Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '10

 
Kategori
Sinema
 

“Yahşi Batı”dan…

“Yahşi Batı”dan…
 

Karar verdim <ı>“Yahşi Batı” filmini izlemeye gideceğim. Yeni girdi vizyona, daha dün bir, bugün iki yani. Aslında bol reklam ile tanıtılan filmleri izlemek için pek acele etmem, beklerim, sakin sakin gider izlerim.

Buna pek beklemedim. Hatta <ı>“Bilet bulamazsın” filan dediler…

Yoooo… Gittim hem de başlama saatine pek az kala, salonun en iyi yerinden de biletlerimizi aldım.

Bir de sponsor firmanın da reklamı televizyonlarda yayınlanmaya başlayınca, gittik…

Fragmanlarından epeyce etkilenerek seyre gitmeden önce, çeşitli televizyon kanallarından <ı>“İzleyenlerin” izlenimlerini de edinme olanağım oldu. Kimi pek beğenmiş, kimi hiç hoşlaşmamış, kimi de “<ı>Eh… İşte…” diyordu.

Aslında ben de <ı>“Gora” ve <ı>“Arog” filmlerinden dolayı <ı>“Önyargılı” gittim izlemeye…

Filme girmeden önce, bir konuya değinmek istiyorum, bilmem sizde de olur mu?

Ben, sinema koltuğuna oturduğumda, <ı>“Esas film” başlayana kadar, benim sinir katsayım oldukça yükselir. Salon ışıkları etrafınızı görebileceğiniz ve gördüğünüzü de algılayabileceğiniz kadar <ı>“Bir miktar” kapanır. Perdede görüntü belirir ve siz o koltukta en az 20 dakika <ı>“Reklamlar” izlersiniz…

<ı>“Arkadaş; ben film izlemeye geldim paramla, reklam izlemeye değil, mecbur muyum” gibi bir itiraz şansınız yoktur. Orada en az 20 dakika süren reklam filmlerini size, <ı>şey ettire ettire izletirler. İçinizden ne kadar isyan ederseniz edin, faydasız.

Başından sonuna ortalama 90-100 dakikayı geçmeyen bir gösterim için sinema salonunda en az 2 saatinizi geçiriyorsunuz.

Şimdi gelelim <ı>“Yahşi Batı” filmine…

Önyargılı da gitmiş olsanız, belli bir beklentiniz de oluyor. Western filmlerinde olduğu gibi, tek başına bir kovboyun alt üzerinde, vahşi dağların, uçsuz bucaksız yeşilliğin ortasında, uzaktan görüntüsü ile başlayacak gibi.

Ama değil…

Dört kişinin muhabbeti, sonra da ortaya konulan bir çizmenin geçmişini anlatmak üzere başlayan işin hikâyesi…

Evet… Aslı olmasa da bir hikaye var ortada, aslı olacak diye de bir kural yok elbette…

Film, baştan sona klasik <ı>“Cmylmz” esprileri ile geçiyor ve bugüne kadar diğer filmlerinde olmadığı kadar da (+7) kuralını haklı çıkaracak ölçülerde bol küfürlü…

Yine bugüne kadar filmlerin içinde pek rastlamadığımız, içinde sponsor firmalardan birinin de <ı>“İnce”den reklamının da kullanıldığı…

Filme <ı>“Ticari” açıdan baktığımızda acaba <ı>“Gişe” yapar mı sorusuna hemen cevap verebilirim, evet yapar…

Bana göre de yapması gerekir, şu açıdan…

İçerik olarak <ı>“Cem Yılmaz” esprileri ile güleceksiniz, fazladan açıktan küfürlü filan… Ama, bu filmin en büyük özelliği bana göre, her türlü olanaklar kullanılarak, çok başarılı görselliği ortaya koyabilmesi… Belli ki hiç bir masraftan kaçınılmamış, bütün <ı>“Kovboy filmi”nin gerçekliği yakalanmaya çalışılmış. Bu açıdan oldukça başarılı bir film olmuş…

Bu arada, gelecekte çekilecek buna benzer bir film daha gelecek, onun da mesajı verilmiş…

Mekân <ı>“Çin” olacak da, başına <ı>“Yahşi” yerine ne gelecek, henüz belli değil tabi…

Ancak içeriği, bugünden belli bir film… Yine bolca <ı>“Cem Yılmaz” esprili bir şey çıkacak, belki de daha bolca küfürlü…

Son bir karşılaştırma yaparsak…

<ı>“Hokkabaz” filmi bunda daha başarılı bir çalışmaydı bence…

<ı>04 OCAK 2010

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..