Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '07

 
Kategori
Özel Günler
 

1 Eylül Dünya Barış Günü

1 Eylül Dünya Barış Günü
 

Alıntıdır


Bugün 31 Ağustos aslında yaz mevsiminin son günü. Ama mevsimler birbirine karıştığı için, henüz sonbahar geldi diyemeyiz. Meteoroloji sağanak yağış dediği halde bir damla yağmur göremedik Denizli'de. Bazı yerlerde sel olup taştı yağmur. Büyük şehirlerde yağması ve barajlarda birikmesi birazcık soluklanmasını sağlayacak belediyelerin ve sevindirici.

"Eylül geldi hoş geldi, ama eli boş geldi," der miyiz, kim bilir!... Durumlar belli, herkesin gündemi kendine özel ve kendine güzel. Benim gündem hep "doğruluktan, barıştan, insanlıktan ve yurtseverlikten" yana. Bir de futbol...böyle gider hiç değişmez. ( Bu arada dün çekilen kuralar da hoşuma gitti. Beşiktaş'ın işi daha zor gibi. )

Yarın, 1 Eylül Dünya Barış Günü. Güzel bir yazı hazırlamak için bilgisayarımın başına oturdum. Çünkü BARIŞ en çok ihtiyacımız olan su gibi ekmek gibi vazgeçilmez bir olgu. Nerede olursa olsun, barış ve huzur ortamı olmadıktan sonra en güzel, en zengin, en sevilen, en beğenilen, hakkında en çok yazılan- çizilen ol farketmez. Bu özel gün hakkında birkaç yazı bulup, yazmadan önbilgi sahibi olayım, dedim. Klavyem sürçmesin, yanlış bilgi vermeyim insanlara, sonra elime yüzüme bulaştırmayayım.

1 Eylül İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı gün, yani Alman Ordularının Polonya'ya girmesiyle başlayan ve yıllarca süren savaşa neden olan gün. Dünya Barış Günü olarak ilan edilmiş, ama okuduğum bir yazıya göre Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışında başka hiçbir ülkede kutlanmıyormuş. Diğer ülkelerde 21 Eylül Dünya Barış Günü imiş. neyse ben artık yazmaya başladım, dönüş yok. 21 Eylül'de bir tane daha yazarım. Elime mi yapışacak? Konu yeter ki Barış olsun! Ivır zıvır yazacağıma... Hep barış, kardeşlik, dostluk olsun yazı konularım. Gerçi dostluk konusu da göreceli. Gerçek dostluk-sanal dostluk, saman alevi gibi dostluk, çıkarların birleştiği ve en ufak bir çıkar çatışmasında çatırdayan dostluklar... vs... vs... bu konu uzun konu.

Üstelik "dost kavramı"da birçok anlam taşıyor. Eskiden "dost" sözcüğü halk arasında daha farklı anlamda kullanılırdı, olumsuz anlamtaşıyordu yani. Örneğin, "Kadının hem kocası var, hem de dostu... Ya da bilmem nereden dost tutmuş!" gibi cümleleri herkes duymuştur. Yoksa "Bin cefalar etsen almam üstüme, gayet şirin geldi dillerin dostum, " ya da "Dost dost diye nicesine sarıldım", ne güzel anlamlı dizelerdir..

Edebiyatta, şiirlerde, şarkılarda ve türkülerde ise daha farklı, olumlu bir anlam taşır. Yani çift anlamlı bir sözcük; DOST. Öyle ise dikkatli kullanmak gerek. Herkesi dost bilmemek gerek. Karşınızdaki anında değişebilir. Devir başka devir...

Sözcüklerin anlamı zamanla değişebiliyor. Yine başka bir örnek, Almanca'da çok eskiden azizeler için kullanılan ve "bakire genç kız" anlamına gelen "die Dirne" zamanla anlamını yitirmiş, hizmet eden anlamında hayat kadınları için kullanılır olmuştur. Her iki sözcüğü okurken, öyleyse metnin yazılış zamanına göre değerlendireceğiz. Konu nereden nereye geldi. Asıl konu bu değildi. Bugün barış konumuz. "Yurtta BARIŞ dünyada BARIŞ!"

