Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '13

 
Kategori
Güncel
 

‘Zaman aşımı’ çakma bir kuraldır, kaldırılmalıdır

‘Zaman aşımı’ çakma bir kuraldır, kaldırılmalıdır
 

(Konuya uygun düşen bu görselden dolayı onu çizen sanatçıya teşekkür ederim)


Giriş

Uğur Mumcu cinayetinde zaman aşımında son 6 gün’ içerisine girmişiz.

Kim bilir sırada ‘zaman aşımı’ adı verilen sarmaldan dolayı kapatılacak kaç bin dosya vardır.

Kimi güler, kimi ağlar denilen durumlardan biri de bu olsa gerek.

Haklı olsun ya da olmasın herkes ‘adalet’ arıyor.

Konuştuğumuzda bir tek ‘haksız olan’ görmedim ben.

‘Adaletin kestiği parmak’ acımazmış eskiden.

Şimdi herkes ‘adalet’ için yollarda.

Parası olmayan, mahkeme harcını yatıramayanlar ‘adalet’ ipine sarılamıyor.

Bence nice uygulamasını duyduğumuz ‘zaman aşımı’ hukuk açısından iğrenç bir uygulamadır!

Böyle bir uygulamaya bu millet ‘evet’ demez!

Çünkü bu milletin hiç bir kişisi, hiç bir kişinin ‘kanının yerde kalması’ gibi bir hukuk dışılığı kabul edemez.

Bence ‘kanun koyucular’ da ‘yargıçlar’ da bu kuralın kendi katillerine uygulamasına êvet’ diyemez.

‘Hayır, beni ya da oğlumu, kızımı bile bile öldürenlerin araştırılması beş on yıl sonra dudurulsun’ diyen biri çıkıp açıklama yapsın topluma.

Belki yüreği mühürlü bazı erkekler kabul etse bile o canların anaları soruşturmaların kesilivermesini kabul edebilir mi?

Bir değil on binlerce ‘ana yüreği’ kılıçtan keskin bu yasaya başkaldırmaz mı?

Ne oldu Güvenlik Güçleri mi yoruldu, iş yükünden yargıçlar mı bunalıma girdi yoksa dosyalar için yer mi bulunamıyor?

Hukuk sosoyolojisi açısından irdelemeye çalıştırğım bu karşı çıkışım için bu kadar söz yetse bile, ‘durun daha bitmedi’ diyorum!

I.

‘Zaman aşımı’ adlı hukuk kuralı da uygulamaları da ilkel bir saplantıdır.

Siyaset ya da hukuk erbabı gibi birilerinin olası bazı durumlar için önceden almış olduğu sinsi bir tedbirdir!

‘Yahu boş ver, olan olmuş’ anlayışını da içeren korkunç bir acımasızlık örneğidir.

‘Kan davası’ adlı kin dolu yaklaşımlara kapı açmaktır.

Oysa ‘Hak, haktır. Bu dünyada değilse bile öte dünyada hesabı görülecek’ kadar yüce bir değerdir.

Çelişkiler, çıkarlar ve kumpaslar ile doldurulan bu dünyada da Öteki dünya da da gereği yapılmalıdır.

Milletin vicdanında böyle bir yeri olan ‘hak arama’ süreci nasıl olur da ‘birilerinin keyfi için’ ortadan kaldırılır.

Hele o birileri ülkenin maddi ve manevi sorunlarının çözümü için 'oy' verilen siyasiler ise vay halimize!

II.

Bilindiği gibi son yıllarda yok beş (5)yıl,

Yok yedi buçuk (7,5) yıl,

Yok  on bir (11) yıl gibi ‘zaman aşımı’ uygulamaları ile karşılaşır olduk.

2005’te Yüksek Hızlı Tren’in ilk uygulaması aşamasında Pamukova’da ölüveren (39) kişinin failleri için de böyle bir hukuk uygulaması ile dava dosyası kapatılmıştı geçen yıl.

Bu durum ile diğer pek çok cinayet için uygulanan bu ‘çakma hukuk kuralı’ hangi vicdana sığar?

Yoksa ‘ne yapalım kader böyle imiş, delikli demir çıktı mertlik bozuldu, failleri de bulamıyoruz’ diyebilir mi bir devlet?

