Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '12

 
Kategori
Güncel
 

“Yandaş” sendikanın “yandaş” eylem komedisi!

“Yandaş” sendikanın “yandaş” eylem komedisi!
 

Olacağı buydu.

Her fırsatta hükümetin politikalarına sahip çıkarsan, en basit siyasi polemiklerde “yandaş” olduğunu göstermeye çalışırsan, üye sayısını artırmak için türlü vaat, korkutma ve telkinlere başvurursan, sahte sendika yasasını bile memurlara “kurtuluş projesi” olarak pazarlarsan, sonunda “hayal edemediğini” yaşatırlar adama.

“En çok üyeye sahip” olmakla övünen zatın hükümetle yaşadığı “aşk”, evinin arka bahçesini onlara vermesi hemen herkesin dilindeydi.

Hükümetin memurlarla toplu sözleşme tarihi yaklaştığında, elma yanaklı badem bıyıklı konfederasyon genel başkanı,  yüzde 16 zam oranından taviz vermeyeceklerini uzun uzun anlatmış, sonunu da şöyle bağlamıştı: “artık refahtan pay almalıyız”.

Başbakan Yardımcısı, “yandaş sendikanın”  düzenlediği bir etkinlikte, onları yere göğe sığdıramamış, “anayasaya değişikliğine ‘evet’ dedikleri ve canla başla çalıştıkları için toplu sözleşme konusunda muhatap alınmayı hak ettiler” diye bir güzel sırtlarını sıvazlamıştı.

Genel başkan aldığı iltifat karşısında kabına sığamıyordu.

“Kralda kralcı” olduğunu kanıtlamak için basın mensuplarına, memuriyetin en değerli varlığı olan “iş güvencesi”nin kaldırılması gerektiğini anlatıyordu.

Artık hükümete verilen bunca desteğin bunca hizmetin karşılığı ödenmeliydi.

Üstelik diğer sendikaların karşı çıktığı, kamuda sendikalarla işveren hükümet arasında “toplu sözleşme” yapılmasını sağlayacak sahte sendika yasasını da bütün eleştirilere karşın sahiplenmişlerdi.

KESK üyeleri Ankara’da “sahte sendika yasasına” direndikleri için polisten gaz ve dayak yerken, o ve ekibi hükümet yetkilileriyle birlikte “gelecek güzel günlerin” yemekli provasını yapıyordu.

Elbette başbakan muhalefetin sokakları, alanları tırmaladığı bu zor aylarda yapılan “hizmet”in bedelini ayrıca “milletvekili” olarak taçlandırabilirdi ama önce memurlara “hayal bile edilemeyen” zam oranlarıyla başlangıç yapılmalıydı.

Ellerini tutan olmadığından hayalcilikten yana şanlı ekibiyle oturup bir talep listesi hazırladılar.

Listeyi okuyan en alık memur bile sağ avucunun kaşındığını hissetmeye başladı.

Ne gerek vardı hükümetle didişmeye, Ankara’da eylem yapmaya, gaz ve cop yemeye.

Hükümetle iyi geçinen, bütün politikalarını gözü kapalı destekleyen elma yanaklı badem bıyıklı şahsiyetin konfederasyonu ne güzel bir talep listesi hazırlamıştı.

Hükümet bunun yarısını bile verse gönülleri hoş ederdi.

Grev, iş bırakma, eylem, direnmek gibi eylem türleri zaten onlarca yıl “tehlikeli, bölücü ve yıkıcı” işler olarak anlatılmamış mıydı devlet tarafından.

Çalışma hayatından sorumlu bakan, elinde müstehzi gülüşlü bürokratlarının hazırladığı iki yıllık memur zamlarını içeren hükümet önerisiyle toplantıya katıldığında keyifler yerindeydi.

Artık karşılıklı “anlayışın ve hizmetin” bedeline gelmişti sıra.

Bakan bey memurlara birinci yıl için3+3, ikinci yıl için 2+3 formülünü açıkladığında, hükümete biat konusunda en küçük şüpheye yer bırakmayan genel başkanın yüzü beyazla kızıl arasında renk cümbüşüne, denetleyemediği sinirleri tiklere sahne oldu.

Bakan beyden sonra “en fazla üyeye sahip, yetkili sendika” genel başkanı olarak söz aldığında hala yaşadığı şoktan çıkamamıştı.

Yaşadığı derin hayalkırıklığını “dağ fare doğurdu” sözüyle ifade edebildi.

Daha sonra elinde başka bir silahın olamadığını fark etmiş olacak ki üyelerini hükümete karşı “eylem yapmaya” çağırdı.

Oysa uzun yıllar sokaklardan, alanlardan ses veren KESK’i “sokak eylemcisi” olarak aşağılamıştı.

Kader şimdi kendisini de sokağa mahkûm etmişti.

Ama serde “biat” olunca, eylem de “mesaiden önce bir saat mesaiden sonra bir saat” şeklinde en az rahatsız edici kıvamda olacaktı.

Aslına bakarsanız uzun bir öğle tatili, muktedirleri fazla kızdırmayacaktı.

Hükümete aşkla, hizmetle, ağır onursal bedelle başlayan bu öykü böyle bitmemeliydi.

Keşke “yandaş olmak için dik durmak gerekir” sözünü emekçilerden yana, emekçilere yandaş olmak için söyleseydi…

Cebinde parası, sırtını sıvazlayan devlet büyükleri olmazdı ama emekçilerin, mücadele edenlerin gönlünde onurlu bir tahta sahip olurdu. 

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..