“Yetmez ama Evet” Sefilliği!...

Slogan üretmede üstümüze yoktur. Ancak, üretilen sloganlara baktığımızda içlerinin ne ölçüde boş olduğunu görürüz.

Futbol maçlarında tanık oluruz.

Taraftar, takımı küme düşmemek için canla başla mücadele ederken, takımıyla dalga geçer sanki:

“Şampiyon, şampiyon!...”

Siyasal sloganlar da öyle değil mi?

Mahalle derneği havasındaki bir partinin lideri konuşur, görevliler, yırtınırcasına bağırır:

“Başbakan....”

İlginç, içi boş sloganlardan biri de, 12 Eylül 2010’da Anayasa değişikliğine yiğitçe “evet” demek yerine, dolaylı yoldan “evet” demeyi uygun gören, kendilerine “liberal aydın” adını takan, “soldan bozma” kimilerinin ürettiği slogandı:

“Yetmez ama evet!”

Bu sloganın arkasına sığınanlar, AKP’nin politikalarına açıkça destek vermelerine karşın, AKP’li olduklarını bir türlü söylemediler. Sergiledikleri tavır ortadayken, içlerinde, “solcu”, “sosyalist”, “sosyal demokrat”... oldukları türküsünü çağıranlar yok değildi.

*****

“Yetmez ama evet”çilerin sloganı, ayak/lar altına düştü düşecek, unutmayın, mizah konusu olacak!.

Artık, dalga geçmek isteyen, “Yetmez ama...”lı cümleyi kullanmayı sever olacak...

Yetmez ama...

sen yine de ver!

yan cebime koy!

Yetmez ama...

ben yine de koyayım!

ben yine de vereyim!

ama ama...

Böyle akar zaman, bakarsın, döner devran, “topaç” adamlar, döne döne, dolu cep/leri doldurma yollarını ararlar.

Nede olsa deneyim kazanmışlardır!

Bu memleketin deneyimli elemanlara ihtiyacı var; yerlisi varken bir de ithal mi edeceğiz?

Yerli malı, Türk’ün malı, her Türk bunu kullanmalı!

Kullanılmaya alışık/ dünden hazır olanlar, başkalarına akıl verir görüntüsü altında, bir zaman gelir, görevlerini başka alanlarda “ifa“ ederler.

Onlar, Uğur Mumcu’nun 1986’de “topaç” dedikleridir:

“Bedenindeki ip ne yöne sarılmışsa, o yöne döner topaç. Politikacılar vardır. Liboş adını taktığı gazeteciler, yazarlar topaçlar gibi. İhtilalciler vardır topaç gibi … dönerler, dönerler, dönerler yoruluncaya kadar. Ve dönek olurlar… Yahu ne yapacaksınız okuyup da? Dertsiz başınıza dert mi alacaksınız? Okuyup, okuyup da hapishanelere mi gireceksiniz? Para kazanın, köşe dönen, malı götürün. Memleketi kurtarmak size mi kaldı? Ülkeymiş, devletmiş, demokrasiymiş… Adam sen de!”