Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

06 Ocak '15

 
Kategori
Güncel
 

“Zihninizdeki savaşı bitiremediğiniz sürece, barış dolu bir hayatta yaşamın keyfini süremezsiniz.”

“Zihninizdeki savaşı bitiremediğiniz sürece, barış dolu bir hayatta yaşamın keyfini süremezsiniz.”
 

Öncelikle tek bayrak altında, demokratik haklarına kavuşmuş şekilde Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir bireyi olarak yaşamanın kabul görmesi gerekmektedir. Devlete güven ve itaat olmazsa olmazlarımızdan olmalıdır.


Ülkemiz de otuz yıldan fazladır süren, insanları bir birine nerdeyse düşman eden, ülkeyi bölünmenin eşiğine getiren, anaların, babaların yüreğini yakıp gözyaşlarına boğan anlamsız bir savaşın bitmesini hepimiz arzuluyoruz.

 

“Çözüm Süreci” denilen bu süreçte herkes üzerine düşeni yaparsa, sıkılmış yumruklar açılırsa, gelecek güzel günlere inanılırsa herkes kazanacak, herkes umutla yarınlara bakacaktır.

 

Sürecin amacına ulaşması için öncelikle güven ortamının geliştirilmesi, süreç sonunda bu ülkenin vatandaşlarının neler kazanacaklarını somut şekilde göstermek gerekmektedir.

 

Yazarlarımız, düşünürlerimiz, aydınlarımız, siyasettekiler kısacası herkesin bu sürece destek vermesi ve katkıda bulunması gerekmektedir. Öncelikle de, ülkenin bölünmez bütünlüğünün pazarlık konusu dahi yapılmayacağının garantisi her kese verilmelidir.

 

Ortak vatanımız da beraber yaşadığımız Kürtler ve diğer vatandaşlarımız hak ettikleri ve anayasa gereği talepte bulundukları, zamanın ve yönetimlerin ihmalkârlığında veya katı tutumlarından dolayı bir türlü kavuşamadıkları haklara hızla ulaşmışlardır ve ulaşmaya da devam edilmektedir.

 

Hak arama hiçbir zaman şiddete ve tehdide dayanmamalıdır. Ülkemizdeki şartlar göz önünde bulundurularak çözüm önerileri hayata geçirilmelidir. Bunu yaparken de güvensizliği ortadan kaldırmak gerekmektedir. Öncelikle tek bayrak altında, demokratik haklarına kavuşmuş şekilde Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir bireyi olarak yaşamanın kabul görmesi gerekmektedir. Devlete güven ve itaat olmazsa olmazlarımızdan olmalıdır.

 

Bunun için de, önce zihniyetin değişmesi, zihinde savaşın bitirilmesi gerekmekte olup gerek konuşma dilimiz gerekse yazı dilimizi barıştan yana kullanmalıyız.

 

Eğer “barış” dilini bırakıp ta silahtan medet umuluyorsa atılan adımların tamamı boşa gidebilir.

 

Geçen gün haber portalları arasında gezinirken “Kürdistanpost”adlı bir haber sitesinde bir köşe yazısı dikkatimi çekti. Yazının başlığı “Silahları bırakın diyorlar”

Yazının tamamını siz değerli okuyucularımla paylaşıp, ne kadarı doğru ne kadarı uydurma, yorumu sizlere bırakıyorum ve soruyorum,”bu zihniyetle barış nasıl olacak?”

“Geçmişe ağıt yakarak neler kazanacağız?”

 

Yazının Başlığı “Silahları bırakın diyorlar”

“Ermenilerin önce silahlarını topladılar, sonra tamamını bu topraklarda çürüttüler. Rumların önce silahlarını aldılar. Sonra "bu toprakları terk edin" dediler.

Terk etmeyenler, Çanakkale'de, Asos’ta, Altınoluk’ta, Edremit'te, Akçay'da, Burhaniye'de, Balıkesir'de, Muğla’da, İzmir’de, Bergama'da, Dikili'de, Foça'da, öz yurtlarında kovuldular. Kovulmayı dinlemeyen Rumlar, bir zulümdü gördüler ki haddi var hesabı yok.

