Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

1 Mayıs ve Sanat

1 Mayıs ve Sanat
 

1 Mayıs ve Sanat

Sanatın toplum ve güncellikten uzaklaşması 21. yüzyılın başlarında gelişme ve ilerleme olarak kastedilen modern sürecin belirgin eğilimlerdendir. Geçen yüzyılın sonlarından itibaren sanatın piyasaya dahil edilmesinin kuramsal yolunu açan elitist yaklaşım, ne yazık ki sanat ile toplum arasındaki bağı önemli ölçüde zedeledi.

Bir bakıma ilerleme ile çöküşü aynı anda zorunlu kılan Kapitalizmin, 14. yüzyıldan sonraki sürecinde - başta resim olmak üzere- genel olarak sanat, sömürülecek anakaralar için bir dil yaratmak amacıyla zaten bu yönde gelişmeye teşvik ediliyordu. Sanat alanında yaşanan günümüzdeki gelişmeleri de bu eğilimin bir tekrarı olarak görmek mümkündür. Sanırım kültürün toplumsal yönünün gelişmesinde etkili olacak yapıların eksikliği, sanatın bu yörüngeye oturmasında ve beklenen kıvama gelmesinde belirleyici oldu.

Sanatçıyı toplumsal bir varlık olarak düşünüyorsak sanat ürünlerini de toplum ile ilişkileri bakımından değerlendirmek gerekiyor. Çünkü sonuçta toplumsal bilinci toplumsal şartlar oluşturur, güncel sanatı da, sanat eserinin ortaya çıktığı koşulları göz önünde bulundurarak ele almak bir zorunluluk haline geliyor.

Bizim ülkemizde de görülen, dünya genelindeki sanatsal kırılmaların ve orijinalite arayışının yansıması gibi duran sanatın, güncel durumunu sömürgeci yayılmanın bir sonucu sayabiliriz. Aslında bu gelişim bizde diğer ülkelere oranla daha geç karşılık buldu. Ülkemizde bu kırılmanın başlangıcı 12 Eylül darbesine bağlanır.

Bu açıdan sanat/sanatçı tavrını 12 Eylül öncesi ve sonrası olarak ayırmak daha iyi bir değerlendirme olanağı sunar. Gerçekten de böyle bir sınıflandırma, konumuzun başlığı altında daha somut verilerden konuşmamızı sağlar.

“Darbe travması”

“1 Mayıs ve Sanat” başlıklı dosyayı hazırlarken gördük ki; edebiyat, sinema, müzik, resim ve sanatın diğer alanları için darbeden önce ve döneminde yaşananlar darbe sonrasında pek önem arz etmemiş, görülmemiş ve pek işlenmemiş. 12 Eylül gerçek bir kırılma noktası oluşturmuş. Günümüzde hâlâ okunan, dinlenen ya da izlenen 1 Mayıs ve işçi sınıfı ile ilgili bir iki şarkı, şiir, birkaç film ve öykü dışında eser ve arşiv çalışması yoktur. Darbe toplumsal bellek üzerinde de uzun süreli etki bıraktığı için mevcut malzemeler de ancak 12 Eylül öncesi sanat eserleriyle özel olarak ilgilenenlere ulaşabildi. Hemen darbe sonrası ise derin bir suskunluk, sanatta toplumsal kaygıların yerini büyük ticari işlerin alması ve sanat adına tanıklık ya da ideal dışı hedeflerin geçerli hale gelmesidir.

Oysa bir dönüm noktası olarak ele alırsak, 1977 1 Mayıs’ında Taksim Meydanını dolduran yüz binler arasında pek çok edebiyatçı, sinemacı, oyuncu, ressam da bulunuyordu. Grev çadırlarında şairler şiir okumaları tertiplerken, tiyatrocular eylem gösterileri hazırlıyor, sinema emekçileri yaşananlar üzerine sanatsal kayıtlar için motor diyorlardı. Sanatçı emeğini işçi bayramına katılan emekçilerin emeğiyle birleştiriyor, onların yanında yer alıyordu.

Fakat bugün öyle bir dönüşüm yaşanmıştır ki günümüzde tersanelerden yankılanan ölüm çığlıkları duyulmaz oldu. Kentsel dönüşüm projesiyle tarihsel ve kültürel zenginlikler “rehabilite” edilirken sanatçı ve aydınların sessiz kaldığı bir kültürel ortam egemen durumda. Bence sanatla ilgilenen -uygulayıcı veya izleyici- herkesin, “ne oldu da günümüz aydını ve sanatçısı böyle bir suskunlukta yaşamayı kabullenir oldu” sorusunu kendisine sorması gerekiyor.

Burada toplumsal belleğin üzerinden bir silindir gibi geçen 12 Eylül’ün unutturduğu, görmezden geldiği darbe öncesindeki 1 Mayıslar dolayımıyla üretilen sanat ve işçilerin yaşamını konu alan eserlerle ilgili bir kaç hatırlatma yapmakta yarar görüyorum. Sanatın bugün kopan toplumla bağlarının onarılması için böyle bir anımsamayı sürekli yapmakta, dönüp kaynaklarımıza bakmakta yarar var.

