Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '12

 
Kategori
Sinema
 

Köy Enstitüsü Yılları

Köy Enstitüsü Yılları
 

Köy Enstitülerini anlatan "Toprağın Çocukları" filmi iki gün sonra görücüye çıkacak. Filmin, eğitim sorunlarının derinleştiği bu döneme rastlaması çok anlamlı olacaktır. Bu filmi seyrettiğimiz zaman, "nereden nereye?" diye sormadan geçmeyeceğiz sanırım... Köy Enstitüleri hakkında daha önce  okuduğum bir kaç kitaptan esinlenerek bilgi aktarmayı, film öncesi bilgilendirme görevi saydım kendime. Bunlardan birisi Talip Apaydın'ın "Köy Enstitüsü Yılları" , Diğeri İsmail Hakkı Tonguç'un, 1935-1946 yılları arasında Köy Enstitüsü müdürlerine, öğrencilerine, ilgili şahıslara yazdığı mektuplar..

Bugün bile üzerinde çok tartışılan; yanında, karşısında çok şey söylenen, kapatıldığında dünya uzman eğitimcilerini büyük üzüntülere boğan Köy Enstitüleri, İkinci Dünya Savaşı yıllarının  hüküm sürdüğü, yemeye ekmek bulunamayan o dönemde hayata geçirilmiş büyük bir eğitim projesiydi. Böyle bir eğitim etkinliği olsa olsa bir mucize, imkansızı başarmak gibi bir etkinlik olduğunu bu kitabı okuduktan sonra yeniden anladım. İsmet İnönü, Hasan Ali Yücel ve asıl fikir babası olan İsmail Hakkı Tonguç'un mucizesi... Köy Enstitüsü öğrencilerinin çoğu köylüydü, mezun olduktan sonra kimileri sanat alanında; yazar, ressam, müzisyen; kimileri devletin önemli kurumlarında, özellikle diplomasi alanında görev aldılar. Gerçek şu ki; enstitüden mezun olanların bir çoğu Türkiye'nin tanınmış ünlü kişileri oldular. Kitabı okuduktan sonra şu tespiti yaptım:" Bu okulların yarattığı insan tipi, üretimi ile köylü, yaşam tarzı ve inceliği ile kentliydi. Üzerine bir de entellektüel birikimi eklediğimiz zaman, o insanların böyle tanınmalarına şaşmamak gerekir. Sekiz yıllık kısa geçmişi olan bu parlaklığı yansıtan Güneş, belki bir sekiz yıl daha varlığını sürdürseydi nasıl parlayacaktı acaba? Ülkenin kalkınması daha farklı ve daha hızlı olacaktı herhalde...

Muhakkak ki; İsmail Hakkı Tonguç Pestaloziyi incelemişti ve o anlayışın çok daha gelişmişini uygulamaya koymuştu. Binasını yapan, bahçesini tarlasını eken, kemanını çalan ve büyük bir açlıkla kitabını okuyan bir nesli öğretmen olarak yetiştiriyordu ve gelecek kuşakları bu ellere emanet etme düşüncesini taşıyordu çünkü temeli sağlam atılan yapı muhakkak ki daha kaliteli olacaktı. Hakkı Tonguç'un her oturduğu yerde dile getirdiği sözler bunu doğrulamıyor mu zaten. "... insanları sağlam bir ilköğretimden geçireceksin. Doğadan daha iyi yararlanabilmek için, birbirlerine daha saygılı olabilmeleri, daha insanca yaşayabilmeleri için. İnsanları önce ilköğretimden geçireceksin.....

Eğitim gibi büyük bir bahçe, yanlış ekimi affetmeyen, kolayca işlenmeyen bir toprağın o zamanki sahibi Hasan Ali Yücel, bahçıvanı ise İsmail Hakkı Tonguç'tu.  Ekimi iyi yaptıklarına inanıyorlardı. Bu yüzden çektikleri sıkıntılara rağmen hiç pişman olmadılar, yaptıklarını hep savundular...

Köy Enstitüsü öğrencisi yazar Talip Apaydın'ın söylediklerinden bir bölüm; "Çoğumuz ortakçı, ırgattık. Ağaların kapılarında kul, şeyhlerin, dedelerin peşinde mürittik. Bahçıvan Hakkı Tonguç bizleri aşıladı, eğitti, Türk Milli Eğitim ordusunun saflarına kattı. Yurdumuzun yönetiminde görevler aldık. Her birimiz bu çarkın bir vidası, bir dişlisi olduk. Ülkemizin havasına yepyeni bir güç kattık. Yüzbinlerce köy çocuğunu okuttuk. Yurttaşlarımızı daha anlayışlı, daha aydın yurttaşlar yapmaya çalıştık. Koca bahçivanın bahçesinde nice çiçekler açtı." "...Tonguç dağ başlarından, dere kıyılarından topladığı biz köy çocuklarını, bu boz kıraç tarla bitkilerini köy enstitülerinde eğitim adam edici aşısından geçirdi. Binlercemizi birden suladı budadı. Gözümüzü, kafamızı aydınlığa açtı. Bizler yirmi binden fazla köy çocuğu okumasaydık , kitaplara eğilmeseydik, uygarlığın verilerine pencerelerimizi açmasaydık, bugün babalarımızdan, kardaşlarımızdan ne farkımız olurdu?" "... Biz binlerce köy çocuğu Tonguç'a hayran olduysak, onu babamız gibi kendimize yakın bulduysak boşuna değildi. Biz onun gibi ülkücü, bir büyük yurt davasına onun kadar yürekten bağlanan insan pek az gördük."

Bu eğitim idealine baş koyan Tonguç'un mektupları okunduğu zaman; ne büyük idealist, ne büyük yönetici olduğu anlaşılacaktır. Yaptığı işin takipçisi olmuş, o yoğunluğun arasında herkese ayrı ayrı mektuplar yazmıştır. Kendisini toplantıya davet eden Çifteler Köy Enstitüsü öğrencilerine yazdığı bir mektupta şöyle der: " ... Hepinizin birer Pestallozi olmanızı da isterim. Aslında o da tıpkı sizler gibi basit bir köy öğretmeni idi. Böyle oluşu büyük adam olmasına, dünyaca tanınmasına ve insanlığa hizmet etmesine engel olmadı. Hepinizin gözlerinden öperim."

 Ve  dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, herşey yerle bir olup mahkemeye suçlu olarak çıkarıldığı zaman tarihe geçen, herşeyi anlatmaya yeten şu sözleri söyler: " Köy enstitülerinin bütün günahını omuzlarıma alıyorum. Sevabı başkalarının olsun. O kurumun günahı bile bana yeter."

Umarım bu sözü filmde kullanmışlardır. Umarım köy enstitülerinin özünü, işlevini amacını yüzeyde bırakmamışlardır, Umarım bütün öğretmenler gider bu filme...

12/09/2010

 
Toplam blog
: 71
: 1292
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Hacettepe Fransız Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Öğretmenim, şu anda yurt dışında görev yapıyorum. ..