 

Kızılırmak Ahalisinde Pontus’lulara da aynısını yaptılar. En son 6-7 Eylül 1955'de Beyoğlu'nda kalanların üzerine linç kitleleri  sürdüler. Kürtleri adım adım kontrol etmeyi denediler. Bitirmeye çalıştılar. Qoçgiri’de, Piran'da, Zilan'da, Sasun'da ve de Dersim’de önce silahlarını topladılar. Tıpkı Ermenilere yaptıkları gibi yaptılar. Önce silahlarını topladılar,

Sonra kitle kitle tasfiye etmeye koyuldular. Önce Erkekleri kandırdılar ve silahlarını aldılar. Sonra tamamını zincirleyip, kuytu bir vadiye çektiler. DIRRRR… Taradılar ve "iz kalmasın" diye benzin döküp yaktılar. Ardında ağız birliği edercesine “iyilik yaptık” dediler.“Biz, O eşkıyaları ve beyaz donluları öldürmeseydik, bu topraklara medeniyet gelmezdi” dediler.

Ardında Türkçe konuşma yarışları, Türkçe okumalar,“Güzel, medeni” ve suskun insanlar olmalarıyla da yetinmediler. Fermanlarına Özel kanunlar çıkaran Mustafa Kemal'e, Arkadaşlarına ve jenositle Kurdukları  Cumhuriyette zorla "Türküz" diye biat etme yeminleri ettirdiler..Süngü, sürgün, salgına tabii tutular. Pek çoğunun canlarını aldılar, sürgün edip canlarını almadıklarının da ruhunu almaya koyuldular..

Korkuttular, korktular, Zonê ma, zimanê me’yi küçümsettiler. Oğullar sürgünlerden dönüp, torunlar yeniden direndiğinde. Çok şey kaybetmiş idiler, kimisi korkudan Türkleşmiş, kimisi yeniden ’19, ‘25, ‘30, ‘38 katliamları gelmesin diye…

Korkudan sindiler eşlerinin çocuklarına kapanan peşlerinin dibine,

Kimisi de bu korkuyla yaşanmaz deyip kafa tutu makûs talihe!

 

Şimdi o kafa tutanların da ellerinden silahlarını almak istiyorlar. Akil insanlar, akıllanmış satılmışlar ve her cins oyuncularla, hizmet ettirmeyi ve Kürt’ün yanı başındaki dirilişini söndürmeye çalışıyorlar.

En son Savunma Bakanı Vecdi Gönül demişti ya;"Öldürmeseydik Millet olamazdık" derken kendisiyle yüzleşmek için değil, öldürmenin gereğini hatırlatmıştı ya.

Ancak yine Kürtler, tarih ve haklılıklarından aldıkları güçle direndiler. Dün Kürt dirilişini katliamlarla bastıranlar, bugün farklı bir hamlenin içinde görünüp, aynı tarzı deniyorlar.

Bu kavgalı hesapta!

Yine diriliş ve oyunlar, ölüm ve onur, özlem ile kahır iç içe!

Şimdi yine; Bir yanda “teröristsiniz. Öleceksiniz” diyorlar

Bir yandan da  "Silahlarınızı bırakın ve çekilin" diyorlar!

İnan ki yaşananlardan ders alanlar kanmaz.

Almayanlar direniş ve emeklerine sırt döner.

Tarih yaratıcı ve üreticidir deyip yol alıyoruz.

Sonumuz hayırlıdır! Umudundayım!

Umarım bunca olandan sonra

Umutlarımız kırılmaz! (Kurdistan Post)

 

Umutların silahlara bağlandığı, zihindeki savaşın bitirilmediği, sıkılı yumrukların açılmadığı, güvensizliğin ön plana çıktığı bir ortamda barış ve huzur dolu bir yaşamdan söz edilebilinir mi?

Bu zihniyetle “barış” nasıl olabilir?

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..