul beni
mevsimi bekle saçların kızıla düşsün
o kalabalıkta sarıl bana
mahşerim cümbüşle dövüşsün
 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..