Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

“Şov”un kime, “Tafran” kime ey başbakan? (2)

“Şov”un kime, “Tafran” kime ey başbakan? (2)
 

Önceki yazımda “Şov”un kime, “Tafran” kime ey başbakan? Diye bir soru yöneltmiştim ve devamını da şöyle getirmiştim.

İnsanlar “Layık oldukları gibi” yönetilirlermiş…

De… Biz buna mı layığız acaba?

Salı günleri TBMM’de siyasi parti gruplar, mutat iç politika şovlarını yaparlar.  AKP Genel Başkanı ve Baş-ba¬kan Er¬do¬ğan, Mec¬lis kür¬sü¬sün¬den hay¬kı¬rı¬yor…

“Ey Birleşmiş Milletler… Senin adaletine inanmıyorum!”
“Ey Güvenlik Konseyi… Bugün onlara, yarın bize! Öleceksek adam gibi ölelim!”
“Ey ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere… Ey Batı… 81 yaşındaki nineyi, 4 yaşındaki çocuğu katlet¬mek,
meşru savunma hakkını kullanmak mı?”
“Ey İsrail… Ey terörist devlet!...”
“Ey Sayın Obama!...”

Hadi “İç politika” bakımından işi “Çöldeki bedevi” ile “Kutup ayısı”na kadar indirgedik de, “Dış Politika” tarafına baktığımızda gördüğümüz, bunların yanında “Kibarca”sı gibi kalıyor.

Yani, Sayın Başbakan’ın “dış politikadaki” tavrını eleştirmiştim.

Bu yazıma bizim Görkem Camcı itiraz etmiş ve itirazını da şöyle dile getirmiş.

“İbrahim Bey… Aslında konu tam bahsettiğiniz gibi değil. Başbakanın bu yaptığı dış politikadır, neden? Dünyanın en büyük sorunlarından olan:
1. Adaletin yokluğuna,
2. Şahsi menfaatlerin kişilerin hayatından daha üstün olduğuna,
3. İnsanların canına verilen değere,
4. Dünya barışına,
Dikkat çekiyor ve temeli bunlara dayanıyor. İnanıyorum ki o mevki ve koltukta oturup, o şartlara sahip olup da en büyük değer olan manevi değerleri olmadığından (Olmayanlara karşı), dünyanın yıllardır kanayan bu yaralarına bu kadar dik duruş gösterecek bir şahsiyet yok (denecek) kadar azdır. Burada yapmış olduğu hamle, adaletin uyanmasına, yıllardır haksızlık yapanların, rahat ve geniş bilinçlerinin rahatsız olmasına ve konuşmasında dikkat çektiği diğer Müslüman ülkeler kavramı ile de Müslüman ülkeler arası dayanışmaya yol açacaktır.”

Diyor…

Olaya bakış açısına, hangi pencereden baktığına göre “Karşı” fikridir, saygı duyarım.

Diğer taraftan, insanlar tarafsız, objektif ve dünya gerçeklerini göz ardı ederek “Taraf” baktıklarında, hemen herkes bir başka görüş de ortaya koyabilir.

Peki, ben tarafsız mıyım?

Elbette ben de tarafsız değilim. Tarafım net ve açık…

Ben, olaya cumhuriyetten, laik, sosyal, hukuk devletinden, bağımsız ve özgür Türkiye Devleti’nden yana taraf olarak bakıyor ve öncelikle “Milletin ve ülkenin tüm çıkarlarını göz önüne alarak, o “Taraf”tan bakarak fikir ortaya koyuyorum.

O pencereden bakınca, Görkem’in dediği gibi sonuç ortaya çıkmıyor, elbette bana göre.

Çünkü…

Benim derdim, ülkemin ve ülkemde “Vatandaş” sıfatıyla yaşayan milletimin sorunları ve uluslar arası boyuttaki çıkarları öne çıkmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin coğrafi yapısı ve buna bağlı olarak da siyasi duruşunun, Sayın Başbakanın tutumu gibi olmamalıdır diye düşünüyorum.

Yıllardan beri, öyle yakın tarih değil, çok gerilere gittiğimizde, Ortadoğu’nun hep “sorunlu” olduğunu görürüz. Buradaki devletler, Osmanlı döneminde yaşadıkları hayatı, bugün yaşamamaktadır.

Dönün bakın, hep sorun olmuşlardır, üstelik ilk zamanlar İslamiyet adına yaşanmıştır bu sorunlar. Sonra da ekonomi adına…

Gerek Osmanlı, gerek Türkiye, geçen bu süreçte, Araplar ve onların yaşadıkları coğrafyaya hiç sırtını dönmemiş, ancak arkamızdan dolanılarak hep sırtımızdan hançerlenmişizdir.

Elbette İsrail devletinin yaptıklarını mazur gösterecek hiçbir neden yok. Zaten onlar da tarih içinde bugün yaptıklarını hep yapmışlardır.

Biz ne yapıyoruz?

Söz ile tepki gösterirken, Suriye üzerinden geçiş yapamadığımızdan, İsrail üzerinden geçiş yapıyoruz. İsrail’e karşı duruyoruz, diğer yandan “Kürecik Radarı” ile çıkarlarına hizmet ediyoruz.

Örneğin Filistin…

Biz “Müslüman” oldukları için onların yanında dururken, onlar kendi içlerinde “Filistin Kurtuluş Örgütü” ve “Hamas” olarak ikiye ayrılıp, davalarında “Birlik” bile olamazken…

Sınırlarımızda “Komşu” olduğumuz ülkelerle “sıfır sorun” ilkesinin bize daha yararlı olacağı ortadayken, şimdi sorunumuz olmayan ülke kalmadı.

Niye?

Sayın Başbakan’ın, önceki yazımda sözünü ettiğim tutarsız ve çelişkili, ülkemizin çıkarlarını ön planda tutmayan, ancak dünya ve bölge lideri olma hevesinden…

Görkem’in vurguladığı “…en büyük değer olan manevi değerleri…” tüm dünyaya hatırlatmanın yolu, “Şov” yapmak ve “Tafra” yapmaktan da geçmiyorken…

Kapı karşı komşumuzla bile iyi geçinmek için politik tavır ve tatlı dilli olmak durumundayken, uluslar arası boyutta ortaya konulan dil, hiç de uygun değil…

Dediğimiz, muhalefetimiz ve karşı durduğumuz konu da bu zaten…

Onun için de sorumuz gayet net…

“Şov”un kime, “Tafran” kime ey başbakan?

Sonuç olarak, biraz daha “açıklama” fırsatı veren yorumundan dolayı bizim Görkem Camcı kardeşimize teşekkür ederim.

23 KASIM 2012
İBRAHİM PEKBAY
 

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..