Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '14

 
Kategori
Deneme
 

Âşıka Bağdat sorulmaz !..

Âşıka Bağdat sorulmaz !..
 

net'ten...


Aşkı anlatan eski Türk filmlerini izlediğimizde, aşkın ne denli yüce bir duygu olduğunu farkederiz...

Başını sevgilisinin omzuna koyup dakikalarca onun gözlerine bakan mâşuk, hayatının en keyifli ve uçuk anlarını yaşamaktadır.

Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Hülya Avşar, Nebahat Çehre, Fatma Girik, Yılmaz Güney, Ediz Hun, Kartal Tibet, Sadri Alışık... O muhteşem aşk filmleriyle insanlara hep mutluluk aşılamışlardı...

...

Şimdiki aşklar, bir gecelik...

Sevgilisine şiir yazan kaç kişi kaldı ki ?..

İlişkilerin tadı, tuzu yok !..

Eskiden fakirlik döneminde, 'Bir lokma-bir hırka '' yaşayanlar ne kadar mutlu idi...

Ya şimdi... Maddesel olarak her şey var; ama hırs, ihtiras, hasetlik diz boyu... Adliyeler de boşanma davaları ilk sırada...

Ar- namus ; sabır; özveri; güven  vs yerlerde sürünüyor...

Erkek de kadın da ruhsuz bir robot gibi... Herşey çıkar ilişkileriyle birbirine bağlı... Bu aşk değil; bir '' üfürükte(?) bozulan abdest gibi ''...

Hele ki Divan Edebiyatında yer alan aşk şiirlerinin deryasına dalınca bir başka dünyaya girer insan...

Aşağıdaki minik dizenin içerdiği mânâya dikkatinizi çekerim...

Tanrım bu ne teşbih ?.. Bu ne belâgât !..

Yaşamak budur işte !..


'' Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne...''
....

İnsanoğlu, kendini bilir bilmez, derdini ummâna dökmüş; asumâna inlemiş...

Bu kubbede, hoş bir sadâ bırakmak için belâgat sahipleri, döktürmüş de döktürmüş...

Belâgat sahibi (Güzel söz söyleme yeteneği olan ) bir de âşık olmuşsa ... Tutmayın gayrı !..

Divan'lar yazılmış... Cönk'ler dökülmüş...

Aşkı önünde, dilsiz bile dillenmiş... Almış eline sazı;saz bulamazsa kamışı ... O da döktürmüş de döktürmüş...

Sözler, eğer yazıldıysa kitaba; günümüze kadar gelmiş...

Bazıları da o kadar etkiliymiş ki yazılmasa da dilden dile ballanarak söylenilegelmiş...

Güzel sözden anlayan, mayası aşk ile sevgiyle yuğrulmuş olanlar; söyleyeni şereflendirmiş;  hatta almış uçurmuş...

Yüzü güzel olanların; çoğunun içi de güzelmiş...Ya da âşıka öyle görünmüş... Şiirler yazdırmış...
....

İçi-dışı '' Çıfıt çarşısı olanlar '' da hem kendilerini; hem o bahtsız mâşuklarını  çarşafa dolamışlar...

Kendilerine şiirler yazılmadığı gibi; yazılanları da karalamış durmuşlar... Sevenleri ayırmakla iştigal etmişler...

* * * * * * * *

Tarihin belâgatlı aşk bahçelerinde bir gezintiye çıkalım...

Hicivsel komik kıssadan hisseler de benden  :)

. . . . . . . . . . .

"Hakikat ilmini canâ, sakın öğretme nâdâna

Ki sarraf olmayan vermez, bahâyı dürr-ü mercâna...

Nanköre bilgini sırrını verme, iyilikten anlamaz...

( Cahil ile etme sohbet, kızdırırsın cam kırığıyla çizme yüzünü çizdirirsin )

.....

