Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '10

 
Kategori
Müzik
 

Âşık İhsani

Âşık İhsani
 

Aşık İhsani


"Bizim köyde bir ağayla bir nazlı / Yaşıyordu, yaşıyordu, yaşar ya / Ağanın göbeği, nazlının karnı / Şişiyordu, şişiyordu, şişer ya." -Aşık İhsani

Çocukluğumun köy odasında sahibinin sesi marka kurmalı gramofondan Âşık İhsani’nin: “Dolaştım Güllüşah hep senin için…” nakaratlı türküsünü dinleyerek şiirin ve müziğin yakınında oldum.

***

Vikipedi’den edindiğim bilgilere göre: “Asıl adı İhsan Sırlıoğlu’dur. 1932 yılında Diyarbakır’da doğar, küçük yaşta şiir yazmaya başlar. İki yaşında iken babasını kaybeder ve annesi tarafından sıkıntılı ve yoksul bir ortamda büyütülür.

Çalışmak için sürekli öteki köylere ve kentlere gitmeye başlar. 17 yaşındayken İstanbul Büyükçekmece Mimarsinan Köyü’nde maden ocağında çalışmaya başlar. Maden kapanınca lastik fabrikalarında çalışır daha sonra Erzurum’a askere gönderilir. Askerlik sonrası kendi kendine saz çalmaya başlar.

Sazı ile Anadolu’yu dolaşmaya başlar. Bu seyahatlerinin birinde Manisa Tarzanı ile tanışır ve bir süre yanında kalır. Aşık İhsani, türkülerini Güllüşah ismindeki hayali bir kıza söylemektedir. 1957 yılında Uşak Şeker Fabrikası’nda çalışmaya başlar. Uşakta bir hapishane müdürü ona senin Güllüşah’ı bulduk der, kız her ne kadar İhsani'nin hayallerindeki Güllüşah değilse de bu kızla kent kent dolaşmaya başlarlar.

Bu ikili halk tarafından oldukça ilgi görür.Aşık İhsani ve Güllüşah adlı kitapları yapılır. 1958’de Ankara Radyosu Yurttan Sesler programının şefi Muzaffer Sarısözen tarafından programa davet edilir. Her hafta çarşamba günleri Güllüşah ile birlikte radyoda türkü söylemeye başlarlar.

Bu sırada Celâl Bayar ve Adnan Menderes ile tanışır ve görüşmeye başlarlar. DP'nin mitingleriyle Türkiye'de dolaşır. “Evvel Allah sonra Demokrat Parti” ve benzeri şarkılar yapar. 27 Mayıs darbesi olur. Türk Ocakları’nın 51. Yıldönümü dolayısıyla TRT‘de verilen bir törende alel acele sahneye çıkarılır. Sakalı göğsünde, saçı belinde bir halde sahneye çıkan İhsani’nin söylediği şarkı dönemin Başbakan Yardımcısı Fahri Özdilek tarafından beğenilmez. Başbakan Yrd. ayağa kalkarak: “Atın şu komünisti oradan …” der ve İhsani şaşkınlık içinde kendini karakolda bulur.

Bir yıl sonra Fransızlar tarafından yapılan bir Türkiye tanıtım filminde karısı ve oğlu Garip ile birlikte yer alır. 1962’de milletvekilleri maaşlarına yapılması istenen zam ile ilgili kararın görüşüldüğü günlerde meclise giderek protesto gösterilerinde bulunur. Belçika Kültür Bakanı ile bir Türkiye ziyareti sırasında tanışır ve gezi dönüşü “Saçı ve sakalı gibi uzun görüşlü Aşık İhsani” olarak Belçika gazetelerinde boy gösterir.

Türkiye İşçi Partisi'nin kuruluşuyla birlikte sol hareketlere ilgi duymaya başlar. İlk yazdığı devrimci şiir "Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar Geliyoruz, geleceğiz, yakındır" şiiridir. Daha sonraki röportajlarında bu döneme kadar ki yaşamını cahillik olarak tanımlayacaktır.

Bu dönemde Ağalı Dünya adlı kitabı yayınlanır. Daha önce içinde olduğu Adalet Partisi ile artık düşman olurlar. 22 Kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs mitingi sırasında Deniz Gezmiş ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri bayrağını yakarlar.

Şiirleri bir çok dergide yayınlanmaya başlar. Bu arada Çetin Altan ile tanışırlar. Çetin Altan onun ve sol çevreden bir çok kişi yazdığı şiirlerin, kitapların Sovyetler Birliği'nden gönderildiğinden şüphelenmektedir. Bu şiirleri okul yüzü görmemiş birinin yazdığına inanmazlar. En son onu konunun uzmanı olan Pertev Naili Boratav’a götürürler. Boratav İhsani’yi dinler ve “İhsani bir halk ozanıdır.” diyerek, İhsani üzerindeki şüpheleri kaldırır.

