Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '15

 
Kategori
Anılar
 

03:59

03:59
 

Sabaha karşı çığlıklar çarpıyor gene odamın camına. Bu sefer her zamankinden daha şiddetli. Dört olmamış henüz saat. Mat bir siyaha boyanmış gökyüzü, yıldız yok, ay yok, hepsi kendi köşesine saklanmış sanki. Kadınlar çığlık çığlığa, hep bir ağızdan yitip giden annelerine ağlıyorlar. Ağıtlar yakıyorlar bütün güçlerini ortaya koyarcasına. İçlerinden biri hızını alamayıp daha da yükseltiyor sesini dönmesi ümidiyle gidenin. Etrafda bir yığın insan hiç birisi yitirilenin boşluğunu dolduramayacak olan. Sokaklar bomboş bu saatlerde, kediler, köpekler, kuşlar çokdan sığınmış yuvalarına, hava buz gibi karanlığı ve acıyı perçinlercesine. Acısı yanıbaşımda kadının, çığlıkarı sözcük olup camıma çarpa çarpa giriyor içeri. Cümleler büyüyor lügatımda. 'Kalk' diyorlar  'Ölüm var, giden var, kalk ve bak kimler yanında.' İbresi bana dönüyor sanki zamanın. Türlü senaryolar oluşuyor kafamda. Yan odada uyuyan annem ve babam beliriyor gözümün önünde kahkaha atarken ve zaman zaman dile getirdikleri sevdiklerinin özlemi. Babasının mezarı başında hıçkırarak ağlayan annemde şimdi sahne, deli gibi eskiye dönmeyi arzulayan bir kadın var karşımda. Hemen ardından annesinin mezarındaki yabani otları dikenlerine aldırmadan elleriyle toplayan ve mezarına kuş üzümleri bırakan babam bakıyor gözlerime. Tatlı bir uyku ümidiyle girdiğim yatağımda acılar yorgun gözlerime hükmediyor. Hikayeler, sözcükler, acı ve gözyaşları dönüyor etrafımda, iki dakika önce başımı koyduğum yastık taş oluyor adeta. Sevdiklerine gitme diye haykıranlar 13. kattaki evime sızıp uyuma diye bağırıyor. 'Uyan ölüm var.' Çığlıklar azalıyor şimdi cılız bir şarkı gibi acının feryadları. Gerçeği idrak ettikçe, gidenin yokluğu sardıkça etrafı, kokusu eksildikçe tenlerden kısılıyor sesler. 

Gözlerim hala teslim olamadı uykuya türlü görüntü var tiyatro salonunu andıran odamın içinde. Kabenin etrafında tek bir amaç için aşkla dönen insanlar, bir yudum suya muhtaç bebekler, yavrularına mama arayan hayvanlar, savaşda sevdiğini kaybeden bir çocuk, bir damla suyun yettiği tam sekiz karınca ve daha nicesi akıp gidiyor gözümün önünden, ürkütücü bir sessizlik oturuyor yanıbaşıma. Sesler kesildi saat dördü çoktan geçmiş. 

Şakaklarımı yoklayan bir ağrı gözlerime ısrarcı. Karsımdaki aynadan yansıyan gökyüzü amacsız bir boşluğa gebe. Siyah ve karanlık ürkütüyor, birbirine çarpa çarpa yönünü bulup cümle oluyor sözcükler. Çığlıklarıyla odama dalan kadının acısı oturmuş sanki üzerime, sessizlikde saklı bir kalabalık boğuyor beni. Bir adamın sesi yankılanıyor şimdi kulaklarımda nispeten daha isyankar acıyla nasıl başa çıkamadığını annesinin adını sayıklarken bağıra bağıra anlatıyor birilerine. Gözlerim son bi gayretle bu işkenceye son vermek istercesine kapanıyor. Sonrası hep karanlık.

 
Toplam blog
: 24
: 365
Kayıt tarihi
: 02.01.15
 
 

Kim olduğumuz ne olduğumuz önemli değil. Kimi mutlu edebildiğimiz, kimin sorunlarına çözüm bulabi..