Ruhların taze gülü handândır
Leblerin derd-i dile dermandır
Sühânın mürde-i aşka candır
Yok mu insâfın a zalim söyle

Sevgilinin gülüşü, tatlı dili ruhuma can verir..Benden bunu esirgeme vicdansızlık etme !..

( Allahına gurban senin !..)
..........

Zülfün görenlerin hep bahtı siyâh olurmuş,
Tek zülfünü göreydim bahtım siyâh olaydı.

Saçının bir telini görenin geleceği kararıyormuş;ben razıyım,göster saçının telini ...

(Saçının bir teline ömrümü taktı kader... )
...........

Gül ruhlarını gonca-i zibâya değişmem
Endamı dîlâranızı tubaya değişmem.

Tenha gecelerde beni eyler müteselli,
Baykuş sesini bülbülü şeydaya değişmem.

Sen naz ile gözler süzüp ettikçe tebessüm
Bir handeni vallahi bu dünyaya değişmem.

Senin ruhun güllerden bir elbise gibidir... Endamın Tûba ağacından güzel... Seni düşlerken  baykuşun sesi bülbülü aratmaz... Senin bir gülüşünü, gamzeli bakışını dünyalara değişmem.

( Uğruna Romayı yakarım üleeyn !..)


"Deryâdan âb istemiş olsam serâb olur;
Ger altuna yapışsam o saat türâb olur."

Denizlerden su istesem; hemen çöl gibi kurak olur.. Altına ellesem, toprak olur...

 ( Nereye dokunsam kurutuyorum.. ne uğursuzmuşum !..Gökten armut yağsa, başıma daş düşer )
......

"Ne senden rükû artık; ne de benden kıyam,
Bundan sonra selamun aleyküm, aleyküm selam."

Sana olan inancımı, sevgimi yitirdim.. Sen sağ, ben selâmet.. .Bir selam yeter ... Benden uzak dur !..

( Ne Arabın yüzü; ne Şam'ın şekeri !... )

.....
Olamaz bir kimse hem halin senin
Yokdur eşşeklikde emsâlin senin
Geçmede lânet ile, salin senin
Yokdur eşşeklikde emsâlin senin

Eşeklikte senin üzerine yok !.. Cenazene bile lânet okuyacak halk senin ...

( Eşeğe gem vurma; kendini at sanır !..)

. . . . . . .


Âşık der inci tenden; incinme incitenden...
Kamil insan değildir; incinen incitenden..!

Lafı söyleyene bakarım..Adam mı diye !..Adam değilse ko aparsın su onu !..  :)

( Muhatap aldığın zıpıra bak !.. )

..............

Ma'nâda güzel, rûhda güzel, tende güzelsin
Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin!..

Herşeyinle güzelsin... Altın yere düşmekle değer yitirmez; ama yine de senin sarrafın benim ...

(Armudun iyisini ayılara yedirmeyelim )
.........


Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr,
Âşık olmuş galibâ ol serv-i hoş-reftâre su.
(Su Kasidesi - Fuzuli)

*Su, her zaman senin cennet misâli mahallenin bahçesine (Ravza) doğru akar. Galiba o da, o serviye benzeyen nazlı gidişli güzele aşık olmuş.

( Su gibisin...selvi gibisin anam !..)
.............

Gittikçe hüsnün eyle ziyade nigarımın,
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni.
(Fuzuli)

Sevgilimin güzelliğini gittikçe daha çok arttır.
O'nun derdine düştükçe beni de daha beter et.

( Aşk derdiyle çok mutluyum; yaramdan elini çek ey tabib ?..)




..............

Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne,
Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üstüne.
(Rasih)

Ey sevgili; gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin,
Böylece bağrımda açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma.

( Kirpiklerin ok eyle de ...Vur sineme öldür beni !.. )



.................

* Dinleyiniz : http://www.vindir.net/zekai-tunca-kalamis-317029.html

 

NOT : Resimler net'ten alıntıdır.

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..