Ve yine suyun öte yanından bir şairden bir BARIŞ şiiri. Biliyorsunuz ki en büyük ve sağlam barış köprüleri sanatla kurulur ve hiç bir zaman yıkılmaz.

BARIŞ

Çocuğun gördüğü düştür barış,
Ananın gördüğü düştür barış,
Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış.
Gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir gülümseme,
elinde yemiş dolu bir zembil
ve alnında ter tomurcukları,
-pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi-
akşamüstü eve dönen babadır barış...

Dünyanın yüzünde yara izleri kapanırken,
ağaçlar diktiğimizde
havan mermilerinin kazdığı çukurlara,
yangının kavurduğu yüreklerde,
ilk tomurcuklarını açarken umut
ve ölüler kanlarının boşa gitmediğini bilerek
yana dönüp içerlemeksizin
uyuyabildiklerindedir barış.

Barış yemek kokusudur tüten
akşamleyin arabanın yolda durmasının
korkutmadığı,
kapı çalınmasının dost demek olduğu
ve pencereyi saat başı açmanın,
renklerinin uzaktaki çanlarıyla
gözlerimizin bayram etmesini
sağlayan gökyüzü
demek olduğu zamandır barış...

Barış bir bardak sıcak süt ve bir
kitaptır uyanan çocuk önünde.
Başaklar birbirlerine eğilip ‘İşte,
ışık, ışık, ışık!’ dedikleri
ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı
zamandır barış...

Hapishaneler onarılıp kitaplıklar yapıldığı zaman,
eşikten eşiğe bir türkü yükseldiği
zaman geceleyin,
cumartesi akşamları mahalle
berberinden çıkan yeni traş olmuş bir işçi gibi
baharda ay buluttan çıktığı zamandır barış...

Geçmiş gün,
yitirilmiş gün olmadığı
sevinç yapraklarını akşamın içine
salan kök
ve kazanılmış bir gün, hak edilen bir
uyku olduğu zaman,
acıyı kovmak için zamanın dört bucağından
güneşin hemen ayakkabılarını
bağladığını duyduğun zamandır barış...

Barış ışınlar demetidir yaz ovalarında,
iyilik alfabesidir tanın dizlerinde.
‘Kardeşim’ dediğin,
‘Yarın kuracağız’ dediğin zaman
kuracağız dediğimizi kurunca
türkü çağırdığımız zamandır barış...

Ölüm yüreklerde az yer kapladığı
ve güvenli parmaklarda mutluluğu
gösterdiği zaman bacalar,
ikindi vaktinin büyük karanfilini
ozan ve insan aynı şekilde kokladığı
zamandır barış...

İnsanların sıkışan elleridir barış,
dünyanın masasındaki ekmektir,
gülümsemesidir annenin.
Budur yalnızca.
Başka bir şey değildir barış.
Ve toprakta derin karıklar açan
sabahlar tek bir sözcük yazarlar:
Barış.
Başka bir şey değildir barış...

Dizelerimin rayları üzerinde
buğday ve güller yüklenmiş
geleceğe doğru yol alan trendir barış.
Kardeşlerim,
barış içinde derin derin soluk alıyor
tüm dünya bütün düşleriyle.
Verin elinizi kardeşlerim,
işte budur barış...

Yannis Ritsos
( 1909 - 1990)
Çevirenler :
İoanna Kuçuradi - Özdemir İnce


(Şiir Parkı'ndan alınmıştır.)
(Resim, hayatadair.blogspot .com'dan alıntıdır.)

 

Sevgiyle kalın, dostluk ve barış hem yanınızda, hep aklınızda olsun!

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..