Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '11

 
Kategori
Resim
 

"Sütü Bozuk" resimler

"Sütü Bozuk" resimler
 

Sütü Bozuk


Yaratıcının cennetinden insanın kovulmasına sebep olan kadın, günümüze dek, her gelen musibetin temel kaynağı olarak ifşa edilirken ortaçağda cadı, günümüzde belki de kötü kadın olmuştur. Absürt gerçekliğin tezahürü olarak lanse edilen kadın, çağımızda bile bu yaftalanmadan nasibini almaya devam etmektedir. Günümüzce bir takım gruplarca, eşitlik ya da feminizm gibi kavramlar türetilmeye çalışılsa da bu yanlış ve de kökleşmiş algılamaların, kadının üzerinden kalkması pek de mümkün gibi görünmemektedir. Kadın, bedeninin elzemliğine duyarsızlaşan evrenin içinde, Havva’dan bu yana, yanlış yapmaya devam eden, gönülçelen fettanlığıyla hala bu anaforun içinde kaybolup gitmektedir. 

Sanatçı Ayşegül Sağbaş, önümüzdeki günlerde açacağı yeni sergisiyle kadın mefhumunu, kendi iç görüsüyle fırçası ve boyaları dâhilinde irdeleyecek. Ayşegül Sağbaş, Uluslararası sanat dünyasının Asya’daki önemli merkezlerinden biri olan Singapur’da, köklü galerilerin yanı sıra, genç ve yenilikçi galerileri bir araya getiren "Art Stage Singapore 11" adlı sanat fuarında da işleri sergilenen nadir ulusal sanatçılarımızdan biri olmakla beraber gerek tarz gerekse konsept bakımından özgünlüğünü son sergisi ile yine ortaya koyuyor. Sanatçı, işlerinde resmettiği kadın karakterine “Fadu” ismini veriyor. Geçtiğimiz yıl İstanbul’da gerçekleştirdiği son kişisel sergisinde; (Fadu Seni Yakaladım) Fadu, evinin içinde üçüncü şahıslar tarafından yakalanıyordu. Fadu’nun tüm mahremiyeti, öz iradesinin dışında gözler önüne seriliyordu. Fadu’nun yaratıcısı Aysegül Sağbaş’ın, müzmin kadın karakteri, bu sergide günümüz yaftalanmış kadınını simule etmektedir. Sanatçı, istem dışı formlara sokularak toplumsal normlara aykırılığı gerekçesiyle etiketlenen, bir meta olarak tüketim dünyasının bir argümanı haline getirilmeye çalışılan, her türlü kötülüğün “anası” olarak algılatılmaya çalışılan “kadın”ı, Fadu suretinde betimliyor. Fadu rengiyle, duruşuyla, yaptıklarıyla herkesten çok farklı, bir o kadar da herkeyse aynı bir kadın… 

Erdem kavramı, insanlık tarihinin varlığından beri toplum üzerinde önemini korumaktadır. "İnsanın ve yaşamın anlamı nedir?" sorusuna verilen cevap başlangıçta "erdemli olmak" şeklindeydi. Düşünürler, erdem ve ahlak kavramları üzerine çeşitli kuramlar öne sürmüşlerdir. Hedonizmin (hazcılığın) öncüsü Epikuros yüzyıllar öncesinde “Yaşamında, komşun farkına vardığında utanacağın bir şey yapma” demişti. Bedenimiz acısız ve ruhumuz dinginse mutluyuzdur. İyi, en yüksek hazdadır. İyi mutluluk verendir. Kötü ise acı ve korkudur hedonistlere göre. Sokrates de yaşamın ve dolayısıyla ahlaksal eylemlerin amacının mutluluk olduğunu öne sürüyordu. Fadu bu kez mahremiyetini sergilemekle birilerini mutlu ediyor gibi gözüküyor. O zaman Fadu iyi… Pekiyi Fadu mutlu mu? 

 

Mahremiyetinin ırzına geçilen Fadu, bu seride hayata restini çekiyor ve kendi teşhirini kendi yapıyor. Fadu, kendini metalaştırarak, bedenini dış dünyanın seyrine açıyor. Seyirlik bir obje olarak meraklı gözleri tatmin etmeye çalışarak belki de oyuncu değil de oyunu yöneten olmayı tercih etmeye çalışıyor. Fadu’nun ahlak kavramına verdiği değerin bir anda tepe taklak olmuş gibi yansımasına sebep, Fadu’nun bireysel bir eylemle toplumdan intikam alma çabalarına da yorulabilinir mi acaba? 

