Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '09

 
Kategori
İlişkiler
 

"Terk edildim..."

"Terk edildim..."
 

"Terk edildim" ve terk edilmişliğimi böylesi yaşayacağımı hiç ama hiç düşünmedim!.. Bir terk ediliş bu kadar mı duygusal, bu kadar mı içten, bu kadar mı dürüst yaşanır! Böylesi bir terk edilişi yaşarken bir daha, bir daha terk edilmek istedim. Ama benim bir “kabahatim” yoktu, bütün suç ondaydı!.. Sanırım en doğrusu en baştan başlamak.

Ne zamandır yapmak istediğim şeyler vardı. Bunlardan biri de evimde kullanmak için gereksinim duyduğum, örneğin kapı önüne paspas, dolap içine çengel askı, yılbaşında gelen ve evimin başköşesinde duran çiçeğimin seramik saksısı yenilemek… gibi benim için son derece önemli olan şeyleri almaktı. Bu cumartesi sabahı, geç yapılan kahvaltı sonrası çay keyfimi kitap okuyarak sürdürürken, birden bunlar aklıma takıldı kaldı. Ama öğlen sıcağında alışverişe gitmek istemedim.

Evde iş mi yoktu bana, üç gün önce aldığım ve gezmekten vakit bulup da açıp kullanamadığım müzik setimi kurmaya koyuldum. Aslında bunu alışverişten sonra yapmak istiyordum çünkü sevdiğim şarkıcıların yeni CD’leri çıkmıştı ve ben her zamanki balık duygusallığımla, çıktığı günden beri almak isteyip de alamadığım, Yıldız Tilbe’nin son CD'sini almak ve müzik setimde ilk olarak onun şarkılarını dinlemek istiyordum. İyi de, alışveriş sonrası eve dinlenmiş gelecek değildim ya! Dönüşte müzik setini kurmayı eminim ki hiç canım istemezdi. Bu aklıma gelir gelmez hemen paketi açtım, bağlantılarını yaptım ve Sezen Aksu şarkılarını dinlemeye koyuldum. Bir yandan da sağını solunu kurcalıyorum ama bir türlü kasetçalarını açamadım. Evet, aynı zamanda kasetçaları da vardı; bir yandan CD’ler alırken, bir yandan da bir sürü kaset sahibi biri olarak, bir zaman sonra kasetçalarları bulamayacağımızın bilinciyle, müzik setimin özellikle kasetçaları da olsun istemiştim. Ama bize anlatan görevlinin çok kolay açıverdiği kapağı bir türlü açamıyordum işte! Hiç sevmem ama kullanma kılavuzunu okumaya başladım. Bakıyorum bakıyorum, kasetçalar olduğuna dair bir bölüm yok! Önemsemediler herhalde, diye düşünüyorum ama olacak gibi değil. Sonunda hem alışverişimi yapmak hem de neden kasetçaları açamadığımı anlamak için ilgili alışveriş mağazasına gittim. Gittim ve hayretle öğrendim ki; almak istediğimin neredeyse tıpatıp aynısı olan, bendeki modelin kasetçaları yokmuş! Yanlış müzik çaları vermişler. İyi mi?..

İşte efendim bu sorunu hallederken bir yandan da alışverişimi yaptım ve sonunda Yıldız Tilbe CD’sini aldım. Eve geldim, bütün paketleri acele bir yana bıraktım, koydum CD’yi, ilk notalarından itibaren insanın yüreğine dokunan tınılardan sonra, şarkının sözleri devam etti dokunmaya ve bangır bangır söylüyoruz Yıldız Tilbe ile.

“Bir sevgili uğruna sen de benim gibi yanma arkadaş
O yaşlı gözlerine o yalan sözlerine kanma arkadaş
Giden gelir mi sandın?

Aldandın boşa yandın
Bırakıp gitti seni

Neden ismini andın?
Anma arkadaş anma arkadaş

Bir gün geri gelecek senden af dileyecek sanma arkadaş
Yırt at gitsin resmini unut artık ismini anma arkadaş”

Terk edilmeyi yaşadım şarkıyı dinlerken. Bir daha dinledim, bir daha terk edildim, bir daha bir daha!.. Bir terk ediliş bu kadar mı duygusal, bu kadar mı içten, bu kadar mı dürüst yaşanır!.. Dedim ya, “Ama benim bir ‘kabahatim’ yoktu, bütün suç ondaydı!..” Şarkı, sevgili Erkin Koray’ın olmasına rağmen, bütün kabahat şarkıyı böylesi yaşayarak söyleyen ve dinleyene de yaşatan Yıldız Tilbe’deydi.

“Yırt at gitsin resmini unut artık ismini anma arkadaş”

Resim… Yırtılacak resimler var mıydı ki?.. Teknoloji bir “duygusallığımızı” daha alıyordu elimizden, resimler olsa olsa “silinip” “çöpe” atılırdı artık. Ancak, benim gibi duygusal bir balık için “Yırt at gitsin resmini” hala geçerli; sevgilimin hiç olmazsa bir tek resmi, mutlaka cüzdanımın en gizli yerinde saklı durmalı ki, o adam sevgilim olsun!..

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..