1977’de Almanya ve Belçika’ya gider ve bu ülkelerde de televizyon programlarına katılır, ödüller alır.1979’da Avustralya’ya gider. Son yıllarında Diyarbakır'da yaşayan Aşık İhsani, 21 Nisan 2009'da Diyarbakır'da öldü.

Yayımlanmış kitapları :

· Aşık İhsani'nin Hayat Hikayesi ve Şiirleri (1960)

· Ağalı Dünya 2 cilt (1964-1965)

· Yazacağım (1966)

· Bakalım Hele (1967)

· Ozan Dolu Anadolu (Gezi, 1973)

· Bak Tarlanın Taşına (197

· Vur Ağanın Başına (1975)

· Dünden Bugüne Aşık İhsani (1976)

· Beyaz Köle (1985)

· Düş Değil Bu (1993)

· Bıçak Kemikte (2002) ”

***

O, 68 kuşağının militan ruhlu halk ozanıydı. Şiirleri günlerce dilden dile dolaştı.

İşte örnekleri:

Yazacağım

Yazacağım bu can tende
Durana dek yazacağım
Eşitsizlik zincirini
Kırana dek yazacağım

Günüm çıkasıya dardan
Haber gelesiye yardan
Vurguncuyu şah damardan
Vurana dek yazacağım

Ağalığın çöküşünü
Gür suların akışını
Fakirliğin kalkışını
Görene dek yazacağım

Sorumluyum ben çağımdan
Düz ovamdan dik dağımdan
Sömürgeni toprağımdan
Sürene dek yazacağım

Halkım uyanmasın diye
Gerçekler gizlenir niye
Anayasam raftan köye
Girene dek yazacağım.

Git Efendi

Git efendi hançerlenmiş yaramı
Eşeleyip tazeleme bu sıra
Köyüm yolsuz ben kanunsuz yaşarım
Utan da şu asıra bak asıra

Demek vekilimsin vay benim başım
Yediğin her yemek bir yıllık aşım
İçtiğin her kadeh dolu göz yaşım
İşlediğin kusura bak kusura

Alemin fezaya gittiği günde
Dermanı alınmış dert dolu bende
Başkasının toprağının üstünde
Sarındığım hasıra bak hasıra

De şimdi yaşamak denir mi buna
Ahırda doğurur gelinim Suna
Ağaların çıkarları uğruna
Köy dolusu esire bak esire

Ne demek oluyor bilginiz çoksa
Binimiz aç ölür birimiz toksa
İstemem değişsin bu gidiş yoksa
Elimdeki nasıra bak nasıra.

Âşık İhsani ağaların gaddarlıklarını ve ırz düşmanlıklarını öykülüyor,

şiirlerle bezeyerek anlaşılır, yalın bir dille bize yansıtıyor:

Bizim köyde bir ağayla bir Nazlı
Yaşıyordu, yaşıyordu, yaşar ya!
Ağanın göbeği, Nazlı'nın karnı
Şişiyordu, şişiyordu, şişer ya!

Nazlı'nın ne damı, tarlası, beyi
Yoktu kendisinin olan tek şeyi
Ağanın gözüne girerim deyi
Koşuyordu, koşuyordu, koşar ya!

Ağa savaşını yapardı aşla,
Kendisine karşı dikilen başla,
Bir imamla aldığını, üç taşla
Boşuyordu boşuyordu, boşar ya!

Nazlı ayak uydurmuştu asıra
Köycek ona, kahpe derdik, o sıra
Gündüz kıra, gece nemli hasıra
Düşüyordu, düşüyordu, düşer ya!

Hasan, Hacer, Hamza, Hüsniye, Kaya,
Kediden öküze, tavuktan taya,
Kim eline ne geçerse ağaya
Taşıyordu, taşıyordu, taşır ya!

Nazlı'yı son gördüğümde solmuştu
Barındığı yeri saman dolmuştu
Onüç yaşındaydı ana olmuştu
Şaşıyordu, şaşıyordu, şaşar ya !

 

*** 

Dilek  

Zalimleri sırtımda fil
Taşıyorum eğil eğil
Atılacak tekme değil
Uzanacak el isterim

Asır yirmi çağ medenî
Tutmam ayrılık edeni
Bir uçtan bir uca beni
Anlayacak dil isterim

Yetsin gayri ölene dek
El bağlayıp boyun bükmek
İki lokma rahat ekmek
Altıma bir çul isterim

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..