Ahlaklı olmak bir erdemdir. Sorun, bunu cömertçe sergileyerek bir elma şekeri misali kişilere üleştirmek midir yoksa gizli saklı dehlizlerde koruyup da kendince seçilmiş olarak adlettiği kişi ya da kişilere sunmak mıdır? Bedenine ve bedenlere haz vermeyi ilke edinmek ilkel bir benliğin kavramsal izdüşümü sayılabilinir belki de. Ruhsal özgürlüğün, norm tanımazlığın beraberinde, bedene bahşedilen sınırsız hakları, sınırsızca kullanmak nihai özgürlüktür belki de. Netice itibariyle nedir Fadu’ya sütü bozuk denmesine sebep olan olgu? İlkel benliğinin getirmiş olduğu biyolojik kökenli dürtüleri sonuna kadar kullanma isteği mi ya da ruhsal arabeskin bir meyvesi olarak, bir kader oyunu mu? 

 

Özünde hayatla bir derdi olduğu anlaşılan Fadu, bu derdini dış dünyayla inatlaşarak, hayatla ya da kendisiyle dalga geçtiğini göstererek ört pas etme gayreti içindedir. İçinin dışına taşması, kabına sığmaması durumudur Fadu’nun makûs kaderinin özeti. Yozlaşan ahlaki kavramlardır belki de masum Fadu’nun ahlakı çöküşünü kamçılayan. Destek kuvvetleri kendi iç dürtüleri midir yoksa dış mihraplar mı? 

Fadu’yu kötü kız yapan; teşhirciliği, kendine özgü bir süreklilikle hayata geçirmesidir diyebiliriz. Fadu’ya göre yaptığı belki de bir amme hizmetidir. Temel ihtiyaçları karşılayan sucunun, pizzacının, ev sahibinin yaptığı gibi… Peki ya bundan zararlı çıkan kim oluyor? Kime faydası oluyor? Yoksa haz mı veriyor insanlara? Ya da kendini bir eşyaya indirgeyerek iğneyi kendine, çuvaldızı topluma mı batırıyor acaba

Ayşegül Sağbaş da diğer tüm sanatçılar gibi belki bilerek ve de isteyerek belki de farkında bile olmadan bilinçaltını düş gücüyle harmanlayarak boyalarının süzgecinden geçirerek insanlıkla paylaşıyor. Bu durum, sanatçının fırçasından tuvallerine, bir nevi manifesto aktarımı olarak da yorumlanabilinir. Murathan Mungan, bir romanında, karakterine şu cümleyi söyletmişti. “Ne zaman içime biraz fazla baksam yükseklik korkum depreşir”. Ayşegül Sağbaş da Fadu’sunu kendi içsel uçurumlarından mı çekip çıkartıyor acaba? Sanatçının yaratıcılığını besleyen belki de bu… 

Ayşegül Sağbaş’ın Fadu’ya uyguladığı formun kendine özgülüğü, sanatçıyı pek çok çağdaşından ayırmaktadır. Ayşegül Sağbaş, günümüzde batıdaki sanatsal gelişmeleri takip edip de ufak manipilasyonlarla onların röprodüksiyonlarını icra ederek kendi üretimiymişçesine bir sunumla özgünlüğü elde edebileceğini uman kesimin dışında kalmakla beraber kendine özgü bir tarz oluşturma çabasıyla sanatçı olma yolunda ilerleyen genç kuşaklara da rol model olmaktadır. 

Gerçek, bireysel değil nesnel, evrenseldir. İyi ve kötü, güzel ya da çirkin gibi kavramlarsa öznel… Bu özle ilgili bir sorunsalsa eğer ki öyle Fadu çok çirkin olabildiği gibi çok güzel olarak da algılanıyor olabilir ya da mükemmel faziletli... Fadu tüm kadınsılığıyla belki doğallığıyla algılandığı ölçüde hayata tutunmaya çalışıyor. Pekiyi ya siz? 

 

Sanat ve sevgi ile… 

Şöhret Doğruyol  

Mart/2011 

 
Toplam blog
: 22
: 1578
Kayıt tarihi
: 27.05.10
 
 

Şöhret Doğruyol. Eğitimci sanatsever.....