Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '10

 
Kategori
Eğitim
 

“Türkler kitap okumuyor”

“Türkler kitap okumuyor”
 

“Türkler kitap okumuyor”

Mustafa Koç

Hiç gündemden düşmeyen bir konu var; Türkler az okuyor. Az kitap okuyarak çok gelişmek mümkün diyenler el kaldırsın. Ama böyle bir şey yok. Çocukların ve genel olarak her insanın zihinsel, düşünsel ve ruhsal olarak ilerlemesi, gelişmesi için okumak şart.

İstatistiklere göre “Türkler kitap okumuyor”muş.

Oysa bizim insanımız eğitime ve çocuğunu okutmaya çok meraklı. Her ailenin en büyük düşü çocuğuna iyi bir eğitim vermek ve onun geleceğini garantiye almak değil mi? İyi de nasıl olacak bu? Ya da bizim eğitimden anladığımız şey nedir? Ailenin beklentisi öncelikle bir iş sahibi olabilmesi için çocuğuna bir diploma alabilmektir. Çünkü bizim insanımızın sosyal güvencesi ve gelecek garantisi yok; ya da aile böyle bir duygu içinde. Oysa eğitim almak, gerçek anlamda eğitilmiş insan olmak, sadece bir diploma almak değil ki… Alınan eğitimin kalitesi ve insanda yarattığı gelişme çok daha önemlidir. Okumaya, eğitime bu kadar düşkün olan Türk insanı neden kitap okumuyor, bunun bir araştırılması gerekiyor.

Eğitimli bir insanın iş hayatında başarılı olabilmesi için iyi yetişmesi gerektiğine göre okulunu bitiren ortalama Türk’ün hiç değilse iyi bir okuyucu olması gerekmez mi? Ama olamıyor işte. Hep örnek verilir; Japonya’da her Japon ortalama yılda 25 kitap okurken bizde bir kitaba 6 Türk düşüyormuş. Bu sonuç, utanılacak bir durum mudur bilemem ama okulların asıl görevlerini yapmadığının da bir göstergesi olmalı.

Ev mi Okul mu?

Çocuğun iyi bir okuyucu olmasında örnek alacağı birinin olması çok önemli. Çocuklara kitap okuma zevki kazandırmanın, iyi bir okuma alışkanlığı vermenin iki temel ayağı var: Bunlardan biri aile, diğeri okul. Evde okuma merakı olan, elinden kitap düşürmeyen biri varsa bu, çocuğu da etkileyecektir. Ancak ortalama 6 Türk’e 1 kitap düştüğü doğruysa aileden bu yönde bir destek almak zorlaşıyor.

En Büyük Görev Okulun

Öyleyse çocuğa okuma sevgisi kazandırabilmek için en büyük görev okula düşüyor. Türk eğitim sisteminin bu yönde ne kadar başarılı olduğu ise ortada. Hiç kimse alınmasın ama öğretmen yetiştirmedeki yanlışlar, okullarımızın eğitim kalitesini artırmaya yetmemiştir. Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü çıkışlı; yani erken yaşlarda “öğretmen olmak üzere seçilen”lerden oluşan cumhuriyetin idealist, yurtsever, heyecanlı ve donanımlı öğretmen kuşağı bitiyor. Yetişkin yaştakiler, kendi öğretmenlerini hatırlasın. Şu gerçeği söylerken insan elbette mutlu olamıyor ama söylemek de gerekiyor: Eskiden her öğretmen adeta bir “çalıkuşu” idi ama artık eskisi kadar özverili “çalıkuşu” öğretmenler yok.

Bizim kuşak, atama isterken “Türk bayrağının dalgalandığı her yer” diye yazabiliyordu. Şimdi herkes kent merkezlerine kapağı atıp başka yan işlerle uğraşma ihtiyacı duyuyor. Çünkü devlet de artık öğretmenine eskisi kadar sahip çıkmıyor. Bakmayın Öğretmenler Günlü’nde atılan yapay nutuklara; Atatürk kuşağının öğretmenine verdiği değer ve güven azalırken öğretmenlerin gelirleri de azaldı. Öğretmenlik mesleği bundan büyük yara aldı.

Bazı şeylerin açık açık söylenmesi gerekiyor

Hiç kendimizi kandırmayalım, bu durum, öğretmenlerin mesleki performanslarını da etkiledi. Bir de toplumsal yapımızdaki köklü değişmeler ve erozyonlar ciddi sarsıntılara yol açtı. İnsan yapımız da aile yapımız da çocuklarımız da değişti. Sokaktaki insanda bir kalite artması görüyor musunuz?

Şimdi böyle bir sosyal gerçeklikle karşı karşıyayken insanımızı değiştirmede en büyük yardımcımız olan eğitim ve okuma konusundaki eksiklerini nasıl tamamlayabiliriz? Belli oldu ki şimdiki eğitim sistemimiz çok okuyan insan üretmiyor. Birilerinin çıkıp bir şey demesi ya da yeni bir şey yapması bekleniyor.

Okul, Çocuğa Ne Veriyor?

Bir ülkenin eğitim sistemi, her şeyden önce iyi yurttaş yetiştirmekle görevlidir. Ama bir türlü sokaktaki insan kalitemiz yükselmiyor; ortalama eğitim yaşımız dört. Yani hepimiz ilkokul 4. sınıf mezunuyuz. Sadece okur yazar sayımızın artması da iyi eğitim aldığımızı göstermez ki. Elbette insanın kültür ve davranış dünyasını sadece kitaplar belirlemez; toplum içinde edindiği deneyimlerin, içinde bulunduğumuz ortamların, geleneklerin, inançların, arkadaşların, televizyonun ve çevresel faktörlerin de bunda payı vardır. Ama artık giderek bireyselleşen toplumda, yalnızlaşan insanın gelişmesi için kendi çabasına daha çok ihtiyaç var.

Sonuç olarak iyice ortaya çıktı ki sistem kitap okumayı özendirmiyor. Eğer hala “çağdaş bir toplum” olma hayallerimiz ve hedeflerimiz varsa çekinmeden, korkmadan eğitim sisteminin sorgulanması gerekiyor. Derim ki okul hiçbir şey yapamıyorsa okuma yazma yanında biraz da kitap okuma sevgisi versin ve mutlaka bunu başarsın. Hiç değilse bu yolla her insan kendini geliştirme ve aydınlanma şansını yakalayabilir.

Şimdi düşünelim, çocuğunuzu sınavlara hazırlayan bir okul mu istersiniz yoksa kalıcı beceriler geliştiren, düşünmeyi, sorgulamayı, okuyup yazmayı öğreten bir okul mu istersiniz? Kararı siz verin.

İşte şimdi dershaneye dönen okullarda biraz da parayla pulla süslenmiş bir sınav hazırlığı yapılıyor. Eğer sınav hazırlık kursuna dönmüş okullar varsa bunda biraz da bir “sınav fetişizmine” saplanıp kalmış ana babaların da payı olmalı. Değişen programlar bile okumayı bir türlü özendirmediğine göre bir yerde bir yanlışlık var. Sınav önemlidir belki ama çocuklar ve onların iyi yetişmesi daha da önemlidir.

Eğer kral çıplaksa, bunu saklamayacak ve “kral çıplak” diyecek bir anlayışa ihtiyaç var.

 
Toplam blog
: 25
: 1274
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Yıllar önce yoksul ve uzak bir köy okulunda minik bir öğrenciyken öğretmen olma hayali kurmuştum...