Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

1 "oy"un bile önemi çok büyüktür.

1 "oy"un bile önemi çok büyüktür.
 

14-15 ŞUBAT 1998
Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı'na soyunduğu 14-15 Şubat 1998 tarihlerinde gerçekleştirilen olağan genel kurulda, kendisine en yakın rakibi Vefa Küçük'ü sadece 1 oy ile geçerek, ilk kez sarı-lacivertli kulübe başkan seçildi. Bu kongrede başkanlık yarışını kazanan Aziz Yıldırım 1469, Vefa Küçük 1468 ve Ömer Çavuşoğlu 157 oy aldı.

23.Mayıs 2009 yılındaki seçimlerde ise:

11 yıldır görevinin başında olan Aziz Yıldırım yeniden başkanlığa seçildi.

6401 üye kongreye katıldı. Bu kongre F.Bahçe tarihinin en yüksek katılımlı kongresi oldu. 6335 geçerli oy sayıldı. F.Bahçe tarihinin ilk bayan başkan adayı Sibel Funda Pala 66 oy aldı. Şadan Kalkavan 1216 oy alırken seçimi kazanan Aziz Yıldırım 5053 oy aldı.

Son seçimlerde 20 milyon civarında taraftarı olan bir kulüpte 6401 kişi başkan seçiminde oy kullanmıştır. Bu arada hatırlatayım şu anda kulübe üye olarak başkan seçimlerinde oy kullanmak istiyorsanız giriş aidatı olarak 10.000 TL. ödemeniz gerekiyor.

Sonuç olarak bugün Fenerbahçe kulübünün tek söz sahibi Aziz Yıldırım'dır. Başkan ne derse o olur.

Bunu sağlayan ise ilk seçimlerde fazladan alınan 1 oydur.

******

Şimdi ise belki de dünyanın kaderini değiştiren küçük bir oy farkından söz edeceğim.

2000 yılı Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık seçimleri.

Başkan adayları Cumhuriyetçi partiden George W.Bush, Demokrat partiden Al Gore.

Bu arada ABD Başkanlık seçim sisteminden kısaca söz edeyim. Yanlışım varsa sayın Newyorker düzeltsin. Bana bu bilgiyi zamanında ABD de yaşayan bir arkadaşım vermişti.

ABD'de her eyalette seçiciler kurulu adı verilen delegeler vardır. Eyalet'lerde yaşayan halk bu delegeleri seçer. Örneğin bir eyalette seçilmesi gereken delege sayısı 25 ise, her parti 25 aday çıkarır. O eyalette en çok oyu alan parti ise tek başına 25 delegeyi çıkarmaya hak kazanır. Bütün eyaletlerde seçimler bu şekilde yapılır. Toplam delege sayısı çok olan parti ise doğal olarak kendi partisinin genel başkanını seçeceğinden o kişi ABD'nin başkanı olur.

2000 ABD başkanlık seçimlerini 255 delege çıkaran Cumhuriyetçi Parti Başkanı George W. Bush kazanırken, Demokrat parti başkanı Al Gore ise 246 delege çıkarmıştı. Ancak Florida eyaletindeki 25 delegenin seçiminde, oylar birbirine çok yakın olunca usulsüzlük iddiaları çıkmış, karşılıklı itirazlar ve sayımlar sonunda bir kaç kere Al Gore öne geçmiş, daha sonra oylar tekrar sayılmış bu defa Bush öne geçmiş. Sonunda ise 7 Kasım'da yapılan seçimler 9 Aralık'ta Amerikan Yüksek Mahkemesinin 9 hakiminin aldığı 5-4 şeklindeki kararı sonunda kesinleşmiştir. Eğer bu 25 delegeyi Al Gore kazansaydı 2000 yılının ABD başkanı kendisi olacaktı.

25 delegenin seçiminde Florida eyaletindeki son oy dağılımı şöyleydi.

George W. Bush .......................................... 2.912.790 oy
Al Gore..................................................... 2.912.253 oy

Fark ................................................................. 537 oy

Yukarıdaki tabloya göre ABD Başkanlık seçimlerinde 105 milyon oy kullanılmış, başkanı ise 537 oy farkı belirlemişti.

Bu arada bir bilgi daha vereyim. ABD başkanlık seçimlerinin yapıldığı tarihte Florida valisi George W. Bush'un kardeşi Jeb Bush'du. Bu konu da kamuoyunda çok tartışıldı. Belki de kardeşinin vali olduğu bu eyalette oynanan bazı oyunlar yüzünden George W. Bush 25 delegeyi çıkararak ABD başkanı oldu.

ABD askerlerinin Irak'ı terkettiği şu günlerde geride 5000 e yakın ABD askeri yaşamını yitirirken, Irak'ta hayatını kaybedenlerin sayısı ise bu sayıdan kat ve kat daha fazlaydı. Bu savaşın en büyük sorumlusu ise 537 oy farkla seçimi kazanan George W. Bush'du.

******

Bütün bunları neden anlattım? Önümüzde bir referandum var. Burada en önemli konu seçmenlerin kendi üzerlerine düşen görevleri yerine getirerek oylarını kullanmalarıdır. Etrafta dolaşan söylentilere kimse kulak asmamalıdır. Yok.... evetler % 65 olmuş da, kendi oy kullansa da bir şey değişmeyecekmiş gibi düşüncelere kimsenin kapılmaması gerekir. Şu anda evet ve hayır oyları 1987 referandumda olduğu gibi başabaş gitmektedir.

6 Eylül 1987’de 12 Eylül öncesi parti liderlerinin siyasi yasaklarının kaldırılması için Türkiye halkı referanduma gitmişti. Referandum sonuçları 8 Eylül’de açıklandı ve “Evet” oyu kullananların kıl payı “Hayır” oyu kullananları geride bıraktıkları görüldü. 11.672.785 kişi “Evet” demiş, 11. 584. 783 kişi de “Hayır” demişti. Evet diyenler yüzde 50. 23 iken Hayır diyenler 49. 77’de kalmıştı.

Bu nedenle kullanılacak bir oyun bile çok büyük bir önemi vardır. Referandumda oy kullanmak bayram tatilini bir gün uzatmaktan çok daha önemlidir.

Bu arada BDP nin boykot kararına değinmek istiyorum. Adamlar ne bu anayasa, ne de değişecek anayasa bizi bağlamaz diyor. "Biz kendi anayasamızı yazıp, demokratik özerklik istiyoruz" diyerek rüya görmeye devam ediyorlar. Onlara şu soruyu sormak gerekir, "O zaman bireysel olarak neden genel seçimlere katılıyorsun? Milletin ödediği vergilerden maaş alıyorsun ve bunu terör örgütünün propagandasında kullanıyorsun."

Bugün, (olmaz ya) demokratik özerklik için bir anayasa değişikliği hazırlanıp, halk oylamasına konulsa ki (Bu oylamaya bütün Türkiye katılacaktır) evet oyları % 10 a bile ulaşmaz. Demokratik özerklik istemek tek cümleyle vatan hainliğidir. Ancak ne yazık ki bu hükümet bunları şımartarak bu duruma getirmiştir.

Sonuç olarak her sağduyulu vatandaş sandık başına gidip oyunu kullanmalıdır. Çünkü "1" oy bile çok önemlidir.

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..