Devlet adlı hantal örgütlenmenin canlı parçaları olarak iktidarlar, polisler ve yargıçlar, sinsice öldürülenlerin yakınlarına ‘unut gitsin!’ diyebilir mi?

‘Hukukun üstünlüğü’ denilen dayatma bu mudur yoksa?

Akıl ile uzaya gidilen bu çağda ‘failler bulunamadı efendim, üzgünüz’ denilebilir mi yargıda?

Oysa akıl da bilim de vicdan da gerçekelri bulmak yolunda ilerlemekten hiç bıkmadı, bıkmaz da.

Ne ki birilerinin olası bir takım çıkarları için araştırma da kovuşturma da çöpe atılabiliyor!

Bugün içerisinde yüzde seksen altı (% 86) oranında erkeklerin bulunduğu bir TBMM’de erkek ağırlıklı olarak kabul edilelerek örtülü af getiren kimi yasalar gibi ‘zaman aşımı’ yasaları da elbette analar, eşler, bacılar, teyzeler ve halalar kadar yüreği yanan milyonlarca erkekler için de birer yaradır.

Devletin ete kemiğe büründüğü adalet ile iktidar bu mudur?

III.

Zaman aşımı  bugüne kadar TBMM'ye hasbel kader gelmiş olan siyasilerin bütün olası suçları ile 'ölen ölür kalan sağlar bizimdir' köhne anlayışının dayatılmasından başka bir şey değildir!

Bugüne kadar ‘zaman aşımı’ adlı uygulamaya konu olan davalar yeniden görülmelidir.

Çünkü kişileri arkadan vuranları, hızlı tren kazasında ölüverenleri, terör suçlarını bile affedici bir niteliği vardır.

Böyle bir yasa nasıl teklif edilir ve bu yasaya hangi güdümlü parmaklar el kaldırır şaşıyorum.

Onlarda hiç mi kendilerini arkadan vurularak öldürülen birilerinin yerine koyabilmek aklı fikri yoktur?

Eğer böyle ise bizi 'maymunlar mı yönetiyor yoksa' diye sormamız da gerekmez mi?

1979'lerde siyasi bir oluşum:

Ulus ile Kızılay’da bağıra çağıra Bizi Maymunlar Yönetiyor adlı bir kitapçık dağıtırdı.
Buna göre ‘zaman aşımı’ uygulaması ile tarih yine tekerrür ettiriliyor demektir.

Oysa maymundan gelenler unutsa bile ‘insan’ unutmaz; hesap sorar.

Hiç bir haksızlığı ne adalet ne arşiv ne basın ne de kamu vicdanı unutmaz!
Binlerce on binlerce can birilerince ortadan kaldırılıversin sonuç ‘faili meçhul’ olsun öyle mi?

Yoksa Türk toplumu kanlı bıçaklı, (keleşli), bombalı, molotoflu, sille tokatlı saldırılara uğrasa bile yürürlükteki yasaları gereğince hesap sormayacak kadar korkaklaştı mı, dersiniz?

IV.

Bence önce ‘zaman aşımı’ adlı ucubeyi ortadan kaldırmalı ki ‘faili meçhul’ dosyaları yeniden açılabilsin.

Bence içinde ‘zaman aşımı’ olan kimi yasaları yasalaştıranlar yargılanmalıdır!

Bürakratı, hukukçusu ve siyasileri ile birlikte topluma bilgi vermelidirler.

Yoksa sinsi tuzaklar, aldatmacalar ve kincilik yolu ile işlenmiş nice cinayetlerin gölgesinden kurtulamazlar.

O yurttaşlarımız boşuna mı oldu?

O kişilerin kanları yerde mi kalacak?

Onları bile bile alçakça ve sinsice vuran bir kaç bin soysuzdan hesap sorulamayacak mı artık?

Eğer ‘Hukuk Devleti’ olmak içinde bile bile bu tür açmazlar da barındırıyor ise yazıklar olsun!

Bu alandaki bütün failler ise hem bu çıkarcı dünyada hem de Öte dünyada en büyük azaplara düçar olsunlar, emi!

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..