Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '07

 
Kategori
Sanat Tarihi
 

"Ve ben her gün biraz daha gencim Havana' da"

"Ve ben her gün biraz daha gencim Havana' da"
 

Nâzım Hikmet'in, Türkiye dışına çıktıktan sonra şiirinde gösterdiği devinimler çoğalmıştır. Bunda Küba seyahatinin ve yaşadığı coşkunun büyük etkisi vardır.

Cemal Süreya’nın ilginç açıklamalarını okuyacak olursak:

“Nâzım Hikmet’in çıkışını kendinden önceki bir Türk şairine bağlamak oldukça güç. (…) Nâzım Hikmet ise Türkçe’nin en sıcak olanakları içinde büyük bir güç denemesine girmiştir. Tabii bunu onun bütün şiirleri için söylemek güç. (…) Daha sonraki şiirlerine bakalım, nasıl durulduğunu, şarkıları nasıl ısıttığını, konuşma dilini nasıl kalkındırdığını göreceğiz. Nâzım Hikmet’in sonradan ulaştığı dil beğenisi bugün de bizi etkileyecek, coşturacak bir zenginliktedir. Ben onun büyüklüğünü şiirde yaptığı başka atılımlara değil, daha çok dil girişimine bağlıyorum. Koyu, çok sıcak bir şiir dili yaratmıştır. Yontmaz, yoğurur; kalın kalın ama dolu dolu bir deyişi vardır. Bütün bütüne anlatıma bağlı bir şiirdir Nâzım Hikmet’in şiiri. Bununla birlikte anlatımın getirdikleri dışında da şiirin alanını iyice genişlettiği görülür. (…) ‘Yeni Şiirler’ adıyla yayımlanan kitabındaki ‘Saman Sarısı’ adlı uzun şiirde olduğu gibi, başka anlatım olanakları aradığına tanık oluruz bazan, ama onda asıl olan tek, hatta tekdüze bir anlatımdır. Bunlar Nâzım Hikmet’de bazan bir kusur olarak göründüğü gibi bazan da özgünlüğünü meydana getirmiştir onun. Bütün bunlara karşı Nâzım Hikmet şiirimize yeni bir çıkış noktası, yeni bir zenginlik katmıştır. ‘İnsan Manzaraları’ndaki buluşları ve görüntü parıltıları Tanzimat aydınının kafasını allak bullak edecek nitelikte yeni değişik şiir verileriyle doludur. (…) Türkiye’den çıktıktan sonra yazdıklarında ise Batı şiirinin, özellikle Fransız şiirinin tadlarına yer yer kapıldığı anlaşılıyor. (…) Şimdilerde Nâzım Hikmet’i değerlendiren iki aşırı uç belirmiş bulunuyor; kimi yazar onu dünyanın en büyük şairleri sırasına koyarken kimi yazar da sadece siyasal bir bildirinin taşıyıcısı olarak görmek istiyor. Ya tapılıyor ya da küçümseniyor. Kuşkusuz bu iki ucun ikisi de doğru değil. İkisi de siyasal bir tavırdan çıkıyor. Hele sosyalizme karşı olanların Nâzım Hikmet’in üstünü çizerken ileri sürdüğü kanıtlar bütünüyle şiir dışı ve çok eğlendirici şeyler. Bununla birlikte Nâzım Hikmet’i tapınılacak bir şair görmeyi istemek de, sanırım önce gerçeklik açısından, onun anısına hayınlık etmek olacaktır. Nâzım Hikmet’in şiirini seviyorsak, ilkin onu tanımaya, Türk şiiri ve dünya şiiri içindeki gerçek yerine oturtmaya çalışmalıyız.

Soylu bir şair Nâzım Hikmet. Bugüne kadar erimeden gelmiş bir şair. Sağlığın güneşe şarkısı diyorum ona. Dadal’ın aslan şarkısı. Yüreğin ve cesaretin aslan şarkısı. Her genç şairin ondan öğreneceği var.

R. Garaudy'nin Picasso için kullandığı sözü ben de onun için söyleyeceğim: Türk şiirinin N vitamini.

Okudukça yüzümüze renk geliyor.”

Arif Damar, Seyyit Nezir’le yaptığı bir söyleşide buna değinir: “Samansarısı, Havana Röportajı ve ötekilerde gelenekselden kopma değildir söz konusu olan. Onu hem içermek, hem de aşmaktır. Kaldı ki, evrensel olmak, yalnızca kendini ve ülkesinin şiir geleneğini aşmakla sağlanamaz. Yeni olmakla, evrensel düzeyde yeni ve gerekli olmakla sağlanır. Nâzım’ın varmak istediği budur. Nitekim o yere varmıştır.”

Ama en en önemli tespit yine Nâzım’ın kendine aittir: “Dönemlerinin karanlık güçleriyle savaşan ilerici sanatçılara her ülkede ve her çağda rastlanır. İnsanların mutluluğu ve dünyada güzel bir yaşam için savaşa giren bu ilerici sanatçılar her zaman karanlık güçlerce kuşatılmış, kovuşturulmuş, baskıya uğratılmış, hapsedilmiş ve öldürülmüşlerdir. Fakat onlar hiçbir baskı ve tehdidin, hiçbir ölümün, hiçbir yalanın; tarihin akışını, iyiye, güzele, haklıya ve mutluluğa yönelişini durduramayacağını bilirler. Ve bu yazarların yapıtları ve bütün yaşamları gelecek kuşaklara örnek olur.”

Tıpkı Nâzım Hikmet’in yolculukları ve eserleri gibi... 1961 yılında Havana’da başlayıp, Moskova’da bitirdiği “Havana Röportajı” gibi:
...
dolaşıyorum Havana sokaklarını
asfaltla ağaçları birbirine karıştırıyorum
otomobillerle asfaltı birbirinden ayırt etmek olmuyor
yağmurla güneşi
ak bulutlarla masmavi yüzme havuzlarını
kadınlarla yemişleri birbirine karıştırıyorum
çocuk bahçeleriyle hürriyeti
hürriyetle bu şehrin insanlarını birbirinden ayırt etmek olmuyor
...
Fidel’le türküleri birbirine karıştırıyorum Enternasyonal marşıyla çaçaçayla
paçangayla Fidel’i
somos sosyalitas palante palante
Fidel’le Havana’yı birbirinden ayırt etmek olmuyor
...
işçilere rastlıyorum
hiç kimse onlar gibi böylesine güvenle geçmedi sokaklarından Havana
Havana olalı beri
ve ben her gün biraz daha gencim Havana’da
her gün biraz daha yitiriyor ağzım dünyanın acılığını
her gün biraz daha yumuşuyor çizgileri avuçlarımın ve çok uzaklarda bir
kadının beni ama yalnız beni düşündüğüne inanıyorum her gün
biraz daha
ve her gün biraz daha keyifli türkü söyleyerek geçiyorum Havana
sokaklarından
somos sosyalitas palante palante

Yazı Dizisi Boyunca Alıntılar: Mehmet Necati Kutlu, "Nâzım Hikmet Havana'da", Çizgi Yayınları, 2003.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..