Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '07

 
Kategori
Kitap
 

0' dan 1' e

0' dan 1' e
 

Ben yokum. Sıfırım. Üstüme gelmeyin. Zaten hiç de olmadım. Yaşamıyorum. Yaşadığımı ancak iddia edebilirsiniz. Ama aslında yaşamadığımı, asla benim kadar bilemezsiniz. Üstelik bu benim seçimim. Evet, doğru duydunuz; olmamayı, yaşamamayı seçtim. Kendimi feda ettim. Ama bir kendim olmadığı için inanın bu fedakârlık hiç sorun da değil şu an.

Olmayan kendimi sana verdim, ona verdim, size, hepinize verdim. Olmayan kendimi işe verdim, yola verdim, televizyon haberlerine, dizilere, internette sörfe, kitaplara, bulmacaya, yapbozlara, her türlüsünden koşuşturmacaya verdim. Birazını ilaçlara, birazını içkiye, sigaraya, yemek masalarına, ütüye, bulaşığa verdim. Türlü türlü düşüncelere, korkulara verdim. Biraz kaldıysa ki hiç kalmamıştı; onu da kapıp kaçtılar. Yoktum, hiç kaldım. Her gün elektronik posta mesajlarımı kontrol ediyorum. Olmayan ben, tanımadığım kimselerden, olmayan mesajlar alıyorum. Hem de o kadar çok ki, olmayan başımı kaldıramıyorum. Olmayan kendimi, tanımadığım kimselerle sohbete verdim. Ben olmadığımdan başkalarının sorunlarıyla uğraşıyorum 24 saat. Herkesi bir gün kurtaracağım. Henüz kimseyi kurtaramasam da her gün üzerinde düşünüyor, konuşuyorum. Türkiye için de projelerim var. Yakında dünyaya da açılacağım. Herkesi kurtarmaya çalışıp kurtaramamak şimdilik gayet güzel. Sonuçta memnunum, olmayan hayatımdan. Memnun olmasam da sorun değil ki zaten. Olmayan ben, mutlu olsam ne olur olmasam ne olur?

Böyle güzel inanın. Ben olmadığımdan kimsenin de bana diyecek bir lafı yok. Üstüme gelen, canımı sıkan yok. Hem gelseler de beni bulamıyorlar. Olmadığımdan, sorunum da yok. Ama olanların sorunları için öfkeleniyor, kızıyor, üzülüyorum da bazen. Niye çözemiyorlar, yeterince güçlü davranamıyorlar ki? Ben olsaydım (ki yokum) nasıl da kolayca hallederdim. Oysa insan benim gibi değilse, yani varsa ve memnun değilse hayatından, bir şeyler yapmalı değil mi? Ne bileyim küçük bir değişiklik en azından. Tebdili mekânda ferahlık vardır dememişler mi? Yine de kim için, ne için üzülürsem üzüleyim hepsi uçucu. Üzüntüyü, öfkeyi taşıyacak bir ben yok çünkü.

Size bakıyorum; siz varsınız – birsiniz – hepiniz. Yaşıyorsunuz; bundan çok emin olmasanız da bunu seçtiniz. Ama yine de umutsuzca kendinizi var etmeye çabalar gibisiniz. Çünkü zaten var olmanıza ve hep var olacak olmanıza rağmen yokmuş gibi davranıyorsunuz. Bilmeniz yetmiyor; herkese göstermek de istiyorsunuz. Herkesler bilmeden, kendi bildiğinizden emin olamıyorsunuz. Sadece kendi kendinizi onaylamanız yetmiyor. Bir yetkili, bir bilirkişi, bir patron, bir kral ve belki en nihayet bir Tanrı lazım size.

Siz varsınız – birsiniz – hepiniz. Olmayan benim sadece, üzülmeyin.

Sıfır bire, bir sıfıra ne kadar da uzak duruyor ve sıfırın biri, birin sıfırı hatırlaması ne kadar da zor görünüyor... Öyle değil mi?

Bir – Sıfır

0 yutan
0 doğuran
1 bir olan
1 bir olmayan

hayat
0’la 1 arasında
sonsuza akan

1 bir ölen
1 bir doğan
0 yaşatan
0 öldüren

tanrı
0’la 1 arasında
oyun oynayan

skor
1 – 0
ya da
0 – 1

kazananı kaybedeni olmayan?

Dostum,

Bu; sende başlayıp sana giden; hem hiç en sonuna varamayacağın kadar uzun hem aslında daima ve yalnızca en sonunu yaşadığından çok kısa; başı, sonu, güzergâhı belli; yine de kendini hep kaybolmuş bulduğun; sessizliğe örülü sesler içinde; karanlığa gömülü parlak yıldızlar ortasında; arasan da aramasan da sana gelen ve hep gelmekte olan. Sen ona açıldıkça, sana daha sıkı sarılan ve sınırsız sevgisiyle seni daima, sıcacık saracak olan.

Bu; o eşsiz “bir”likte anlayacağın;

ancak zamanın geldiği zaman.

Ali Karakuş
http://www.alikarakus.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 79
: 2098
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

1970 Mersin doğumluyum. 1988 yılında Kuleli Askeri Lisesi'nden, 1994 yılında da Ortadoğu Teknik Ü..