Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '08

 
Kategori
Mizah
 

“Türkler düğünde”

“Türkler Düğünde”

Teoride evlilik kolay olarak algılanabilir. İki insan birbirlerini severler veya sevmezler orası bizi ilgilendirmez, evlenmeye karar verirler ve evlenirler. Ancak pratikte daha doğrusu bizim ülkemizde bu iş göründüğü kadar kolay değildir. Evliliğe karar verildikten sonra sırasıyla izlenmesi gereken basamaklar şu şekilde sıralanabilir: Kız isteme faslı, yüzük takılması, nişan merasimi, kına gecesi, bekarlığa veda partisi…Liste böyle uzayıp gider. Bu etaplar atlatıldıktan sonra gelinir düğün yapma faslına. Sanmayın ki diğer aşamalar atlatıldı da hemen düğün yapıyoruz. Öyle kolay iş yok, daha gelinlik-damatlık, şeker-davetiye, düğün salonu-düğün sanatçısı şeklinde kombinasyonlarda seçimler yapılacaktır. Saatlerce kıyafet provaları, mevsime göre düğünün kır düğünü mü yoksa salon düğünü mü olacağına, şekerlere, davetiyelere karar verme fasılları uzar da uzar. Davetli listesi bi türlü herkesin beğeneceği biçimde hazırlanamaz. Eğer şanslıysanız ve bu etaplardan sağ olarak çıkarsanız artık düğün yapabilirsiniz. Hayatınızda unutulamayacak bir gece olarak yerini alacaktır elbet düğününüz ama sanmayın ki çok eğleneceksiniz. Düğünlerde eğlenemeyen yegane kişilerdir gelin ve damatlar.Bi kere en erken siz gelirsiniz salona ve takı takıp kaçma gibi bi lüksünüz yoktur, düğün bitene kadar salonda bulunmak zorundasınız.Bi köşeye oturup gelenin gidenin tebriklerini kabul edersiniz. İstemeye istemeye de olsa işgüzar düğün şarkıcısı yüzünden ilk dansı mutlaka siz yapmak zorundasınızdır. Ve bütün bunlar yetmezmiş gibi düğüne gelenler de bu organizasyon zorlaştırmak için elinden geleni ardına koymaz. Siz ilk dansı yaptıktan sonra oturur, karanlık bi salonda bangır bangır bi müzik eşliğinde dans eden ve üstüne de bundan zevk alan bi grup atlar piste, başlarlar halay çekmeye. Başlarda iyi gider düğün halayı, herkes senkronizedir, iş ciddiye alınır , kimse halayın ahengini bozacak bir davranış yapmaya yeltenemez bile. Zamanla kopmalar yaşanır halayda;sona 3-4 kişi kalmıştır ve bu 3-4 kişilik grup alkolün de etkisiyle uzun bir müddet daha halaya devam ederler ta ki eş dost, akraba tarafından yaka paça yerlerine oturtuluncaya kadar. Gecenin ilerleyen saatlerinde alınan promil adam boyunu geçmiştir, ve kopma anlarından birinde gelinin/damadın amcası, dayısı, eniştesi atlar piste kafasında rakı bardağıyla ve başlar göbek atmaya. Dikkat edin, sahneye fırlayan bu ekibin elemanlar genellikle günlük hayatta birbirlerinden hiç de haz etmeyen kişilerdir. Bu durum ilerde pek çok düğün kasetinin evin babasının baskıları üzerine imha edilmesine yol açacaktır. En son olarak benim “Şov Amca” dediğim yaşını başını almış kişi çıkar sahneye. Yanlarına asla eş kabul etmez bu şov amcalar, halayı da tek çeker horonu da tek teper.Zaman içinde anlattığım ekipler sahneden çıkıp inerken, sahnenin müdavimler çocuklar asla inmemiştir pistten. “Kavga bizim işimiz” sloganıyla yola çıkan, düğün başlar başlamaz organize bir biçimde hareket eden çocuklar terör örgütü gibidirler. Pistin altını üstüne getirirler, birbirlerine girerler, oradan oraya koşuştururlar. Ve cüsselerinden beklenmeyecek desibelde bi ses düzeyine ulaştıklarında, düğün şarkıcısı düğün sahipleri için kurtarıcı niteliğinde olan şu anonsu yapar: “Lütfen çocuklarımızı pistten alalım”. Bu uyarı yapıldıktan sonra ebeveynler çocukları zoraki bi şekilde pistten alırlar, çocuklar için bi düğünün daha sonuna gelinmiştir. Sonra düğün pastası gelir, düğün pastası diyince çok şey beklememek lazım tabi. Bu pastalara güvenip de aç gitmeyin sakın düğünlere. Tamam 8 katlıdır falan ama tırtır yani, ve hiçbir zaman herkese yetecek kadar pasta yapılamamıştır, mutlaka birileri yiyemez o pastadan. Özellikle, pastadan bi dilim bile yiyemedim ne takı takcam be, demesin diye takı törenleri pasta merasiminden önce yapılır. Aslında bu durumda bi taşla iki kuş vurulur, yani hem pastadan yiyemeyen adamın takı takmaması riski kaybolur hem de takıyı takık biz artık kaçalım’cıların önün geçilmiş olunur. Zaten dikkat ettiyseniz bütün tırt hadiseler takı töreninin öncesine sıkıştırılır ; çünkü takıyı takmadan gidemezsiniz ve bu tırt hadiselere katlanmak zorunda kalırsınız. Takı töreninden sonra ise düğünün selameti açısından misafirlerin belli bi kısmını salonda tutmak gerekir. İşte bu nedenle bütün eğlenceli durumlar takı töreninden sonra yaşanır. Düğün salonu türkücüsü en güzel oyun havalarını takı töreninden sonra söyler mesela. Düğün salonunun ve davetlilerin de meşrebine göre çalgı çengi veya dansöz durumları olabilir. Ama yine de belli bi kesimi takı töreninden sonra tutamazsınız salonda.Dikkat edin takı töreninden sonra hemen kaçanlar, kapalı zarf verir genellikle.”Düğüncülük sektörü”yle ilgili bence asrın buluşudur kapalı zarflar. Çünkü her zaman bi burma bilezik takamazsınız ve mutlaka bi burma bilezik takan çıkar.Bu durumda ezilmemek için en iyisi kapalı zarfları kullanmaktır. İsterseniz 5 YTL koyarsınız zarfa, isterseniz boş verirsiniz ve çoğu kişi sizin o zarfa büyük bir miktarda para koyduğunuzu ve bunla övünmek istemediğiniz için zarfa koyduğunuzu bile düşünecektir. Tabi rezil olmamak için başka yolları deneyenler de çıkar. “Gelinin amcasını oğlunun sevgilisinin kardeşinden bir çeyrek altın” Sonra anlaşılıyor ki aslında altın değildir o takılan sadece altın kaplamadır. Takılan sahte pırlanta yüzük yüzünden saç saça baş başa girenler ve daha neler neler.Zordur düğün yapmak.Yukarıdaki şekilde düğün yapanların %80’inin “Nasıl başlarsan öyle gidermiş” ayağına boşandığı gözlenmiştir. O yüzden bırakın bu takıdır, gelinliktir, pastadır ayaklarını, böyle yemekli, sade bi kır düğününde anlaşalım. Kır düğünü candır, saygımız vardır!

 
Toplam blog
: 20
: 347
Kayıt tarihi
: 28.05.08
 
 

15 yaşındayım Ankara Atatürk Lisesi öğrencisiyim. Merak saldık işte yazmaya, okuma tarihim eskiye da..