Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '08

 
Kategori
Dünya
 

“Yes, we can!”

“Yes, we can!”
 

Birçok insanın umudu


“Yes, we can!”

4 Ağustos 1961 de Hawai’de Honolulu’da doğdu.

Babası Kenya’lı, annesi Kansas’lı bir Amerikan kadını. Ebeveyni, ABD’de beyazlarla zencilerin evlenmelerinin yasak olduğu bir zamanda, Hawai’de evlendiler.

Babasından 1963 de boşanan annesi, ikinci eşiyle İndonezya’ya yerleşiyor ve dört yıl orada oturuyorlar. On yaşında iken doğduğu yere, Hawai’ye geri dönüyor ve büyükbabası ve büyükannesi tarafından büyütülüyor. Babası bir annesi ayrı birçok kardeşi var.

Columbia üniversitesinde Siyasal Bilgiler okuyup mezun olduktan sonra Harward Hukuk fakültesinde 3 yıl Hukuk okuyor. Öğrenciliği sırasında bir yandan da, çeşitli kiliselerde sosyal hizmetlerde çalışıyor. 1993 de vatandaş hakları konusunda ihtisaslaşmış bir avukatlık bürosunda avukat olarak çalışmaya başlıyor. 1992 den itibaren politika ile ilgilenmeye başlıyor ve başkanlık seçimlerinde Clinton’u destekleyen bir kampanyada yer alıyor. 1996 da İllinois senatosunda Chicago’dan senatör olarak seçiliyor. İllinois senatosunda, fakir işçi ailelerine yardım edilmesi, hastalık sigortası, eşcinsellerin özgürlükleri, aids hastalığı ile mücadele gibi konularda uğraş veriyor. Irak savaşına karşı çıkarak, çeşitli etkinliklere konuşmacı olarak katılıyor. 2004 de Amerikan Senatosuna İllinois’den senatör olarak seçiliyor. Bu yıldan itibaren Chicago Üniversitesinde Anayasa Hukuku konusunda ders de veriyor.

Barack Obama’dan söz ediyoruz, tam adıyla Barack Hussein Obama.

Kennedy veya Bush gibi kudretli bir klandan gelme değil. Arkasında servet ve güç sahibi akrabaları yok. En alt basamaklardan başlayarak, şimdi bulunduğu yere tırmanmış olması, görüldüğü kadarıyla tamamen kendi çabası ve yeteneklerine dayanıyor.

Seçim kampanyaları sırasında, çocukken islami bir medreseye devam etmiş olduğu iddiası atılıyor ortaya. Adı geçen okulun müdür vekili CNN’de bir basın açıklaması yaparak, dini bir okul olmadıklarını belirtiyor. Obama bu okula, üvey babasının dininden dolayı müslüman olarak kaydedilmiş ve haftada iki saat din dersi görmüş ve Cuma günleri camiye de gitmiş ama din derslerine önem vermemiş. Gençlik yıllarında dine uzak duran Obama, kiliselerdeki sosyal çalışmalarından dolayı kiliseye tekrar yakınlık duymuş ve1984 den beri “United Church of Christ” kilisesi üyesi olarak tam bir hristiyan.

Yalnız Amerika’da değil, Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde insanlar bu karizmatik ve belagat sahibi genç siyahi adamın cazibesine kapılmış durumda. Özellikle gençler, hem siyah hem de beyaz ırktan olan gençler, onun kişiliğinde yeni bir Amerika’nın ve yeni bir dünyanın müjdesini görüyorlar.

Amerika’nın dünya üzerindeki maddi ve manevi gücü ortada. Bu ülkenin politikasının ve ekonomisinin bütün dünyayı etkileyecek durumda olduğunu göz ardı etmeye olanak yok. Bu durumun özellikle son yıllardaki olumsuz sonuçları da ortada.

Acaba ABD’nin ve dolayısiyle tüm dünyanın, şimdiye kadarki gidişatını iyiye çevirecek kişi, bu siyahi genç adam mı? Hem de sanki kaderin ilahi bir ironisiymiş gibi, Amerika’da yakın zamanlara kadar aşağılanan, ikinci sınıf muamelesi gören bir ırkın temsilcisi olarak?

ABD’nin ve dünyanın gemisini başka bir rotaya çevirecek olan el, bu bir çift siyah derili el mi olacak?

Son senelerde islami terörün dehşetini yaşamış ve halen de korkusuyla kıvranan bir ülkenin insanları olarak, şayet seçebilirse, Barak Obama’yı başkanlığa seçebilmek, Amerikan halkının geçireceği çok zorlu bir sınav olacak.

Salı günkü ABD seçimleri, bu defa gerçekten çok heyecan verici.

“Yes we can.” diyor Barack Obama.

Ey Amerikan halkı: Can you really?

 
Toplam blog
: 165
: 1414
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Uzun yıllardır yurt dışında yaşıyor. İsviçre'de Adalet Bakanlığı'ndaki mesleği yanında tiyatro ya..