Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

"Vatan sağolsun!"

"Vatan sağolsun!"
 

Eğer bir ülke, eski bir genelkurmay başkanını darbecilikle suçlayabiliyorsa; o ülke, gerçekten bitmiş demektir.


Öyle bir ülke düşünün ki, o ülkenin adalet sistemi,  baklava çalan bir çocuğa hiç acımadan 9 yıl hapis cezası verebiliyor. Ama aynı adalet sistemi, dağdaki teröriste açıkça destek veren, terör suçu işleyen, cezası kesinleşmiş bir milletvekilinin milletvekilliğini sürdürmesine seyirci kalabiliyor.

Askeri hukuk düzeni, 1 yıldan fazla kesinleşmiş cezası olan askerin, mevki, makam, hizmet süresi ve rütbesine bakmaksızın, tüm haklarını elinden alırken; bu hukukun sivil temsilcileri, terör suçları yüzünden yıllarca hapis yatmış birinin, milletvekilliğine, parti genel başkanlığına seyirci kalabiliyor.

Kadına şiddet uygulayanlar, adam öldürenler, yerine göre, 1 - 2 yıl içerde kalıp daha sonra tahliye olabilirken; darbe yapmayı aklından geçirenler, on yıllarca hapis yatmaya mahkum edilebiliyor.

O ülkenin askerine, polisine kurşun sıkan, onları gözünü bile kırpmadan öldürenler, yerine göre, birkaç yılda Adaletten paçayı sıyırabilirken; o ülkeye on yıllarca hizmet etmiş, subaylar, astsubaylar hatta kuvvet komutanları, genel kurmay başkanları içerde yıllarca yatabiliyor, hatta olabilecek en üst sınırdan cezalandırılabiliyor.

Dünyanın, tarihi en eski, en onurlu uluslarından biri olan büyük Türk ulusu da, bunca olup bitene seyirci kalabiliyor. Bilinen tüm tarihi boyunca hep güçsüzden, hep ezilmişten, hep yenilmişten yana olmayı şeref sayanlar, bugün haklıdan değil, güçlüden, kazanandan yana tavır almayı içlerine sindirebiliyor; ne yazık ki.

Bugün, içerde yıllarca kalmayı, hapislerde çürümeyi göze alan Türk Ordusu'nun, geçmişte en başarılı olmuş subayları, komutanları başı dik, olabildiğine vakur bir duruş sergileyebilirken; o subayların ömrünü verdiği bir ordu ve o ordunun en başı, bunca olup bitene sessiz, duyarsız, ilgisiz kalabiliyor.

Taaa öğrencilik yıllarından, kurmay subaylıklarına kadar, her birini " potansiyel kurtarıcı " ve hatta " potansiyel Atatürk " olarak yetiştirmeye çalıştıklarınız, artık bilinçaltı şartlanmışlığa dönüşen, " Ükesini kurtarmanın bir vatan borcu, bir namus borcu olduğu " düşüncesiyle, yanlış yollara sapıyor, kimseler tarafından uyarılmıyor, sahiplenilmiyor, kendi kaderlerine terkediliyorsa, suçun en büyüğü kimdedir acaba?.

Yıllarca yaptığı her yanlışın ardından, halkın tam desteğini arkasına almış Türk Ordusu'nu karşısında görenlerin bir bölümü, siyaset kurumuna hiç de yakışmayan, devlet adamlığının çok uzağında kalmış, şark kurnazı, orta zekalı siyasetçi profillerinin bilinen yüzleri, rövanş duygusuyla hareket etmekte, içeri atma fırsatını bulduğu Türk subaylarının bir bölümünden hesap sormaya çalışmaktadır. Hiç şüphem yok ki, bu rövanşist duyguyla hareket edenler, eninde sonunda o rövanşist duygularının kurbanı olacaktır.

Elbette ki, 21. yüzyılda darbeler savunulamaz. Açık açık darbe taraftarlığı yapmak, elbette hiçbir Türk aydınına yakışmaz. Ancak her önüne gelen de, gelişi güzel bir şekilde, " darbeci " diye etiketlenemez. Saygınlığı bir türlü yok edilemeyenler, " Darbeci bunlar! Darbeci!" diye feryat figan edilerek, ezilmeye çalışılamaz. Bu şekilde davranmak, olsa olsa, dışa vurulamamış bir siyasi ezikliğin, kendisini, düşüncesini doğru dürüst ifade edemeyişin yalandan bir demokratlık kompleksinin çok ucuz bir dışa vurum halidir.

Her başı sıkıştığında, askeri, kışladan çıkmaya, darbe yapmaya kışkırtan bir halkın büyük çoğunluğu, dün ha bire gaz verdiği, " Hadi! Ne duruyorsunuz öyle? Hadi! Gerekeni yapsanıza..." diye ağıtlar yaktığı, kapılarında el pençe divan durduğu, nöbetler tuttuğu, siyasete el koyması için ricacı olduğu komutanlarına; bugün arsız bir pişkinlikle sırtını dönebiliyor.  Teröristten kaçarken can havliyle paçasına yapıştıklarına, ezik bir minnet duygusuyla medet umduklarına; bugün değersiz, önemsiz, işe yaramaz adamlar muamelesi yapabiliyor.

Gelin bugün kendinizi o komutanların yerine koyun. Ve size yapılan onca haksızlığa rağmen, hala iyi niyetli, hala vatansever, hala bu ülkenin, bu halkın aşığı olun. Peki böyle bir şey mümkün olabilir mi?

Böyle bir şeyin hala mümkün olduğunu, her şeye rağmen başını dik tutmayı başarabilen, onurlu Türk subayları sayesinde görebiliyoruz; Allah'ıma şükürler olsun ki. Çünkü onlar, şu iki kelimeyi hala can-ı gönülden  söyleyebiliyor:

" Vatan sağolsun! "

Yazıda kullanılan görsel www.superpoligon.com adresinden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..