Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '09

 
Kategori
Öykü
 

"Tükenmez" Adam

Bayram sabahıydı. Uykusuz geçen gecenin ardından, erken saatlerde başlayan ritüellerin ardına takılmış; hala üzerinden atamadığı, kolay kolay da atamayacağı besbelli yoksunluk duygusuyla, sızlayan ama inatçı yüreğini dünyanın geri kalanına doğru sürmeye devam ediyordu. Her kutlama sözü yapmacıktı. Gelen her telefon mesajı bildik cümleleri tekrarlıyordu. "Diğerleri" dediği hayatın geri kalanıyla yetinmek zorunda kalmak, bir anlamda tükürdüğünü yalamak kolay yutulur lokma değildi onun için. Filmin sonunda, herşeyini satmış, ayağında tokyolarıyla Beyoğlu'nda çiğköfte satan Züğürt Ağa'nın ta kendisiydi şimdi. İşte, kimseye muhtaç değildi(!) Ve hayatın, huzurun ipi hala kendi ellerindeydi.

Aşkın marjinal maliyetiyle ilgili, silemediği mesajı düşündü. "Bundan soru çıkar, çalış:) Zorlanırsan derslerinde her zaman soru sorabilirsin. Aferin, çalışmaya başlamışsın!" yazıyordu. Evet aşkın marjinal maliyeti büyüktü. Her türlü açık piyasa işlemleri, zorunlu rezerv oranı ve reeskont oranı azaltımına rağmen denge noktasını bulmak zordu. Sonunda bu da olmuştu; aşkı iktisat kitaplarına sığdırmaya çalışıyordu. Yeterki kimseye muhtaç olmasın, huzurun ipini kendi ellerinde tutabilsindi. Tüm bu ussallaştırma çabalarının aslında önce kandırmak olduğunu biraz düşünse fark edecekti belki. Ama şimdi daha "önemli" işleri vardı. "Diğerleri"ne karışmaya çabalıyor, hemen ense kökünde hissettiği "Biz bunu haketmedik!" pankartına dönüp bakamıyordu.

Çalan telefonu eline aldığında dondu kaldı önce. Arayan "O"ydu. Dünya yansa bir daha görmek ve duymak istemediği, çünkü buna gücünün olmadığını bildiği, ama itiraf edemediği "O". Hergün aklına gelen, her aklına gelişte kaşının üzerine bir göz iliştirdiği, sonra da "iyiki bitti" diye avunduğu "O". "Diğerleri"nden uzak bir köşeye koşaradım uzaklaşırken telefonda "Bay Güçlü"yü oynuyordu. Bay "Tükenmez Adam"ı. Kendisini en mutlu eden bayramlaşmayı yaparken, gözlerine "O"ndan beri uğramayan nem, sızlayan burnu ve uzaklarda bir martının çığlığı konuşmalara şahitlik ediyordu.

Telefonu kapattığında hayatı, hiç istemese de ne kadar çok ciddiye aldığını artık farketmişti. "Diğerleri"nin renkleri kayboldu. Eli sol göğsüne dokundu. Geçmişte yaşadıklarından ötürü, herşeye rağmen, sımsıcak şükran duygularıyla iç çekti. Son ana kadar hafızasında taşıyacağı o güzelliklere daha bir özenle, kıskanarak sarıldı. Eksik atan yüreği, titreyen elleri, nemli bakışlarıyla "diğerleri"nin arasına döndü..
 
Toplam blog
: 68
: 644
Kayıt tarihi
: 17.11.08
 
 

1964 İstanbul doğumluyum. Bekarım. Çocuk hastalıkları uzmanıyım. Halkla İlişkiler ön lisans ve İk..