Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '10

 
Kategori
Edebiyat
 

"Türkiyem uyanıyor"

"Türkiyem uyanıyor"
 

Türkiye haritası


11-12 yaşlarında bir çocuk olarak Arifiye’de yatılı okurken bizim için dünya, derslikler, merkez bina çevresi, sarı bina arkası, barakalar, yatakhane, elma bahçesi, tren yolundan ibaretti. Bir de izin saatlerinde Arifiye ile izin günlerimizdeki Ada. (Adapazarı’na “Ada” derdik biz.) Sılamıza yılda sadece iki kere gidebilirdik. Yarı yıl ve yaz tatilinde. Televizyonmuş radyoymuş bunlar hayatımızın pek de öyle çok yerinde yoktu. Telefon için bile Arifiye PTT’sine gider, görüşme yazdırır ve beklerken de PTT’nin arkasındaki yeşil sahada futbol oynamaya dalardık. Ki bazen görüşme yazdırdığımızı bile unuturduk.

Türkiye’ni yeri bu dünyamızın neresindeydi? Kitaplardaydı galiba. Tek tip kitapların yürürlükte olduğu bir dönemde (1972 olabilir) “Türkiyem Uyanıyor” şiiri bir Türkçe kitabımızın ilk metni idi yanılmıyorsam.

Türkiyem Uyanıyor

Silkindi karanlığından
Pırıl pırıl sabahlara.
Tarla motor sesiyle uyandı
Bereket yüklü bahara.

Keyfince akmayacak gayrı
Seyhan, Sakarya, Tunca.
Alabildiğine yeşermiş tohum
Rahat topraklar boyunca.

Kemirmiyor yeşil kurt, pembe kurt,
Gönlümce büyümede pamuk;
Mesut günlere doğru Türkiyem
Aydınlık ufuk.

Yollar büyüdükçe ferah,
Bozkır yollara âşık;
Dost bir el gibi uzanmada
Her yana ışık.

Cümle dertler tükenir bir gün,
Türkiyem gök maviliğince rahat;
Rüzgâr gibi savruluyor harmanlar
Çalmak üzere özlenen saat.

İlhan Geçer (1)

O günden bugüne her okuyuşumda bu şiirin şairinde bulduğum en yoğun duygu, ümitvâr olmaktır. Özgün bir söyleyiş midir değil midir sorgulamasını konu dışı tutarsam şair, Türkiye’nin özellikle bayındırlık ve tarım alanındaki yenilikleri (böylesine şiir dışı öğeleri) şiir içinde eritmiş olması büyük başarı. Şöyle bir maddelendirme ile şiirde anlatılan o yenilikleri sırayabilirim:

• Birinci dörtlükte tarıma giren makine söz konusudur. 50’li yıllarda köylünün traktöre kavuşması şeklinde de daraltmak mümkün. (Aynı yıllarda Aziz Nesin, “Medeniyetin Yedek Parçası” adlı bir mizahî hikâyede bunu konu eder. Ama öyle bir anlatır ki bu gelişmeyi yazar, sonunda ağanın traktörü çamura saplanır kalır. )

• İkinci dörtlük Seyhan, Sakarya gibi nehirlere baraj yapılacağı müjdesidir.

• Üçüncü bölümde ziraî ilaçların kullanılmasıyla tarımda kalitenin ve ürünün artacağı doğru orantısı vurgulanmakta. Bütün bu gelişmeye ülke insanı daha çok üretecek, daha çok kazanacak. Bunun içindir ki ülkenin önü açık, ufku aydınlıktır.

• Dördüncü dörtlükte yine 1950’li yıllardaki karayolu ve elektriğin yaygınlaşmasına vurgu vardır. Kişileştirmelere de yaslanan şair, ışığı (elektriğin kırsalda yaygınlaşmasını) bir dost eline benzetmektedir.

• Şair son kısımda hem gerçekçi hem de ümitvardır. Bütün anlattığı gelişmelerle bütün “dertler”in hallolduğu iddiasında değildir. Ama bir gün elbet tükenecektir bütün dertler. Tarım toplumunun tipik öğelerini kullanarak (bugün bile montaj değil midir sanayimiz genel ölçekte) savrulan harmanlarla (bereketin, bolluğun müjdesi) özlenen saatin (Türkiye’nin kalkınması, gelişmesi) çalacağı ümidi içindedir.

Bugün için sıradan basit bir şiir görünebilir. Ama bir de şiiri 1960 sonları 1970 başları Türkiyesi’nin “sol tandanslı” içimizi karartan edebiyat ürünlerini, ki köyü anlatan eserler de buna dahil, düşünürsek bu tertemiz, ümit dolu metni az görmemek gerekir.

[Dipnot-1: Köy konulu romanlar bizim ilk gençliğimizde çok okunan (okutulan diyeyim daha doğrusu) Özellikle Köy Enstitüsü çıkışlı bir Fakir Baykurt vardır ki yazdığı köylüyü bile doğru dürüst tanımamaktadır. Birçok eserinde tipik bir ağa vardı, elin karısının kızının ırzına göz diken. Demokrat Partili. Uçkuruna sahip olamayan bir Bayram tiplemesi eksik olur mu? Köyün yağız delikanlısı.(başkaldırı öğesi) Zengin köylü yönetimden ve yönetenden (muhtar) yana. Bîçâre köylü Bayram’a türlü eziyet, haksızlık. Uçkuruna yenik düşen Bayram bütün kinini zengin köylünün (eskiden yavuklusudur) karısından alır. Annesi de bu durumu onaylar ve sevinir hatta.

Hele Orhan Kemal işi daha da ileri götürür Hanımın Çiftliği eserinde. “İçki içen bir imam portresi” çizer. İmam efendi yatsıdan sonra kurar çilingir sofrasını, yudumlar “rakı”yı küçük belli çay bardağından. Sabah ezanına daha çok vardır nasıl olsa (!) Doğruysa bile, bir insanî zaaf üzerinden din surlarında gedik açmak amacından başka ne amaç taşır böyle bir tipleme? ]
_______________________________

(1 ) İlhan Geçer: (1917 – 20 Ocak 2004) 1917’de İstanbul’da doğdu. Kabataş Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bir yıl devam etti. Basın Yayın Genel Müdürlüğü ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nda memurluk yaptı. İlk şiiri 1933 yılında Vakit gazetesinde yayımlandı. 1950’de Hisar dergisini kurdu. Şiir ve eleştirilerini bu dergide yayınladı. Aşk, çocuk sevgisi ve millî duygular işlediği başlıca konulardır. Şiirlerinin çoğu bestelendi ve sevilen şarkılar olarak halkın diline yerleşti.

Şiir Kitapları: Büyüyen Eller, Belki , Yeşil Çağ

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..