“İşçi sorunları üzerine eğilen filmler”

Edebiyat alanında kısa değinmelerin dışında hiçbir eserde yer almayan 1 Mayıslar ya da özellikle 1 Mayıs 1977 olayları, Nail Güreli’nin, belgesel bir çalışma olarak kabul edebileceğimiz <ı>İki Bir Mayıs adlı kitabının dışında pek incelenmiş değil. Solmaz Kamuran’ın <ı>Bir ‘1 Mayıs’ Öyküsü adlı öyküsü dışında Ruhi Su, Can Yücel, Şükran Kurdakul ve Yetkin Aröz gibi şairlerin konuya edebi olarak eğilmelerini de burada anmak gerekiyor. Sinema alanında sayıları çok fazla olmayan eserler de yine 12 Eylül öncesinde üretilmiş işler olarak belleklerdeki yerini alıyor. Bu alanda da yakın tarihli işlere pek rastlanmaz.

Kendisi de bir dönemler maden işçiliği yapmış olan sinemacı Yavuz Özkan’ın <ı>Maden isimli filmi belki de en önemli örneklerdendir. Film bir maden ocağında bir devrimcinin işçilerle olan ilişkisinin öyküsünü anlatmaktadır. Gerçek maden işçilerinin katkısı ile gerçekten madende çekilmiştir film. <ı>Maden filmi ile ilişkilendirebileceğimiz işçi ya da genel başlığı ile emek sorunları üzerine Zeki Ökten’in ağa-ırgat çatışmasını anlattığı <ı>Endişe filmi, Muzaffer Hiçdurmaz’ın emeklerinin karşılığını alamayan işçilerin grevlerini anlattığı <ı>Çark, senaryolarını Yılmaz Güney’in yazdığı ve yönetmenliğini yine Zeki Ökten’in yaptığı <ı>Düşman filminin yanısıra <ı>Sürü ve Umut, Tunç Okan’ın <ı>Otobüs’ü gibi örnekleri de ekleyebiliriz.

Lütfü Ö. Akad’ın <ı>Gelin, Düğün, Diyet üçlemesi, Sinan Çetin’in <ı>Bir Günün Hikâyesi, Erden Kıral’ın Orhan Kemal uyarlaması <ı>Bereketli Topraklar Üzerine adlı filmi işçi sorunları üzerine eğilen filmlerdi.

Müzikte; başta Ruhi Su, Moğollar, Cem Karaca, Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya gibi isimler geniş kitlelerin dillerinden düşürmediği işçi ve emek konulu söz ve müzikleri ile anılabilirler.

Plastik alanda ise 80 öncesi bir hayli eser üretilmişken, darbe sonrasında bu alanda da işler tersine döner. Serbest piyasalı yıllarla birlikte plastik sanatlarda dekoratif ya da salon resmi olarak adlandırabileceğimiz konulara ilgi başlar. 2002 yılında Karşı Sanat Çalışmaları’nın, 80 öncesi üretilmiş ürünleri toplayarak oluşturduğu "Pankart" sergisi bütün o dönemin estetik özelliklerini gözler önüne sermişti. Politizasyonun yüksek olduğu 70’ler döneminin görsel dilini aktarmaya çalışan sergide 150'yi aşkın resim, heykel, illüstrasyon, afiş, fotoğraf vb. ürün yer almıştı. Serginin geneli 1970'lerin sosyal ve politik hareketliliğini yansıtıyor, dönemi ve dönemin sanatını bütünüyle anlatıyordu.

Günümüzde bütün bu alanlarda yaşanan kısırlığa rağmen çeşitli dernek ve oluşumların çalışmaları umut vererek, sanattaki tıkanıklığı mitolojide yerin dibini tarif eden tartara dönüşmekten kurtarmaktadır. Bu sene üçüncüsü yapılmakta olan ve artık yalnız İstanbul da değil sırası ile üç ili takip ederek yayılan İşçi Filmleri Festivali, çeşitli sendika ve odaların işçi konulu edebiyat yarışmaları, gelenekselleşen Emep 1 Mayıs afiş yarışması gibi örnekler toplumla sanatı buluşturmaya yönelik güncel ama kalıcı çareler genişlemekte ve ilgi görmektedir.

Toplumsal Sanatın yakın tarih izlediğinden başlayarak gelmiş olduğu süreci kısaca değerlendirme gayretimiz umarız önümüzdeki yıllara yeni dökümanlar bırakır ve sonraki incelemelerimiz de daha geniş bir kayıt sunabiliriz.

 
Toplam blog
: 31
: 895
Kayıt tarihi
: 17.06.07
 
 

Hayattan alıyorum bütün kaynağımı. Sokağı takip ediyorum, insanları gözlemliyorum, kendimi sorguluyo..