Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '12

 
Kategori
TV Programları
 

"Yalan Dünya" dizisinin gerçekleri

"Yalan Dünya" dizisinin gerçekleri
 

Türkiye son dönemlerde televizyonlarda gösterilen dizi filmlerin işgali altında adeta. Dizi filmlerle yatıp, dizi filmlerle kalkan bir insan türü oluşmaya başladı. Hayatın gerçekleri diziler karşısında yenildi. Herkes kendine uygun bir dizi buluyor ve orada yaşıyor her ne yaşıyorsa. Kendi gerçekliğinden kopma pahasına…

Dizi filmlerin toplumsal etkileri çeşitli yönlerden analiz edilebilir. Etkileri ve işledikleri konularda farklılıklar olsa da yarattıkları yabancılaşma, kültürel yozlaşma, ahlaki bozulma bu analizlere konu edilebilir.

Uzunca bir zamandır morali bozuk, moral değerleri alt üst olmuş bir ülkede yaşıyoruz. Hiçbir idealin kalmadığı, her türlü ayak oyununun meşrulaştırıldığı, kimin eli kimin cebinde bilinmez hale geldiği bir sosyal ortam gittikçe yaygınlaşıyor. Her şey kazanmaya ayarlanmış. Kazanmak için her şey mubah…

Toplumsal bir alt üst oluşun ayak sesleri duyuluyor. Her gün evlerimizin başköşesine konuk ettiğimiz dizi filmler bu yıkımın apaçık göstergeleri. Bize sunulan, gözümüze sokulan, baş tacı edilen bu dizgeler bütününden sağlam ve sağlıklı hiçbir şey olmaz, olamaz. Bu yapıda ancak intihat gerçekleşir. Yalnızca yıkım... Zaten bir yıkımı yaşayan, çöküşü gerçekleşmekte olan toplumlarda her şey birbirine girer. Eğlence eğlenceye benzemez, üzüntü üzüntüye… Kendini kaybedenlerin eğlencesi bir gürültü ve patırtıdır yalnızca. Anlamsız bir tepinme... Mizah küfretmekten, ahlaksızlaşmaktan öteye gitmez. Hiçbir yaratıcılığı, yeteneği içinde barındırmayan saçmalıklar büyük eğlence endüstrisi aracılığıyla pazarlanır. Gülmemiz ve ağlamamız reklamlara endekslidir artık. Gül deyince gülüyor kitleler, ağla deyince ağlanıyor.

Memleket olarak kurtulmak istediğimiz ne kadar kötü şey varsa bunların hepsinin dizilerde reklamının yapıldığını görebiliyoruz. Ne idüğü belirsiz, nerden köken bulduğu bilinmeyen toplumsal bir yaşantı. İçi boşaltılmış, tamamen piyasanın kullanımına devredilmiş ağalık, paşalık, kabadayılık en çok özendirilen durumlar. Güzel evler, villalar, malikâneler. İyi eğitimli çocuklar… Nereden geldiği belli olmayan paralar. Vandalizm’in dayatılması.

Diğer yandan her türlü gayri meşru ilişkiler, Freud’u bile şaşırtacak cinsel fanteziler. Edepten, ahlaktan, insanlıktan uzak durumlar. Her ne hikmetse bütün millet bunları izliyor. Normalde böyle bir şey olsa belki de yapanları taşa tutarlar ama ekranda büyük bir hazla, kendilerinden geçerek izliyorlar. Hacı amcalarımızın, hacı teyzelerimizin bağımlısı oldukları diziler var. Bu dizilerde her türlü ahlaksızlık, edepsizlik diz boyu… Evet. Kötülüğün, kötü olanın içten içe, alttan alta meşrulaştırılmasıdır var olan durum.

*******

Bütün bunların yanında bazı televizyon dizilerinde oryantalist paradigmanın yeniden ortaya çıktığını görüyoruz. Artık oryantalizm Batılılar tarafından gerçekleştirilen bir durum olmaktan çıktı. Bu toprakların Batılıları ya da Batılılaştırılmış Doğuluları tarafından yapılıyor. Bazen mizahi bir dille bazen de siyasi ve ekonomik bağlamlarda tam bir oryantalizmle karşı karşıyayız.

Bilindiği gibi Batılılar oryantalizm ya da şarkiyatçılık adı altında Doğulu toplumları ideolojik önyargılarıyla zihinsel bir zindana hapsetmişlerdi. Doğu gelişememiş, medenileşememiş, barbar bir yerdi. Bu sakat bakış açısı doğuyu hep olumsuzlamıştı. Sık sık kullanılan Şark Kurnazlığı, Şark Aklı, Şark Zekası, Şark Siyaseti hatta Şark Çıbanı gibi kavramlar bu sakat bakışın göstergeleridir. Kötü olan her şey Şarkla birlikte anılmaktadır. Türkiye’de farkında olarak ya da olmayarak bir oryantalizmin yaşandığını söyleyebiliriz. Ülkenin batısında yaşayanlar doğuya karşı yabancılaşmışlar, oryantalist olmuşlardır adeta.

Yalan Dünya adlı televizyon dizisinde bu oryantalist bakışı net bir şekilde görebiliyoruz. Dizi tam bir oryantalist mantığın işlevselleştirilmesi olarak okunabilir. Dizide Türk Modernleşmesinden bu yana hep merkezde yer alan “Beyaz Türkler”in ya da Türk Oligarşisinin Şark’ı küçük görme, aşağılama hastalığı yeniden işletilmektedir. Şarklılar gülünç, sonradan görme, yalancıdır bunlara göre. Daha da ağırı bunlar dizide Şarklıları vampirleşen, zombileşen bir yaratığa benzettiler. Bizim yerli oryantalistlerimiz, oryantalizmi bilinen anlamından çok daha ileri boyutlara taşıyarak klasik oryantalizme rahmet okuttular. Klasik oryantalizm bütün olumsuz nitelemelerine rağmen yüksek bir düzeyde dururdu. Fakat yerli oryantalistler bu düzeyden uzaktadırlar. Bir resimle karikatür arasındaki fark gibi.

Oryantalistler Şark’ı geri kalmış, medenileşememiş, yobaz, kırolarla dolu bir yer olarak görürler. Yalan Dünya dizisinin içindeki dizide de tam anlamıyla bunlar gösteriliyor. Bu imgeler üzerinden bu toprağın insanları aşağılanıyor. Binlerce yıldır bu coğrafyada çekilen zılgıt bir ağıtın ya da neşenin göstergesi değil de Cihangir’de bir kıronun böğürmesi olarak yansıtılıyor. Komediye dönüştürülmüş bir böğürme… Burada dikkatimizi çekmesi gereken bir durum var: Bu dizi de aşağılanan sadece insanlar değil, bu insanları var kılan değerlerin tahkir edilmesidir.

******

“Beyaz Türklerin” ya da İslam Coğrafyasına yabancılaşmış yeni oryantalistlerin karanlık bilinçaltlarından bir irin gibi akan senaryoların dizileştirilip Arap ve Balkan ülkelerine ihraç edilmesi bütün İslam coğrafyasını ifsat edici bir gayeye hizmet ediyor. Bu yeni oryantalizm bir örneklik olarak kendi sınırlarının dışına çıkarak kanser gibi yayılıyor.

 
Toplam blog
: 22
: 611
Kayıt tarihi
: 01.10.12
 
 

... ..